Allah, sözün en güzelini, ayetleri birbiriyle uyumlu ve tutarlı, gerçekleri farklı üsluplarla tekrarlayan bir kitabı parça parça indirmiştir. Rablerinden korkanların onu işittiklerinde tüyleri ürperir. Sonra hem bedenleri hem de kalpleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. Bu, Allah’ın hidayet rehberidir ki dilediğine onunla yol gösterir. Allah’ın şaşırttığını ise doğru yola getirecek yoktur. (Zümer, 39/23)
“Gerçekleri tekrar tekrar dile getiren” diye çevirdiğimiz mesânî kelimesi, sözlükte “ikili ikili” anlamına gelen mesnâ veya müsennâ kelimesinin çoğulu olup burada “tekrar tekrar söylenen, okunan veya bildirilmesi gerekeni sık sık dile getiren sözler, açıklamalar” anlamında olmak üzere Kur’an hakkında kullanılmıştır.
İçerdiği hakikatlerde, belagatinde, üslubunda, etkisinde birbiriyle uyumlu olan Kur’an-ı Kerim ve ayetlerinde hiçbir şekilde çelişki bulunmaz.
Ayette Kur’an’ın başlıca özelliklerinin şu şekilde sıralandığı görülmektedir:
a) Kur’an’ı Allah indirmiştir. O, ilahi kelamdır; vahiy meleği ve peygamber ise bu kelamın insanlığa ileticileridir.
b) Bunun zorunlu sonucu olarak Kur’an “sözlerin en güzeli”dir; yani ondaki bilgiler ve haberler gerçek, hükümler adaletli ve yararlı; onun gösterdiği yol doğru ve kurtarıcıdır.
c) Kur’an bir kitaptır; insanlığın kurtuluş rehberi olarak kıyamete kadar yaşatılması, okunması, istifade edilmesi için yazılı belge hâline getirilmesi gereken ve öyle de yapılmış olan ilahi bir rehberdir.
Bıkkınlık vermeden tekrar tekrar zevkle okunan kitap
d) Bu kitap aynı zamanda kendi içinde uyumlu; sözleri, nazmı ve üslubu güzel, ahenkli, içeriği tutarlıdır; onda makul ve izahı mümkün olmayan hiçbir açıklama yoktur.
e) Kur’an “mesânî”dir; yani onu okuyanı, dinleyeni yeterince aydınlatmak için aynı bilgileri bazen aynı, bazen farklı ifadelerle tekrar tekrar dile getiren veya bıkkınlık vermeden tekrar tekrar zevkle okunan, dinlenen bir kitaptır. Mesânî kelimesinin, yaratıcı-yaratılan, melek-şeytan, aydınlık-karanlık, dünya-ahiret, cennet-cehennem, vaad-vaîd (tehdit), korku-ümit, buyruklar-yasaklar gibi ikişerli kavramların, hükümlerin Kur’an’da sıklıkla yer aldığını belirtmek üzere kullanıldığı yorumları da yapılmıştır. Hakikatlerin çeşitli şekillerde tekrarlanması zihinlerde ve gönüllerde yerleşmesi içindir.
f) Kur’an hem ifade ve üslubuyla hem de içeriğiyle okuyucuyu derinden etkiler; yerine göre korkutup kaygılandırır, yerine göre sevindirip ümitlendirir. Hatta ayetlerindeki ses-anlam uyumu dolayısıyla Kur’an, manasını anlamayanlar üzerinde bile bu etkisini gösterir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 611-612)
Kur’an-ı Kerim'de her türlü misal neden var?
Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik.
Korunsunlar diye, pürüzsüz Arapça bir Kur’an indirdik. (Zümer, 39/27-28)
Kur’an-ı Kerim, Arapça bir kelamdır. Son Peygamber (sav) Araplardan geldiği için tabii olarak ona indirilen kelam da Arapça olmuştur. Anlaması ve anlatması bakımından en doğru ve en kolay olan yol budur. Nitekim Tevrat da Hz. Musa’ya konuştuğu dil olan İbranice olarak indirilmiştir. Diğer peygamberler de hep kendi ana dilleriyle vahyi almış ve tebliğ etmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim, Arapça lafzı ve manasıyla birlikte Allah kelamıdır. Dolayısıyla onun tercüme ve tefsirleri Allah kelamı değil, ondan anlaşılmaya çalışılan bir kısım manalardır. Onlar Kur’an’ın yerine geçmez ve namazlarda okunmaz. Ancak Kur’an-ı Kerim bütün insanlara gönderildiği için, farklı dilleri konuşan insanların da anlamalarını sağlamak üzere Kur’an’ın başka dillere tercüme ve tefsiri zaruridir. Zaten uygulama da bu istikamettedir.
Allah, Kur’an-ı Kerim’de konuları hep örnek vererek açıklar. Çünkü örnekler, konunun ve maksadın anlaşılmasını kolaylaştırır. İnsanın daha rahat anlayıp ders ve öğüt almasını sağlar.
Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de her konu için pek çok misalin verildiği görülür. Kur’an, Allah kelamı olup onda en küçük bir karışıklık, eğrilik, yanlışlık ve şüphe bulunmamaktadır.
Allah onu, insanlara, Allah’tan korkup haramlardan sakınarak Allah’ın razı olacağı bir kul olabilme yolunu göstermek için indirmiştir. (Hakkın Daveti Kur’an-ı Kerim meali ve tefsiri- Prof. Dr. Ömer Çelik)
Tekrarlar ders ve öğüt alınmasını sağlar
Biz, onların akıllarını başlarına toplamaları için bu Kur’an’da çeşitli ikaz ve ihtarları türlü şekillerde tekrar ettik. Fakat bu, onlara daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir şey sağlamıyor. (İsra, 17/41)
Kur’an, başta ilk muhatabı olan Mekke’nin putperest topluluğu olmak üzere insanları Allah’a ve diğer itikad esaslarına inanmaya, Allah’a kulluk etmeye ve insana yaraşır bir hayat sürdürmeye çağırdığı gibi genellikle bunun delillerini, gerekçelerini de sağduyulu ve iyi niyetli her insanın kavrayabileceği şekilde açıklar. Buna rağmen Kur’an’ın çağrısına uymak şöyle dursun, gerçekler karşısında nefret duyguları kabaranlar da olmuştur ve olmaktadır.
Aslında ayet, insanoğlunun söz konusu açıklamalar üzerinde iyice düşünerek bu güçlüğü aşabileceklerine işaret etmektedir. Fakat batıl inançlar, ön yargılar ve bayağı arzular gibi olumsuz motiflerin etkisinden kurtulamayanlar düşünce kabiliyetlerini de sağlıklı kullanamazlar.
(Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 484-485)
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
İhlas
“De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çevirin. İçten bir inanç ve bağlılıkla O’na yalvarın! İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.” (Araf, 7/29)
Samimiyet
“…Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî)
AYET VE HADİSLERDE YETİM
Yetimlerin mallarını yemeyin
Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helali haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. (Nisa, 4/2)
Yetimin bulunduğu sofra
Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
"Sofralarında yetim bulunduran kimselerin sofrasına şeytan asla yaklaşamaz."
(Ebû Mûsa, Taberânî)
ORUÇ FETVALARI
Kulak zarı delikse…
Kulağın yıkattırılması orucu bozar mı?
Kulak ile boğaz arasında bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından su boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarının delik olması durumundakulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla yıkama sırasında suyun mideye ulaşması hâlinde oruç bozulur. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Mutedil davranın
Câbir b. Abdullah'ın naklettiğine göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah karşısında takva sahibi (sorumluluğunuzun bilincinde) olun ve dünyevi isteklerinizde mutedil davranın. Çünkü hiç kimse kendisi için takdir edilen rızkını yiyinceye kadar ölmeyecektir; rızkı gecikse bile! Öyleyse Allah karşısında takva sahibi olun ve dünyevi isteklerinizde mutedil davranın.
Helal olanı alın, haram olanı terk edin.” (İbn Mâce)
Altından değerli
Ne güzel uyarı (2)
Manaya bakmayı bilmemişse göz; güzel de bir, çirkin de bir.
Vermeye kudretsiz kalmışsa el; zengin de bir, fakir de bir.
Ezandan huzursuz olmuşsa kulak; duyan da bir, sağır da bir.
Allah aşkını tatmamışsa gönül; sevgi de bir, nefret de bir.
Kulluğun önüne geçmişse kibir; şeytan da bir, melek de bir.
Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; yaşam da bir, ölüm de bir.
Hz. Mevlâna
Hadislerde hayat düsturları
İyilik ömrün bereketi
Güzel ahlak berekettir. Kötü ahlak kötülüğün habercisidir.
İyilik ömrün bereketlenmesi demektir. Sadaka vermek ise kötü ölümü engeller.
Efendimiz (sav) Ahmed b. Hanbel
İNCİ TANELERİ
Beklediğin akıbet
Kimse Nemrutça bir hayat yaşayıp
İbrahimce bir akıbet beklemesin.
MİHENK TAŞI
O zaman dozu artırın
Bilge bir doktor en iyi ilacın ilgi ve sevgi olduğunu söylemiş.
-Ya işe yaramazsa demişler.
Gülümsemiş ve şöyle demiş:
-O zaman dozu artırın.
İBRETLİK KISSALAR
Yalanı benim için terk et
Peygamber Efendimizi (sav) ziyarete gelen bir genç, ona üç büyük günaha yakalandığını söyledi.
Gencin, Efendimize (sav) anlattıklarına göre bunlardan birisi yalandı.
Peygamber Efendimiz (sav), o gence "Yalanı benim için terk et!" buyurdu. Genç, Peygamber Efendimize (sav) söz vererek gitti.
Genç, bir günahı işleyeceği zaman “Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah (sav) sorduğunda evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem yalan söylemiş, verdiğim sözü tutmamış olurum.” diye düşündü. Diğer iki günahı da böylece bıraktı.
YAKARIŞ-DUA
Dualarımızı kabul eyle
Allah’ım imanımızı kâmil kıl,
Amellerimizi salih ve ihlaslı eyle,
Tövbelerimizi, ibadetlerimizi ve dualarımızı kabul eyle,
Rızkımızı helalinden bol ve bereketli eyle,
Bizleri Müslüman olarak yaşat ve
Müslüman olarak ölmemizi nasip eyle,
Kalbimizi, dini İslam üzere sabit kıl.
Amin...
NOT EDİN
İtikâf
İtikâf nedir, nasıl yapılır?
Dinî bir terim olarak itikâf, akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş bir Müslüman’ın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet/Allah’a yakınlık elde etme niyetiyle bir süre durması demektir.
İtikâfa giren kimse, camide yer, içer, uyur ve ihtiyacı olan şeyleri mümkün olduğu takdirde camide tedarik eder. Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli olduğunda gusletmek gibi tabii ihtiyaçları için ise camiden dışarı çıkabilir. Bulunduğu camide cuma namazı kılınmıyorsa cuma namazını kılmak üzere başka bir camiye gidebilir. Cenaze namazı için ise dışarı çıkamaz.
Kendisine veya malına bir zarar geleceği korkusuna kapılması ya da zorla çıkarılması hâlinde başka bir camiye gitmek üzere içerisinde bulunduğu cami veya mescitten çıkabilir. Bu zorunlu hâllerin dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur.
Hz. Peygamber’in (sav) Ramazan’da ve özellikle bu ayın son 10 gününde itikâfta bulunduğunu bildiren birçok hadis-i şerif vardır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
Nafile olan itikâfın en azı 1 gündür. İmam Ebû Yusuf en az süreyi, 1 günün yarıdan fazlası olarak belirlerken İmam Muhammed, itikâf için 1 saati de yeterli bulur. Yukarıda izah edildiği şekli ile camide itikâf erkeklere mahsustur. Kadınlar ise evlerinin namaz kılmak üzere belirledikleri bir yerinde itikâfta bulunabilirler.
Şafii mezhebine göre ise mescit dışında itikâf caiz değildir. Kadın, kocasından izin alarak mescitte itikâf yapar. Zira Hz. Peygamber’in (sav) eşlerinin mescitte itikâfa girdikleri rivayet edilmiştir. (Müslim) Bu mezhebe göre itikâf sırasında oruçlu bulunmak da şart değildir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Tövbe-i Nasuh
Tövbe, geçmiş zamanda işlenmiş günahların bağışlanmasına ve kirlenen amel defterinin suçlardan arınmasına yardım eder.
Tövbe-i Nasuh, Allah'ın yoluna samimi bir dönüş demektir.
"Ramazan ayı günahların af ve mağfiretine sebeptir."
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Allah Dostu
Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez;
Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez.
Necip Fazıl Kısakürek