Buyurun arkadaşlar davetim var benim,

Herkes kesesinden yesin içsin saltanatım var benim,

 Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim”

 Ne zaman Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatlerini dinlesem aklıma bu Silifke türküsü geliyor.

 Ağanın eli tutulmaz demişler, Kılıçdaroğlu da maşallah seçim yaklaştıkça vaat kesesinin ağzını açtı.

 Üç ayda Avrupa’ya vizesiz seyahat, 700.000 afet konutunun tek kuruş dahi alınmadan vatandaşa dağıtılması, kaynağı belli olmayan 300 milyar dolar sıcak para, emeklilere her bayram 7500 tl bayram ikramiyesi gibi ayağı yere basmayan, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan onlarca vaat.

Kılıçdaroğlu; candaş medya, entelektüeller ve akademisyenlerin verdiği gazla coştukça coşuyor. Yakında Erdoğan ne verdiyse ne vadettiyse iki katını ben vadediyorum derse kimse şaşırmayacak.

Bütün bunları nasıl yapacaksın, kaynağın nedir diye sorulunca da cevap olarak ben Kemal, hesap uzmanıyım, ben yaparım diyor.

Bu söylemle galiba yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır demek istiyor, ama Kılıçdaroğlu’nun SGK geçmişinde başarısızlıktan başka bir şey yok.

Zaten bu vaatlerine kendi kitlesi de inanmıyor. Kılıçdaroğluna destek veren bir akademisyen Bu vaatleri ciddiye almaya gerek yok, Kılıçdaroğlu altı ay içinde Marsa köy enstitüsü kuracağız dese kitlesi onu bile savunur.” diyor.

Yani danışmanları dâhil herkes her şeyin farkında. Post truth yani hakikat ötesi siyasetin dünya siyasetini kasıp kavurduğu bir dönemde Kılıçdaroğlu da modaya uymuş gözüküyor.

Hakikati ısrarla inkâr et, gerçeğe aykırı beyanlar da bulun, uçuk kaçık vaatler ver.

90’lı yılların başarısız bir bürokrat eskisi tipini, güya Gandi’ye benziyor diye parlatmayla başlayan bir kampanyanın geldiği nokta; Erdoğan gibi neredeyse her vaadini gerçekleştirmiş olan bir siyasetçinin karşısına 90’lı yılların popülist siyasetçilerinin kötü bir kopyasını çıkarmak oldu.

 Bakalım vatandaş bu söylemi satın alacak mı, 14 Mayıs akşamı hep beraber göreceğiz.