Körfez’de üç ülkenin Katar’la yaşadığı kriz uzadıkça bundan en çok zarar görenin Suudi Arabistan olacağını Riyad dışında herkes görüyor.

Suudi Arabistanlı yetkililer krizle ilgili yaptıkları açıklamaların ikna edicilikten hayli uzak olduğunun ve daha da ötesi aleyhlerine yazıldığının farkında değiller.

Bu körlüğü ve akıl tutulmasını “güç zehirlenmesi” olarak nitelemek zor.

Çünkü güçlü değiller.

Bu olsa olsa “kibir zehirlenmesi” olabilir.

Örneğin Suudi Arabistan Amman Büyükelçisi Prens Halid Bin Faysal Bin Türki, geçenlerde bir panelde Katar kriziyle ilgili şu sözleri sarf etti:

“21 yıl sabrettik. Bundan daha fazlası sabır değil acizlik sayılır. Riyad’daki bir mahalleden daha küçük bir devlete sabrettik.”

Bu sözler aslında yaşanan krizin kaynağına dair ipucu veriyor.

Krizin asıl nedeni Suudi Arabistan’ın Katar’ı “sözünden dışarı çıkmaması gereken küçük bir ülke” olarak görmesi.

Büyükelçi Prens Halid Bin Faysal Bin Türki, diplomasi dilinden oldukça uzak sözlerinin ve içerdiği bakış açısının sadece Katar’a değil, aynı zamanda Kuveyt ve Bahreyn gibi Körfez’in diğer küçük ülkelerine de hakaret anlamına geldiğinin farkında olmasa gerek.

Katar Riyad’ın bir mahallesinden küçükse, yüzölçümü ve nüfusu Katar’ınkinden çok daha küçük olan Bahreyn’e ne demeli?

Katar, yüzölçümü küçük ve nüfusu az olsa da hacmine göre önemli başarılara imza atmış bir ülke.

Dünya Kupası gibi büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

Ablukaya direnmesi bile küçümsenecek bir ülke olmadığının kanıtı.

Büyükelçi, “21 yıl sabrettik. Bundan daha fazlası sabır değil acizlik sayılır” diyor.

“Ne oldu da sabrınız taştı?” sorusunun cevabı yok.

BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ikilisi Katar krizini örneğin gelecek yıl çıkarsalardı, aynı Büyükelçi bu kez “22 yıl sabrettik” diyecek, 21 yıldan değil 22 yıldan fazla sabretmeyi acizlik olarak niteleyecekti.

İsrail, yüzölçümü ve nüfus bakımından Katar’dan büyük olsa da Suudi Arabistan’a göre gayet küçük bir ülke…

Nedense o 21 yılda tükenen sabır İsrail’e gelince bitip tükenmek bilmiyor.

Daha da ötesi İsrail medyasına göre iki ülke ilişkileri en parlak dönemlerinden birini yaşıyor.

Bu aralar Arap sokağında Suudi Arabistanlı bir başka büyükelçinin daha açıklamaları gündemde.

Cezayir’deki Suudi Arabistan Büyükelçisi Sami Bin Abdullah El Salih, katıldığı bir televizyon programında, İslami Direniş Hareketi “Hamas”ın “terör örgütü” olduğunu söylemişti.

Hamas, yayınladığı bildiriyle El Salih’in hareket hakkındaki sözlerini kınadı.

Suudi Arabistan Büyükelçisi’nin açıklamalarının Arap halklarının ve İslam ümmetinin değerlerine, ilkelerine ve göreneklerine aykırı olduğuna işaret etti.

Büyükelçinin Hamas’ı “terör örgütü” olarak nitelendirmesine Cezayir’de de büyük tepki var.

Ülkedeki en büyük İslamcı parti Barış Toplumu Hareketi ile bir diğer İslamcı parti Ulusal Bina Hareketi, Suudi Arabistan Büyükelçisi’nin Hamas hakkındaki sözlerini kınadı ve El Salih’in Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak uyarılmasını istedi.

Hamas’ın “terör örgütü” ilan edilmesinin Batı’da karşılığı olabilir.

Fakat bu söylem Arap ve İslam ülkelerinde büyük tepki çeker.

Suudi Arabistan’da bile halkının büyük çoğunluğu Hamas’ın terör örgütü olarak nitelendirilmesini asla kabul etmez.

Katar’ı küçümsemenin ve Hamas’ı terör örgütü ilan etmenin Suudi Arabistan’ı Arap ve İslam ülkeleri halklarının gözünde iyice küçülteceğini ve değersizleştireceğini fark etmemek için kibirden burnunun önünü göremeyecek kadar kör olmak gerek…