Mevdudi bu konuda şunları söylüyor:
"İnsan, verilen nimetleri dünyada boş yere heder eder. Yani Allah'ın olmadığını kabul ederek, O'na ortaklar koşarak, kıyamet ve hesap gününün olmadığını benimseyerek, hesaba çekilmeyeceğini sanarak Allah'ın kendisine lütfettiği tüm sermayesini (ömür, akıl, sıhhat vs.) bu yanlış düşünceler nedeniyle sarfedip iflas eder.
Bu ifadenin diğer bir anlamı da şöyledir: Bu (hüsrana uğrayan) kimse, yanlış inançlarının etkisiyle, başkalarına zulmeder ve onların günahlarını da yüklenir. Ancak kendi küfrü dolayısıyla zaten hiçbir şeyi kalmadığı için tamamen her şeyini kaybeder. Üçüncüsü, o sadece kendisi iflas etmekle kalmamış, yanısıra ailesini, akrabalarını ve kabilesini de yanlış inançları dolayısıyla zarara sokmuştur. Bu üç zararı da Allah, ‘hüsran-ı mübin’ (apaçık hüsran) olarak nitelemiştir.”
(Zümer suresi 15. ayetin tefsiri; Tefhimu'l Kur'an, cilt 5, sayfa 102- Mevdudi)
De ki: Ben bütün samimiyetimle Allah’a yönelerek O'na kulluk ederim; kulluğum ve itaatim yalnız O'nadır.
Siz O’ndan başka kime isterseniz kulluk ede durun. De ki: Asıl ziyanda olanlar, kıyamet gününde kendilerine ve ailelerine yazık etmiş olanlardır. Apaçık hüsran işte budur.
(Zümer, 39/14-15)
Sizin dininiz size
De ki: Ey kâfirler! Sizin tapmakta olduklarınıza ben tapacak değilim.
Benim ibadet ettiğime siz de ibadet edecek değilsiniz.
Sizin tapıp durduklarınıza da ben hiçbir zaman tapmam.
Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim de bana. (Kafirun, 109/1-6)
Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun
Onlara: “Göklerde ve yerde olan şeyler kimindir?” diye sor. Onlar gerçeği söylemeseler de sen:
"Allah’ın" diye cevap ver. Allah, kullarına rahmetiyle muamele etmeyi Kendine ilke edinmiştir.
Geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde hepinizi elbette bir araya toplayacaktır. Kendilerine yazık edenler işte buna inanmazlar. (Enam, 6/12)
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resûlullah’ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar. (Enam, 6/20)
Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır.” diyecekler. Kesinlikle biliniz ki zalimler, sürekli bir azap içindedirler. (Şura, 42/45)
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır. (Tahrim, 66/6)
"Tadın yaptıklarınızın cezasını"
İnsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki; kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir. (Hac, 22/11)
Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız!(Araf, 7/41)
O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): "Tadın yaptıklarınızın cezasını." diyecektir. (Ankebut, 29/55)
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin
Eğer kendinizi "Hüsrana uğrayacaklar" sınıfında görüyorsanız; kendinize daha fazla yazık etmeden şu ayete kulak verelim ve gereğini yapalım:
De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları (dilerse) bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Zümer, 39/53)
“Haddi aşmak”tan maksat, günahlara dalarak Allah’ın hükümlerini çiğnemektir. “Kendi aleyhlerine olarak” diye çevirdiğimiz alâ enfüsihim deyimiyle, günah işleyen kişinin, her şeyden önce kendi ruhunu ve hayatını kirletmiş, kendisine zarar vermiş olacağına dikkat çekilmektedir.
Bu ayet, Allah’ın rahmet ve affının asla ümitsizliğe izin vermeyecek derecede geniş olduğunu en açık bir şekilde ortaya koyan ilahi müjde olarak değerlendirilir. Allah’ın iradesini sınırlayacak hiçbir güç bulunmadığı için O’nun bağışlama yetkisine belli şartlarla sahip olduğu gibi bir görüş de ileri sürülemez.
Bununla birlikte ayetin “Allah bütün günahları bağışlar” mealindeki bölümünü, O’nun bir taahhüdü olarak anlayıp inanan inanmayan, tövbe eden etmeyen, kendisine yönelen yönelmeyen herkesi bağışlayacağını düşünmek kaçınılmaz olarak dinî ve ahlaki gevşekliğe hatta anarşiye yol açar. Öte yandan kural olarak Kur’an’ın bir ayetini bütününden kopararak tek başına değerlendirmek ciddi yanlışlar doğurabilir. Nitekim bu ayette “Allah bütün günahları bağışlar” buyurulurken Nisâ suresinin 48. ve 116. ayetlerinde aynı ifadelerle, “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse hakkında bağışlar.” buyurulmuştur.
Görüldüğü üzere burada Allah’a ortak koşanların bağışlanmayacağı açıkça belirtildiği gibi bunların dışında kalanları bağışlaması da mutlak olarak ifade edilmeyip Allah’ın dilemesi şartına bağlanmıştır. Yanlış anlama ihtimalini önlemek düşüncesiyle konumuz olan ayetin mealinde bu şartı (dilerse)göstermeyi yararlı gördük. Esasen bir sonraki ayet de Allah’ın affına lâyık olabilmek için her şeyden önce O’na yönelip teslim olmak gerektiğine işaret etmektedir. Bununla birlikte Ehl-i sünnet âlimleri, affın tövbe şartına bağlı olmadığını belirtmişler; bu şartı ileri sürenlerin keyfî olarak ayetin kapsamını daralttıklarını savunmuşlardır. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 627-628)
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
Kurban
“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah’ı tazimle anasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi.
(Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!” (Hac, 22/37)
Güzel bir amel
“Âdemoğlu, kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlemez. Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, bu iş size zor gelmesin.” (Tirmizî)
AYET VE HADİSLERDE YETİM
Hayır olarak ne harcarsanız o…
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o; ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara, 2/215)
Kadın ve yetimin hakları
Hz. Ebu Şüreyh Huveylid ibni Amr el Huzai (ra)’den bildirildiğine göre peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Ey Allah’ım; iki zayıfın, kadın ve yetimin haklarının yenmesinden insanları şiddetle sakındırıyorum.” (Nesai)
ORUÇ FETVALARI
Göze damlatılan ilaç
Göz damlası orucu bozar mı?
Konunun uzmanlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az
(1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat (gözenekler) yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Kaldı ki bu işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla göz damlası orucu bozmaz. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Şeytan, insanın içinde dolaşır
Enes'ten nakledildiğine göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Şeytan, kanın dolaştığı gibi insanın içinde dolaşır.” (Müslim, Buhari)
Altından değerli
Düşmanların tarafında olman...
Hallac-ı Mansur taşlanırken can dostu
İmam Şibli de ona gül atmış.
Bunu gören Hallac derin bir ah çekmiş.
Şibli, “Başkaları taş atarken hiç sesin çıkmadı. Benim attığım güle neden ah çektin?” diye sorunca
Hallac-ı Mansur: “Gül de atsan düşmanların tarafında olman beni incitti.” demiş.
Hadislerde hayat düsturları
Hiçbir iyiliği küçük görme
Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme.
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Bayram nedir?
Hz. Ali Efendimize sormuşlar bayram nedir diye;
“Günahsız geçen her gün bayramdır.” cevabını vermiş.
MİHENK TAŞI
Münafıklar ve kripto Yahudiler
Dünyanın bütün kâfirleri 624 yıl bir araya geldi, Osmanlı’yı yıkamadı ama bizden görünen münafıklar ve kripto Yahudiler yıktı; Müslümanları başsız bıraktı.
İBRETLİK KISSALAR
Ateşe atılıp yakılsan bile
Allah’a şirk koşma
Hz. Ali (ra) şöyle diyor:
Bir şahıs Resulullah (sav)’in huzuruna gelerek kendisine tavsiye etmesini istedi.
Hz. Resulullah (sav) ona şu tavsiyelerde bulundu:
“Parçalansan, ateşe atılıp yakılsan bile Allah’a şirk koşma.
Annene ve babana eziyet etme; eğer dünyadan göçmeni bile emretseler öyle yap.
İhtiyacından fazla kalan malını dinî kardeşinin ihtiyarına bırak.
Müslüman kardeşinle karşılaştığında güler yüzlü ol.
Halka ihanet etme.
Gördüğün her Müslüman’a selam ver.
İnsanları İslam’a davet et.
Bil ki her sorunu çözmenin (sıkıntısı olanın sıkıntısını gidermenin), Hz. Yakub’un oğullarından birköleyi azat etmek kadar sevabı vardır.
Bil ki şarap ve her sarhoş edici şey de haramdır.”
YAKARIŞ-DUA
AFFET ALLAH'IM
Allah’ım
Ölümü unuttuğumuz için affet
Sen’i anmadığımız vakitler için affet
Sen’i hatırlamadığımız için affet
Boşa geçmiş vakitlerimizi affet
Sen’i bildiğimiz hâlde secde etmediğimiz
vakitler için affet Allah'ım.
Rabbim;
Vefat eden ana-babamıza rahmet eyle,
mekanlarını cennet eyle.
Amin!
NOT EDİN
Mükâfatları iki defa verilecek
Bundan önce kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (içinde öyleleri vardır ki) buna da iman ederler.
Onlara Kur’an okunduğu zaman, “Ona iman ettik, şüphesiz o, Rabbimizden gelmiş gerçeğin kendisidir. Esasen biz bundan önce de Rabbimize boyun eğmiştik.” derler.
İşte (baskılara karşı) sabretmelerinden ötürü onlara mükâfatları iki defa verilecektir. Onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.
Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size. Esen kalın. Bizim cahillerle işimiz yok.” derler. (Kasas, 28/52-55)
Yaygın yoruma göre daha önce kendilerine kitap verilen ve Kur’an inince ona da iman edenler, Abdullah b. Selâm ve Rifâa b. Râfi gibi bazı Yahudilerle Varaka b. Nevfel ve Suheyb-i Rûmî gibi Hanifler veya Hristiyanlardır. Bir görüşe göre de Hristiyan olan Habeşistan Necâşîsi’nin
Hz. Peygamber’in durumunu tetkik edip hakkında bilgi getirmeleri için Mekke’ye gönderdiği,
Hz. Peygamber’in telkinleriyle İslam dinini kabul etmiş olan 12 kişilik bir heyetidir. Ancak ayeti genel olarak değerlendirmek, Ehl-i kitap’tan olup da Hz. Peygamber zamanında İslam’a girmiş ve kıyamete kadar girecek olanları bu ayetin kapsamında düşünmek daha uygun olur (krş. Ankebût, 29/47). 53. ayetteki “Esasen biz bundan önce de Rabbimize boyun eğmiştik” ifadesi, Ehl-i kitabın, Hz. Peygamber’in geleceğine dair kendi kitaplarındaki müjdeye veya genel olarak Allah’ın birliğine ve gönderdiği peygamberlere inandıklarına işaret etmektedir. Bunlar hem Kur’an’dan önceki kitaplara hem de Kur’an’a iman ettikleri ve bu uğurda kendi toplumları tarafından uygulanan her türlü maddi ve manevi baskıya, boykot ve eziyete katlandıkları, 54. ve 55. ayetlerde zikredilen diğer ahlaki özelliklere de sahip bulundukları için mükâfatları iki defa yani diğer müminlere verilecek mükâfatın iki katı veya daha fazlasıyla verilecektir. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 236)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
…Ve unutulur
İyilik ticaret değildir.
Allah için yapılır ve unutulur.
Abdulhakim Arvasi
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Her yarış ecele doğru
Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru.
Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gölge uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru.
Abdurrahim Karakoç