Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi altı ülkeden dördü arasında Haziran başından bu yana büyük bir kriz yaşanıyor.

Bir yanda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn.

Diğer yanda Katar.

Böyle bir durumda gerginliğin düşürülmesi ve krizin sona erdirilmesi için normalde en çok çabayı KİK’in göstermesi gerekir.

Fakat krizin başından bu yana KİK’ten herhangi bir ses yok.

KİK’in Bahreynli Genel Sekreteri Abdullatif Bin Raşid Ez-Zeyani haftalardır kayıp.

Bu durum, Genel Sekreterlik binası Riyad’da olan KİK’in aslında nasıl bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.

Körfez’de yıllardır dile getirilen “Halicuna vahid” (Körfezimiz bir) sloganının içi ne kadar boşsa KİK’in içi de o kadar boş.

Varlığıyla yokluğu arasında pek bir fark yok.

Son krizle birlikte örgütün ne işe yaradığı iyice tartışılır hale geldi.

Katarlılar bugünlerde KİK’ten çıkma seçeneğini konuşuyor ve birçok kişi Doha’nın söz konusu örgütte daha fazla kalmasının bir anlamı olmadığını söylüyor.

Açıkçası ben de bu görüşe katılıyorum ve krizin patlak verdiği andan itibaren aynı şeyi söylüyorum.

KİK’e muhtaç olmadığını ispat eden Katar’ın yapacağı en iyi şey örgütten ayrılıp krizi çıkaran ülkeleri kendi sorunlarıyla baş başa bırakmak olacak.

Böylece kendisine yöneltilen “KİK ilkelerine ve kararlarına bağlı kalmama” suçlaması da geçerliliğini tamamen yitirecek.

Suudi Arabistan’ın Amman Büyükelçisi Prens Halid Bin Faysal, krizle ilgili Temmuz’da yaptığı açıklamada, Katar’ı “Riyad’ın bir mahallesinden daha küçük” şeklinde küçümseyerek Doha’yla tüm ilişkilerini kesmelerini şu sözlerle dile getirmişti:

“Kardeşim, ne biz size gelmek istiyoruz ve ne de sizin bize gelmenizi istiyoruz. Petrolünüz var, gazınız var. Allah bereket versin. Bizim size ihtiyacımız yok.”

Katar’ın önünde iki seçenek var:

Ya Suudi Arabistan’a ve dolayısıyla Riyad’ı burnundan tutup sürükleyen Abu Dhabi’ye boyun eğip ikinci bir Bahreyn olacak ya da KİK defterini kapatıp ve krizi çıkaran ülkelere “Maa’s-Selame” (Selametle) deyip bağımsız bir devlet olarak yoluna devam edecek.

Çünkü kriz için ufukta herhangi bir çözüm belirtisi görünmüyor.

Bilakis Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, krizi tırmandırmak ve Katar halkını yönetime karşı kışkırtmak için her türlü yola başvuruyor.

Doha da bunun farkında.

Krizin şokunu atlatan ve bağımsızlığını korumak için gerekli tedbirleri hızlı bir şekilde alan Katar, Suudi Arabistan’ın hatırına geri çektiği büyükelçisini Tahran’a yeniden gönderdi.

Bu adım Doha’nın artık Riyad’ı dikkate almadan kendi çizgisinde yürüyeceği anlamına geliyor.

Katar KİK’ten ayrılırsa ne olur?

Büyük ihtimalle zaten ölü olan örgüt daha fazla morgda tutulmaz ve cenaze merasimi düzenlenerek gömülür.

KİK’in yerine belki Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır’ın oluşturacağı yeni bir birlik düşünülebilir.

Ürdün’ün de bu eksene katılma ihtimali var.

Fakat böyle bir birlikteliğin KİK’in yerini alması mümkün değil.

Çünkü KİK’i oluşturan altı ülkenin petrol ve doğalgaz zengini olma, mutlak monarşiyle yönetilme ve benzeri birçok ortak yönü var.

Körfez’in zengin ülkelerinin nüfusu 100 milyona merdiven dayayan Mısır’a kapılarını açmaları imkânsız.

Ayrıca söz konusu ülkeler Katar’a düşmanlıkta birleşseler dahi aralarında birçok anlaşmazlık söz konusu.

Fakat bunlar artık Katar’ı ilgilendirmemeli.

Kendisine reva görülen onca düşmanlıktan sonra Doha’nın yapması gereken “Ne halleri varsa görsünler” deyip KİK’ten ayrılmak olmalı…