Kapitalizm, üretim araçlarında özel mülkiyetin söz konusu olduğu ekonomik sosyal bir sistemdir. Bu ekonomik sistemde üretim araçlarının özel mülkiyeti ve bunların kâr amacıyla işletilmesi esastır.
Amaç, minimum yatırımla maksimum kazanç elde etmek; kârı artırmak, çok artırmak, daha çok artırmak… Kazanmak, hep kazanmak, çok kazanmak, daha çok kazanmak, en çok kazanmaktır.
Bu sistemde bir tarafta, üretim araçlarına sahip olan patronlar yani kapitalistler, diğer yanda ise bu patronların iş yerinde ücretli olarak çalışan/emeği sömürülen ve üretim araçlarından yoksun işçiler vardır. Tabii ki üretilen her şeyi tüketmeye hazır bir de kitle olmalıdır.
İşçiler içinde uygulanan sistem ekseriyetle şudur: Ölmeyecek, sürekli çalıştırılabilecek kadar ücret; sürünmekten kurtulamayacak kadar kazançtan/refahtan pay…
Son zamanlarda özellikle İnternet üzerinden alışveriş yapılan sitelerde, Kapitalizmin mabedi durumundaki AVM’lerde sözde çılgınlar gibi indirimler yapılıyor. Müşterilere öyle fırsatlar sunuyorlar ki almazsan çok büyük fırsatı kaçıracaksın, hayatının hatasını yapacaksın… Ancak indirimdeki ürünlere ve son bir aydaki fiyat istatistiğine bakınca kazın ayağının hiç de öyle olmadığı hemen anlaşılıyor.
Genellikle de indirim denen şeyin aslında bindirim olduğunu, indirimli ürün alıp elinde azık için bir şeyler kaldığını sanırken kalanın da reklamlarla sivriltilmiş, indirim kelimesiyle cilalanmış kazık olduğunu ürünü aldıktan sonra fark ediyorsunuz. Geçmiş olsun…
Reklamların en aldatıcı tarafı, ihtiyacınız olmayan şeyi size ihtiyaçmış gibi hissettirmek… Önce sizi reklam bombardımanıyla bir ürüne ihtiyacınız olduğu konusunda ikna diyorlar, sonra onsuz yaşayamayacağınıza sizi inandırıyorlar, sonra da fahiş fiyatlarla o ürünü size satıyorlar.
Paranın araç olmaktan çıkıp amaç olması tam da bu süreçte başlıyor. Alamayacağınız ürünler için daha fazla paraya ihtiyacınız olduğunu hissediyorsunuz, bu defa daha çok kazanmak için haram helal kavramını önemsememeye başlıyorsunuz. Yine de bakıyorsunuz ki paranız yeterli olmuyor, bu defa sizi bankalar, kredi kartları üzerinden borçlandırıyorlar. Siz tüketin yeter ki, tükettikçe size daha çok borçlanma imkânı sunuyorlar.
Tükettikçe itibarınız artıyor, itibarınız arttıkça daha çok tüketiyorsunuz, tüketiyorsunuz, tüketiyorsunuz ve en sonunda siz tükeniyorsunuz. Siz tükendiyseniz artık işe yaramaz bir posasınız, kapitalist sistem sizin yerinize yeni sazanları çoktan bulmuştur, gözünüz arkada kalmasın…
Gözümüzü açmadığımız sürece efsane kandırmacalar, efsane aldatmacalar, efsane göz boyamalar, efsane bindirimler; efsane indirimler yalanıyla biz sazanları avlamaya devam edecekler!..
Ne kadar tüketirsek o kadar itibarlı, modaya ne kadar uyarsak o kadar modern olduğumuza bizi inandırdıkça da paramız kadar adam olmaya, servetimiz kadar itibarlı olmaya, tükettiğimiz kadar değer görmeye devam edeceğiz!..
“Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl zengin eder?” (F. Attar)
“Fakir insan; malı az olan değil, arzusu çok olandır!..” (Seneca)
Kanaat edin, mutlu olun!..
İsteklerinizi azaltın zenginleşin!..