Uzmanlar, soğuk ve rüzgarlı havada kalp kasının kasılma sayısının arttığını ve daha fazla oksijene ihtiyaç duyulduğunu belirterek ‘Oksijen ihtiyacının artması kalbe oksijen sağlanmasının kısıtlı olduğu kalp hastalarında kalp kasılmalarının bozulması ile sonuçlanabilir. Soğuk havalarda, zorunlu olmadıkça ev dışına çıkılmamalı.’ uyarısında bulundu.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Uzun, soğuk havanın kendini hissettirmesiyle özellikle kalp hastalarının dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.
‘Yapılan çalışmalar, kış aylarında kalp krizi riskinin arttığını göstermektedir.’ diyen Uzun, soğuk ve rüzgarlı hava ile enfeksiyonun risk faktörü olduğunu söyledi. Uzun, soğuk havalarda vücut sıcaklığının düşme eğiliminde olduğunu ve bunu telafi etmek için vücudun bazı tepkiler geliştirdiğini anlatarak şöyle konuştu:
‘Derideki kan damarları büzüşerek kanın soğuk havaya yaklaşması en aza indirilmeye çalışılır. Kan damarlarındaki bu büzüşme kan basıncının yani tansiyonun yükselmesine neden olur. Kan basıncının yükselmesi kalbin iş yükünün yani oksijen ihtiyacının artması demektir. Soğuk havalarda kalbin dakikadaki atım sayısını gösteren nabız da artar. Nabzın artması kalbin kasılma sayısının artması demektir. Kalp ne kadar çok kasılırsa o kadar çok oksijene ihtiyaç duyar. Oksijen ihtiyacının artması kalbe oksijen sağlanmasının kısıtlı olduğu kalp hastalarında kalp kasılmalarının bozulması ile sonuçlanabilir. Vücudun herhangi bir yerinin soğuğa maruz kalması, adrenalin ve noradrenalin salgılarını artırarak kalp hızının artmasına, tansiyonun yükselmesine yol açar.’
Prof. Dr. Uzun, soğuk havalarda vücut sıcaklığının korunmasının bir yolunun da fiziksel aktivite yapılması olduğuna işaret ederek, ‘İskelet kasları kasılırsa ısı açığa çıkar. Bu ısı, vücut sıcaklığının korunmasına yardımcı olur.’ dedi.
Öte yandan, soğuk havalarda, fiziksel aktivite olanaklarının da azaldığını ifade eden Uzun, özellikle yaşlılarda kalp hastalığına eşlik eden kas-iskelet ve eklem problemlerinin sıklığının artığını vurguladı. Uzun, ‘Bu nedenle kalp hastalarının önemli bir kısmı yeterli fiziksel aktivite yapamayabilir. Yeteri kadar tedavi edilmemiş ya da edilememiş kalp hastalarında da fiziksel aktivite sınırlı olabilir. Soğuk havada fiziksel aktivite yetersizliği zamanla vücut sıcaklığının düşmesine neden olur.’ bilgisini paylaştı.
‘Göğüs ağrısı olanlar, ağız ve burnunu örtmeli’
Soğuk havanın, kalbi besleyen damarlarda büzüşme etkisi oluşturarak da kalbin kanlanmasını bozabildiğine dikkati çeken Uzun, şu önerilerde bulundu:
‘Soğuk havalarda, zorunlu olmadıkça ev dışına çıkılmamalı, çıkıldığında soğuktan koruyacak giysiler giyinilmeli. Tek bir kalın giysi giymek yerine, birkaç kat ince giysi giyinmek soğuktan korunmak için daha yardımcıdır. Derinin açıkta kalan alanları mümkün olduğunca azaltılmalı, şapka, eldiven takılmalı. Kalbe bağlı göğüs ağrısı olanlar, dışarı çıktıklarında ağız ve burnunu örtmeli. Ev içinde bile olunsa, sürekli aktif kalarak vücudun sıcaklığı korunmalı. Günlük fiziksel aktiviteler, soğuk ve rüzgarlı havalarda kapalı mekanlara kaydırılmalı.’
‘Tarçın, zerdeçal, karabiber vücut sıcaklığını korumaya yardımcı olur’
Uzun, yeşil/siyah çay, kahve, ıhlamur gibi sıcak içeceklerin vücut sıcaklığını korumaya yardımcı olduğunu anımsatan Uzun, bu içeceklerin fazlasının da kalp için yük oluşturabileceğinin altı çizildi.
Vücudun ısı üretmesini kolaylaştıracak enerji verici gıdalar alınmasının faydalı olduğunu aktaran Uzun, sözlerine şöyle devam etti:
‘Karbonhidrat gibi enerji verici gıdalar fazla kilo alımına neden olarak olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, enerji verici gıdaların alımında dikkatli olunmalı, aşırı yemekten kaçınılmalı. Tarçın, zerdeçal, karabiber, metabolizmayı hızlandıran ve vücut sıcaklığını korumaya yardımcı olur. Metabolizmayı fazla hızlandırmanın kalbin oksijen ihtiyacını artıracağı da bilinmeli ve bu konuda dikkatli olunmalı. Kuruyemişler hem içerdikleri stanol gibi maddelerle damar yapısını korur hem de kalori içerikleriyle vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olur. Kilo alımına neden olmayacak miktarda tüketildiklerinde kalp-damar sağlığına çok yararlıdır. Ayrıca, hekimin önerdiği ilaçlar düzenli kullanılmalı.’
Uzun, kan basıncı ve nabız takibi yapılmasının önemine işaret ederek ‘Normalde yeterli olan tansiyon ve kalp ilaçları yeterli gelmeyebilir. Bu nedenle, hastalar, tansiyon ve nabızda beklenmeyen değişiklik olması ya da başta göğüs ağrısı ve nefes darlığı olmak üzere beklenmedik yakınmalar olması durumunda hekimlerine başvurmalı.’ uyarısında bulundu.
‘Rüzgara karşı yürümek yokuş çıkmak gibi etki yapar’
Rüzgarın da bireyin özellikle yürümek ya da koşmak gibi aktiviteleri sırasında engelleyici güç oluşturduğuna dikkati çeken Uzun, ‘Düz yolda bile olsa rüzgara karşı yürümek bireyde yokuş çıkmak ya da merdiven çıkmak gibi bir etki yapar ve kaslar daha fazla enerji harcamak zorunda kalırlar. Bu da, kalbin daha çok çalışması, yani daha çok oksijene ihtiyaç duyması demektir.’ bilgisini verdi.
Prof. Dr. Uzun, rüzgarın vücudun etrafındaki sıcak hava tabakasını uzaklaştırarak vücut sıcaklığının korunmasını güçleştirdiğini, rüzgarlı havalarda dışarı çıkılması durumunda mümkün olduğunca rüzgarı arkaya alarak yürünmesi gerektiğini ve rüzgarlık giyilmesinin yararlı olduğunu söyledi.
Kış aylarında başta nezle, grip ve zatürre olmak üzere birçok hastalık riskinin de arttığını dile getiren Uzun, grip ve diğer enfeksiyonların kalp hastalarında ek yük oluşturarak sorun oluşturabildiğine dikkati çekti.
Grip aşısının kalp hastalarını büyük oranda koruduğunu vurgulayan Uzun, ‘Aşı ne kadar erken yapılırsa o kadar koruyucudur. Öte yandan aşıları koruyucu özelliği ortalama altı aydır.’ dedi. Özellikle kalp yetmezliği olanlara ya da 65 yaş üzeri olanlara zatürre aşının yapılmasının yararlı olduğuna işaret eden Uzun, ‘Grip aşısının tersine, zatürre aşısı yılın her döneminde yapılabilir.’ bilgisini paylaştı.
Uzun, grip ya da başka enfeksiyon olması durumunda kalp hastalarının hekimlerinin önerdikleri ilaçları almak dışında mutlaka istirahat etmesi gerektiğinin altını çizerek şunları kaydetti:
‘Bu dönemde vücut direncini artıracak vitamin ya da mineral takviyeleri mutlaka hekim kontrolünde olmalı. Dengeli beslenen bir kalp hastasının takviye almasına çoğunlukla gerek yok. Yeterli sıvı alımına özen gösterilmeli. Bazı kalp ya da tansiyon ilaçları ile antibiyotikler arasında etkileşim olduğundan hekime kullanılan ilaçlar belirtilmeli. Nezle olunması durumunda reçetelenen ve ‘antigripal’ olarak nitelen ilaçların tümünde ‘dekonjestan’ grubu ilaçlar vardır. Bu ilaçlar tansiyonu yükseltici, kalp hızını artırıcı etkilere sahiptir. Bu nedenle, grip olunması durumunda kalp hastaları ‘antigripal’ olarak nitelenen bu ilaçlardan kullanmamalı. Yeterli sebze ve meyve, vücut direncini artırarak enfeksiyonlara karşı koruyucu rol oynar.’