Libya’nın devrik lideri Kaddafi’nin çeşitli ülke liderleriyle ve şahsiyetlerle gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinin kayıtları birer ikişer basına sızdırılıyor.
Söz konusu kayıtların dönemin Libya istihbaratı tarafından Kaddafi’nin bilgisi dahilinde kaydedildiği ve devrimden sonra Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yerleşen bir Libyalı politikacı tarafından Abu Dhabi’ye satıldığı tahmin ediliyor.
Bu arada, ses kayıtlarıyla oynandığı, konuşmalara ekleme-çıkarma yapıldığı iddiası da gündemde.
BAE’nin ses kayıtlarını sızdırmasının amacı, duruşundan rahatsız olduğu kişileri ve ülkeleri hedef alarak fitne çıkarmaktan başka bir şey değil.
Yayınlanan konuşmalarla birlikte hedefteki kişi aleyhinde gerek sosyal medyada ve gerekse klasik medya organlarında “Kaddafi’nin çadırının ses kayıtları” etiketi altında linç kampanyası başlatılması bu gerçeği açıkça gösteriyor.
Örneğin Londra’da yaşayan Katarlı muhalif işadamı Halid el-Hail eliyle servis edilen bir ses kaydında Kaddafi ile Kuveytli alim Hakim el-Mutayri arasında geçtiği iddia edilen konuşma yer alıyor.
Söz konusu ses kaydında Kaddafi, “yaratıcı kaos”tan yararlanarak Körfez ülkelerinden bazılarında yönetimlerin değişmesi için yardımda bulunmaya hazır olduğunu söylüyor.
Daha önce Ummanlı muhalif Said Cedad’ın yayınladığı bir başka ses kaydında da Kaddafi ile Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi’nin Suudi Arabistan’ı bölme planı hakkında konuştukları görülüyordu.
Ses kayıtlarının hedefindeki bir başka isim de Kuveytli eski milletvekili Mübarek ed-Duveyle.
Kaddafi’yle Körfez ülkelerinde kargaşa çıkarmak için kabilelerin kullanılmasını konuştuğu ileri sürülen ed-Düveyle, iddialara cevap vererek Libya’nın devrik lideriyle 2005 yılında gerçekleştirdiği görüşmenin gizli olmadığını ve Kuveyt Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini açıkladı.
Son günlerde Kuveytli isimleri hedef alan ses kayıtları hem o kişilere zarar verme ve hem de Kuveyt’e baskı yapma amacı taşıyor.
Hakim el-Mutayri ve Mübarek ed-Düveyle, Kuveyt halkı arasında ve Arap sokağında sevilen ve saygınlığı olan kişiler.
Bir diğer özellikleri de BAE’nin politikalarını ve Mısır darbesini tasvip etmemeleri.
Kamuoyuna sızdırılan ve ne kadarının gerçek, ne kadarının üretim mahsulü olduğu bilinmeyen ses kayıtlarıyla gözden düşürülmeye çalışılıyor.
Ayrıca Kuveyt yönetimi, hedef gösterilen isimlere ve bağlantılı oldukları kişilere karşı kışkırtılmak isteniyor.
Ses kayıtlarını sızdıranlar böyle bir adımın Kuveyt halkı arasında hoşnutsuzluğa sebep olacağının ve yönetimi zor durumda bırakacağının elbette farkındalar.
Katar krizinde kendileriyle birlikte hareket etmeyen Kuveyt’i cezalandırmak istiyorlar.
Her ne kadar bazı konularda Riyad-Abu Dhabi çizgisinden farklı yerde dursa da Kuveyt’in Katar gibi tamamen bağımsız bir politika izlediği söylenemez.
Örneğin Mısır darbesinin finansmanına Kuveyt de katıldı.
Abdülfettah es-Sisi’nin geçenlerde Akile Salih ve Halife Hafter ile birlikte ilan ettiği Kahire Deklarasyonu’na destek verdi.
Bu nedenle Kuveyt’ten hâlâ ümitlerini kesmiş değiller ve anlaşmazlığa düştükleri konularda da kendi saflarına çekmek için Kuveyt’e zaman zaman bu tür baskılar uyguluyorlar.