Suriye’nin kuzeyindeki Halep, başkent Şam’dan sonra ülkenin ikinci  büyük kenti konumunda… Kentin nüfusu, savaştan önce 2 milyonu aşıyordu. Türkiye sınırına 40 km uzaklıkta… Merkezin batısını rejim, doğusunu muhalifler kontrol ediyor. Halep’in doğusunda 300 bin sivil, 4 Eylül’den beri rejim güçlerinin kuşatması altında bulunuyor. Halk, yüz günü aşan süreden beri temel insani ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Ruslara ve rejime ait savaş uçakları vakum, misket ve varil bombalarıyla saldırıyor. Son üç hafta içinde kentin doğusundaki tüm hastaneler ve sağlık merkezleri rejim saldırılarıyla hizmet dışı kalmış durumda!.. Halk, ekmek bulmakta sıkıntı çekiyor. Bölgede okulların tümü kapalı… İnsani durum, bize gösterilenden çok çok daha kötü!.. Sığınacak yer yok, yakıt yok, yakacak yok; birçok insan sokaklarda uyuyor, eğer ki onlar da şanslı ise… Çünkü bebek, çoluk çocuk, kadın erkek birçok insan her gün ebedi uykusuna yatıyor o sokaklarda!..

Peki, burnumuzun dibindeki Halep’te bunlar yaşanırken bizler ne yapıyoruz!.. Orada bebek, çocuk, kadın, erkek binlerce insan ölüm uykusuna yatarken bizler de âdeta kış uykusuna yatmışız!.. Türkiye’nin üç beş bölgesinde sesini çıkarmaya çalışan hassasiyet sahibi üç beş cılız ses… Geriye kalanımızda ne bir hayat belirtisi ne de bir nefes!..

İstanbul’da Beyazıt’ta üniversite gençliğinin yapmış olduğu bir protesto; Erzurum, Maraş, Malatya vb. birkaç ilimizde yine dertli birkaç Müslüman’ın yaptığı gösteri!.. Biz bu kadar mıyız, elimizden gelen bu mu, yapabilecek başka bir şeyimiz yok mu? Eğer ki öyleyse vay bize, vaylar bize!.. Halep’ten sonra sıranın bize gelmesi çok yakındır!.. Suriyeli kardeşlerimizin bir kısmını -içimizdeki gâvurlara rağmen- biz misafir ediyoruz, ama bizi misafir edebilecek bir millet ve devlet de yok!..

Şimdi rahatımıza kıyıp ses vermezsek, maddi ve manevi fedakârlıklarda bulunmazsak, yarın sahip olduğumuz maddiyat da bizi harekete geçirmeyen maneviyat da bir işe yaramayacak!.. O gökdelenlerimiz yüreklerimizi delecek, bankalara istif ettiğimiz ve cebimizdeki paralar yılan olup bizi sokacak, oturduğumuz koltuklar yağlı kazık olacak, zamanında etmediğimiz fiili ve kavli dualar günahlarımızı temizlemeyecek!..

Müslüman’ın Müslüman’dan başka dostu yok maalesef ki!.. BM’de Halep için verilen ateşkes önerisinin Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi de bunu gösteriyor!.. Kâfirler, kâfirliklerinde bu kadar şedit olup safları sıklaştırırken biz Müslümanlar armudun sapı, üzümün çöpü gibi meselelerle hâlâ ayrışmaya, kavga etmeye, birbirimizin arkasından kuyu kazmaya devam edelim!..

Vakit çok geç olmadan birlik olalım, Müslüman kardeşlerimizin dertleriyle dertlenelim; başta Halep’teki kardeşlerimiz olmak üzere zulme uğrayan tüm Müslüman kardeşlerimize yiyecek olalım, içecek olalım, giyecek olalım, yakacak olalım!.. Eğer ki olamıyorsak bir işe yaramıyorsak, varlığımız ve yokluğumuz arasında bir fark yoksa en iyisi mi yok olalım!.. En azından kardeşlerimiz, yokluğumuzu bilip ona göre tedbir alırlar.

Demem o ki Halep yanarken yüreğimiz yanmıyorsa dünyada da ahirette de yanmaya hazır olalım!..