Libya’nın doğusunu kontrolü altında tutan Halife Hafter’e bağlı milislerin komutanlarından Mahmud el-Verfelli, üç gün önce Bingazi kentinde otomobiline düzenlenen silahlı saldırıda hayatını kaybetti.
Uluslararası toplumdan büyük destek gören yeni hükümetin güvenoyu alarak göreve başlamasının hemen ardından gelen suikast geniş yankı uyandırdı.
Çünkü öldürülen milis komutanı işlediği savaş suçlarıyla ünlüydü ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı.
Avrupa Birliği ve ABD’nin insan hakları ihlalleri sebebiyle yaptırım listesine aldığı el-Verfelli, savaş esirlerini ve masum insanları sokak ortasında yargısız infaz ediyordu.
Elleri arkadan bağlı bir şekilde önünde diz çöktürülmüş insanları kafalarına kurşun sıkarak öldürdüğü görüntüler hafızalarda tazeliğini koruyor.
Geçtiğimiz günlerde de adamlarıyla birlikte Bingazi’de bir şirkete baskın düzenlemiş, camları kırarak terör estirmiş ve tehditler savurmuştu.
Mahmud el-Verfelli’nin Hafter’e bağlı güçlerin kontrolündeki Bingazi’de öldürülmesi ve herhangi bir tören düzenlenmeden alelacele defnedilmesi soru işaretlerine yol açtı.
Milis komutanının ölmüş gibi gösterilebileceğini öne süren Libyalılar, otopsi yapılmadan gömülen cesedin el-Verfelli’ye ait olduğunun adli tıp tarafından kanıtlanmasını istiyor.
Bir başka soru işareti de suikastı kimin gerçekleştirdiğiyle ilgili.
Mahmud el-Verfelli’yi daha önce katlettiği ya da zulmettiği birilerinin yakınları intikam amacıyla mı öldürdü yoksa savaş suçlusu milis komutanı Hafter güçlerince mi tasfiye edildi?
Genel kanaat ikinci ihtimalin daha güçlü olduğu yönünde.
Arap sokağında Hafter’in ve emekli generali destekleyen ülkelerin kirli operasyonlarda kullandıkları el-Verfelli’yi delil yok etmek için öldürdükleri düşüncesi yaygın.
“Hafter’in kara kutusu” olarak adlandırılan savaş suçlusu milis komutanının UCM’de yargılanma ihtimalinin ortadan kalkması hiç şüphesiz kendisini kullanan ve işbirliği içinde olduğu çevreleri rahatlatmıştır.
Gittikçe ağırlaşan büyük bir yükten kurtuldular.
Bu arada, suikastın Hafter’e bağlı gruplar arasındaki bir iç hesaplaşmadan kaynaklanmış olabileceği de iddia ediliyor ve şüphelilerin başında Hafter’in oğlu Saddam’ın adamları gösteriliyor.
İnternete sızan bir ses kaydında el-Verfelli’nin Hafter’e en yakın isimlerden General Avn el-Fircani’ye telefonda doğrudan adıyla seslenerek hakaret ettiği ve “tavşan” gibi UCM’ye teslim edilmeye razı olmayacağını söyleyerek yaş-kuru demeden her şeyi yakma tehdidinde bulunduğu ortaya çıkmıştı.
Kardeşi Velid el-Verfelli de Bingazi’de kurulan taziye çadırında tekbir sesleri ve “Şehidin kanı yerde kalmayacak” sloganları arasında yaptığı konuşmada güpegündüz gerçekleştirilen saldırıdan Hafter’i sorumlu tuttu.
Fakat mevcut şartlarda el-Verfelli ailesinin ve yandaşlarının yapabilecekleri pek bir şey yok.
Milis komutanı daha önce örnekleri çokça görüldüğü gibi, kendisini kullananların işi bitince ortadan kaldırıldı ve tarihin çöplüğünde yerini aldı.
Arap sokağında şimdi şu şekilde yorumlar yapılıyor:
Mahmud el-Verfelli, UCM’ye “tavşan” gibi teslim olmayı reddedince “kuduz köpek” gibi itlaf edildi.