Durim Abazi / Özel Haber

Rusya bugün Kırım işgalini derinleştirerek Donbas sınırındaki tacizleriyle Batı’ya kafa tutarken Karadeniz’i hegemonyası altına alma amacını da pekiştiriyor. Ukrayna ise Rus tehdidini bertaraf etmek ve işgal edilen topraklarını karşı geri almak için Türk SİHA’larıylahazırlık yapıyor. Soydaşlarına sahip çıkmayı ihmal etmeyen Türkiye, Kırım işgalini unutmadığını ise her fırsatta yüksek sesle dillendirmeye devam ediyor.

SÜRGÜN ÜSTÜNE SÜRGÜN

Kırım Tatar Türklerinin vatanı, tarihte Ruslar tarafından iki defa işgal edildi. Her işgalden sonra da Kırım’da yaşayan Türk nüfusu soykırıma maruz kaldı. Rus Çariçesi 2. Yekaterina, Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dönemlerinde yapılan baskılarla Kırım Tatarları sürgüne ve zorunlu göçlere maruz bırakıldı.

UYDURMA GEREKÇELER

Kırım’ın 1783’te Rusya tarafından ilk kez işgal edilişinin üzerinden tam 238 yıl geçti. Kırım, o tarihte Rusya Çariçesi 2. Yekaterina’nın ‘Kırım Tatarlarının bağımsız yaşama konusunda başarılı olamaması’ ve ‘Osmanlı Devleti ile bağlarının olması’ gibi bahaneler içeren uyduruk bir beyannamesiyle işgal edilmişti. Kırım’ın son işgalinin bahanesiyse Ukrayna’nın Batı ile yakınlaşması oldu. Ruslar’ın yeniden işgal ettiği cennet vatan oldubittiye getirilen ve hakikatte geçersiz olan bir referandumla Rusya’ya bağlandı.

*** 

KIRIM İŞGALİ DERİNLEŞİYOR

Kırım’ın ilk işgalinden 238, ikinci işgalinden ise 7 yıl geçti. Rusya’nın Kırım’ı işgali Batı’da yasa dışı ve gayrimeşru bir eylem olarak değerlendirilirken bugün Donbas’ta yaşanan gerilim daha büyük bir tehlikeye işaret ediyor. Çünkü Rusya işgalini derinleştirerek Karadeniz’de hâkimiyet kurmaya çalışıyor.

Rusya, sadece bölgemizde değil, tüm dünya barışı için tehdit unsuru olmayı sürdürüyor. Kırım Yarımadası geçmişte olduğu gibi günümüzde de Rus işgalcilerin hedefi olmaya devam ediyor. Bu bölgede yaşayan Kırım Tatarları da yüzyıllar boyunca Ruslar’ın baskılarına maruz kaldı.

Bugün Ukrayna sınırında yeniden patlak veren işgal girişiminin ortaya çıkaracağı tehditleri anlamak için geçmişte yaşanan Kırım işgalini detaylarıyla hatırlamakta fayda var. Kırım Tatarlarının vatanı tarihte Ruslar tarafından iki defa işgal edildi. Her işgalden sonra da Kırım’da yaşayan Türk nüfusu bilinçli olarak azaltıldı. Rus Çariçesi 2. Yekaterina, Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dönemlerinde yapılan baskılarla Kırım Tatarları sürgünlere ve zorunlu göçlere maruz kaldı.

KIRIM’IN İLK İŞGALİ

Kırım’ın Rusya tarafından ilk kez işgal edilişinin üzerinden tam 238 yıl geçti. Rusya Çariçesi 2. Yekaterina Kırım yarımadası, Taman Yarımadası ve Kuban bölgesinin Rusya’ya verilmesini öngören beyannameyi 19 Nisan) 1783 tarihinde imzalamıştı. Beyannamede “Kırım Tatarlarının bağımsız yaşama konusunda başarılı olamaması” ve “Osmanlı Devleti ile bağlarının olması” gibi mantıktan uzak gerekçeler öne sürülerek Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin “zorunlulukları” anlatılıyordu.

BAĞIMSIZLIK KAYBEDİLDİ

Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesi sonrası Kırım Hanlığı’nın ve Kırım Tatar halkının tarihine Rusya’nın ve 2. Yekaterina’nın agresif kolonileştirme politikası sonucunda devlet yok olmuştu. Ayrıca, Kırım Hanlığı’nın bağımsızlığını kaybedildiği dönem olarak tarihe geçti. Kırım’ın ilk işgali Tatar halkının en büyük trajedilerinden biri olarak hafızalardaki yerini aldı. İzlerini günümüzde de koruyan bu ilhak, Rusya’nın, Kırım’ı işgal etmesinin yanı sıra bölgeyi kültürel ve ekonomik olarak da sömürdü.

DİNİ ORGANLARI LAĞVEDİLDİ

İşgalciler Kırım’ı ilhak etmesi sonrasında yerel halkının maddi değerlerini ortadan kaldırmaya çalıştı. Ruslar, tehdit olarak gördükleri en itibarlı şahısları seçerek yok etti. Kırım’ın en verimli toprakları gasp edildi. Tatarların’ın siyasi kurumları ortadan kaldırıldı. Kırım Tatar toplumunun geleneksel dini ve yerel özyönetim organları lağvedildi.

Yerel halk için ise asıl felaket onların Kırım’dan sürgüne gönderilmesiyle başladı. Rusya Kırım’ın sosyo-kültürel yapısını değiştirmek için diğer bölgelerden göçmen getirmeye başlamıştı. Tarihi eserleri de büyük ölçüde tahrip edildi.

OSMANLI SAHİP ÇIKTI
Kırım’ın nüfusunu 1778’de 527 bin kişi oluşturuyordu. Bu nüfusun 500 bini (yüzde 95) Kırım Tatar Türkleri idi. İşgalin ilk döneminde 1776-1795 yılları arasında 300 binden fazla Kırım Tatarı Türk veba salgını, sürgün ve işgal koşullarında hayatını kaybederken sağ kalanlar ise Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı. Kırım’ın emanetleri halen Türkiye’de yaşamaya, vatan hasreti çekmeye devam ediyor.

TOPRAKLAR BURJUVAYA DAĞITILDI

Kaynaklara göre, 1783- 1793 yılları arasında Kırım Tatarlarına ait 380 bin hektardan fazla verimli toprak işgalcilerce gasp edildi. Bu topraklar, Grigoriy Potyomkin’in sekreteri Popov ve Kont Bezborodko başta olmak üzere Rus burjuva kesimine ve memurlara dağıtıldı. Kırım’ın toplam nüfusunu 1778’de 527 bin kişi oluşturuyordu.

Bu nüfusun 500 bini (yüzde 95) Kırım Tatarları idi. İşgalin ilk döneminde 1776-1795 yılları arasında 300 binden fazla Kırım Tatarı veba salgını, sürgün ve işgal koşullarında hayatını kaybederken sağ kalanlar ise Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı.

1954’TE UKRAYNA’YA VERİLDİ

Daha sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) yönetimi, tarihi hatalarını düzeltmek amacıyla 19 Şubat 1954’te imzaladığı bir kararla Kırım’ı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne verdi. Tarihçilere göre Kırım’ın Ukrayna’ya verilme kararının ardında “Kırım bölgesi ile Ukrayna arasındaki ekonomik ve bölgesel yakınlık, benzer hayat ve kültürel bağların” etkili olması yatıyordu.

2013 YILI KRİZİ

Kırım’ın ilhakı ile sonuçlanacak olan süreç Ukrayna kriziyle başladı. Ukrayna hükümeti, 2013 yılında Kasım ayında, dış politikada değişikliğe giderek batı ile yakınlaşmayı seçmişti. Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmek isteyen Ukrayna yönetiminin bu dış politikasına Rusya tarafından veto gelmişti.

NATO’nun ve AB’nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını elde eden bu ülkeleri teker teker üyesi yapmaya başlamıştı. Bu şekilde NATO ve AB, Rusya’nın sınırına kadar gelmiş olması işgalcilerin böyle bir adımı atmasına neden olmuştu. NATO ile AB’nin bu girişimleri Rusları yüksek derecede rahatsız etmişti.

YANUKOVİÇ RUSYA’YA KAÇMIŞTI

Rusya’dan Ukrayna yönetimine yönelik olarak gerçekleşen baskılar neticesinde Ukrayna yönetimi, Avrupa Birliği ile imzalanması öngörülen ortaklık anlaşmasının imzalanmayacağını açıkladı. AB ile yapılacak olan ortaklık anlaşmasını imzalamayıp Rusya ile işbirliği yapmayı tercih eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in kararı, Kiev’in merkezindeki bağımsızlık meydanında muhalifler tarafından protesto edilmiş, muhalif gösterilerin, polis tarafından şiddet uygulanarak bastırılmaya çalışılması gerilimin iyice yükselmesine neden olmuştu. Bunun sonucunda Yanukoviç Rusya’ya kaçmıştı.

Batı ile yakınlaşmanın bedeli
O günlerde Ukrayna’da yaşananlar Batı için ne kadar başarı olarak görünse de Kırım halkı için bir faciaya dönüşüyordu. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin de, Rusya ile Batı arasında sıkışan Kiev’de siyasi krizin etkileri silinmeye çalışılırken, bu krizi ve yönetimsel boşluğu siyasi istikrarsızlığı fırsat olarak gördü.
Putin, Kiev’in AB ile ilişkilerini geliştireceğini ve NATO’ya üye olacağından korkusuyla 27 Şubat 2014’te askeri birliklerini Kırım’a göndererek yarımadayı işgal etmişti. Böylece Ukrayna krizi bölgesel bir sorunundan küresel bir duruma dönüştü. Rusya’nın askeri baskısı altında kurulan yeni Kırım hükümeti, sözde Yarımada’nın geleceğini belirlemek için “Egemen devlet olmak” ya da “Rusya’ya katılmak” şeklinde iki seçeneğin oylamaya sunulduğu bir halk oylaması yapma kararı aldı.
Yüzde 83 oranında katılımın gerçekleştiği ve tümüyle Rusya güdümünde yapılan şaibeli bir halk oylaması sonucunda, Rusların soykırıma uğrattığı Kırım halkının yüzde 97 oranında “Rusya’ya katılma” oyu kullandığı sonucu açıklandı.. Bunun sonucunda da Kırım, Rusya Federasyonu’nun bir federe birimine dönüştürüldü. Şehitlerin torunları bir gün yeniden tam bağımsız olacakları günlerin umuduyla yaşamaya devam ediyor
Editör: Haber Merkezi