Gezi olaylarının üzerinden tam beş yıl geçti. Ancak Gezi eylemlerin finansörü olduğu gerekçesiyle iş insanı Osman Kavala’nın tutuklanması ve birlikte hareket ettikleri iddia edilen akademisyenlerin gözaltına alınmasıyla, Gezi kalkışması yeniden gündeme geldi. Hiç şüphesiz Gezi olaylarının en çok tartışılan yönlerinden biri, bu olayların yaşanmasında dış bağlantılı sivil toplum örgütlerinin rolü ve doğrudan bir ‘dış güç’ müdahalesinin olup olmamasıydı.

Bu soruların cevabına geçmeden önce, Gezi olaylarının gerçek mahiyetine bakmak gerekir. Eylemcilerin ve anamuhalefet partisinin dediği gibi orada toplanan kalabalıklar ağaçların kesilmesine mi tepki göstermişlerdi, yoksa bu memnuniyetsiz kalabalığı kendi amaçları uğruna kullanan bir dış güç mü vardı?

Açıkçası dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılındaki “One Minute” çıkışından sonra iktidarına dönük yapılan eylem süreçlerine bakılırsa, Gezi olaylarının dış etkenlerden bağımsız olduğu söylenemez. Gezi eylemlerinin, küresel aklın Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için planladığı “Arap Baharı” isyanlarının devamı ve Sayın Erdoğan’ı devirmeye yönelik bir girişim olduğu konusunda ciddi emareler mevcuttur. Zira Arap Baharı ve Gezi eylemleri, George Soros ve bağlantılarının diğer ülkelerde gerçekleştirdiği “turuncu devrim” hareketleriyle büyük benzerlik göstermektedir. Eylemlerin ortak özelliği; sivil toplum örgütleri, sosyal medya ve tanınmış simalar kullanılarak “diktatörlerin” devrilmesiydi.

SOROS’UN ÇOK ÖNEM VERDİĞİ BİR KONU

Her ne kadar küresel devrimlerin finansörü George Soros ve maddi destekte bulunduğu sivil toplum kuruluşları Gezi eylemlerine katıldıklarını kabul etmeseler de, eylemin sosyal medya ayağı incelendiğinde bu işbirliğinin emareleri açıkça görülmektedir. Hemen belirtmeliyiz ki, bir ülkedeki örtülü operasyonların dış dinamiklerden yardım alınarak yapılmasının getireceği dezavantajlar, Soros’un çok önem verdiği bir konudur. Zira milli hislerin yüksek olduğu ülkelerde yapılan dış destekli örtülü operasyonların, her zaman geri tepme olasılığının olduğunu Soros ve desteklediği sivil toplum örgütleri çok iyi bilmektedir.

Bu bağlamda sizlere Gezi olaylarıyla ilgili hazırlanan ilginç bir rapordan bahsedeceğim. Söz konusu rapor, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde oluşturulan özel bir ekip tarafından hazırlanmıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ile İstihbarat Daire Başkanlığı’nın hazırlayıp 15 Haziran 2013 tarihinde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği rapora göre, Gezi eylemleri dış destekli organize bir eylemdi. Buna göre, Gezi Parkı eylemlerini George Soros destekli ‘Otpor’ isimli Sırp Gençlik Hareketi organize etmişti.

Raporda çok ciddi iddialar vardı. Mesela Otpor lideri İvan Maroviç’in Gezi olaylarının baş aktörlerinden tiyatrocu Mehmet Ali Alabora ve ekibiyle Kahire’de görüştüğü, görüşmeden sonra Türkiye’ye dönen grubun “Mi Minör” adlı oyunun provalarına başladığı ve böylece Gezi Parkı eylemini başlattıkları vurgulanıyordu. Rapora göre Alabora ve ekibini finanse ve organize eden kişi ise, Soros destekli Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) yöneticilerinden iş insanı Osman Kavala’ydı.

GEZİ TWITTER’DAN “#OCCUPYTURKEY” ETİKETİYLE HAZIRLANDI

Rapora göre Gezi eylemleri dış kaynaklıydı ve Twitter üzerinden “#occupyturkey” etiketi ile hazırlandı. Occupy, ‘işgal etmek’ anlamına geliyordu. İlk kez 2011 yılında George Soros’un organize ettiği Amerika’daki Wall Street eylemlerinde kullanılmıştı. “OccupyWallstreet” eylemlerinin başını ise, doğal olarak Otpor/Canvas Hareketi çekiyordu. Burada ilginç olan, eylemlerle ilgisi olmadığı halde, “OccupyWallstreet” isimli Facebook ve Twitter sayfalarında Tayyip Erdoğan karşıtı birçok karikatüre rastlanmış olmasıydı. Mesela Twitter’ın amblemi olan mavi kuşların Erdoğan’ı gagalamaya çalışması ve Facebook’un ‘disslike’ butonu kullanılarak Erdoğan’ın ‘düşüşte’ olduğunu gösteren karikatürler buna örnekti. Nitekim daha sonra Gezi Parkı eylemlerinde kullanılan sosyal medya ve basılı materyallerde kullanılan sembol ve ritüeller de, Otpor/Canvas Hareketi tarafından daha önceki “devrimlerde” kullanılan sembollerdi.

Her ne kadar Gezi Parkı eylemlerinin gelişigüzel başladığı söylense de, aslında eylemlerin başından sonuna kadar ‘Occupy/İşgal’ hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp’in yaptığı ‘sivil başkaldırı’ yöntemleri başarıyla ve profesyonelce kullanıldı. Eylemlerin sosyal medya uygulayıcısı, Otpor/Canvas (direniş) isimli Soros ve CIA tarafından alenen desteklenen guruptu. Sırp asıllı İvan Maroviç tarafından kurulan ‘Otpor’ isimli örgüt, Türkiye’de ilk olarak Aralık 2012’de kurdukları ‘OccupyTurkey’ facebook sayfası üzerinden ODTÜ’de başlayan ve günlerce süren öğrenci eylemlerine yön verdi ve bu olayı halk hareketine dönüştürmeye çalıştı.

TWİTTER’DA ‘DİRENGEZİPARKI’ HASHTAGI

Ancak ODTÜ olaylarını toplumsal bir ayaklanmaya dönüştüremeyen Otpor/Canvas hareketi, aynı yöntemleri bu kez Gezi’de kullandı. Gezi eylemlerinde ‘OccuypTurkey’ Facebook sayfası ve Twitter’da ‘DirenGeziParkı’ hashtagı ile sosyal medya üzerinden eylemlere yön verildi. Eylemlerin ilk gününden itibaren polisle çatışan eylemcilerin üzerinde ‘OccupyTurkey’ yazıları hiç eksiz olmadı.

Şüphesiz raporun en ilginç bölümlerinden biri de, adeta Gezi olaylarının senaryosu olan “Mi-Minör” tiyatro oyunuyla ilgiliydi. Zira rapora göre İvan Maroviç, Gezi eylemlerinin altyapısını oluşturmak için 18-21 Haziran 2012 tarihleri arasında Türkiye’ye geldi. 7-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında ise Mısır’ın başkenti Kahire’de Gezi Parkı eyleminde ön planda bulunan Mehmet Ali Alabora, eşi Ayşe Pınar Alabora, Defne Anter, yazar Handan Meltem Arıkan ve reklamcı Melin Osasogie Edomwonyi ile görüştü. Buna göre, raporda adı geçen kişiler ülkemize geldikten sonra, 30 Temmuz 2012’de ‘Mi Minör’ isimli tiyatro oyununun provalarına başladı.

“İKİ SAATLİK İKTİDAR OYUNU”

Oyun, temsili ülkenin “diktatör” başkanına karşı ayaklanma çağrısı yapıyordu. Söz konusu senaryonun oyuncuları da, televizyon programlarında “Twitter’da devrim olasılığı var, 140 karakterlerle ülkeler devriliyor” şeklinde ifadeler kullanıyordu. Melin Osasogie Edomwonyi’nin Twitter üzerinde açılan ve 500 binin üzerinde tweet alan ‘occupygezi’ isimli hashtag açtığı, Gezi Parkı eyleminin başlamasından sonra şahısların ‘Mi Minör’ün “iki saatlik iktidar oyunu” alt başlıklı Twitter sayfasına “direngezipark, oyundu, gerçek oldu, Ben bu sahneleri gördüm, Mi Minör oyununuz gerçek oldu, güzel günler yakındır, direnişe devam” şeklinde yorum yaptıkları raporda yer aldı.

Raporun önemli bir bölümü ise bugün tutuklu bulunan ve Gezi’nin finansörü olmakla suçlanan işadamı Osman Kavala ile ilgiliydi. Buna göre, George Soros tarafından kurulan Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışma Kurulu üyesi olan Mehmet Osman Kavala, Gezi’nin hem yerli organizatörü, hem de finansörüydü. “Mi Minör” interaktif tiyatro oyununda rol alanlar, Kavala tarafından yönlendirilmişti. Rapordaki bir başka ayrıntı ise bu kişilerin Mısır’da olduğu sırada, Kavala’nın da 11-14 Temmuz 2012 tarihleri arasında yurtdışında olduğunun vurgulanmasıydı.

Ne var ki söz konusu rapor, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildikten sonra ilginç gelişmeler oldu. Zira yürütülmesi istenen soruşturma dosyası, 17/25 Aralık darbe girişiminin savcısı Muammer Akkaş’a verilmişti. Soruşturmanın Emniyet ağını ise, dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç yürütüyordu. Ancak FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan Muammer Akkaş ve Nazmi Ardıç, Gezi soruşturmasını tam anlamıyla sümen altı etti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “örgütsel faaliyetleri ve irtibatlarının ortaya çıkartılabilmesi, yapılanmanın tüm yönlerinin deşifre edilebilmesi için” raporda adı geçen Mehmet Osman Kavala, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Defne Anter, Handan Meltem Arıkan ve Melin Osasogie Edomwonyi’ye ait cep telefonlarının 1 Ocak 2012’den itibaren tüm arayan-aranan, abone bilgisi ve baz istasyonu kayıtları temin edildi. Ancak bu konuda her hangi bir işlem yapılmadığı gibi, soruşturmada adı geçen şahısların kendi aralarında yaptığı telefon konuşmalarının tapeleri de kayıtlardan silindi.

KAVALA’YLA İLİŞKİLİ 20 AKADEMİSYENE SORUŞTURMU

Muammer Akkaş ve Nazmi Ardıç, FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanıncaya kadar konuyla ilgili hiçbir işlem yapmadı. Öyle ki, raporda adı geçenlerin emniyete çağrılıp ifadelerini alma gereği bile duyulmadı. Üstelik Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu ‘gizli’ ibareli rapor da basına sızdırıldı. Hem de TESEV’in danışma kurulu üyeliği yapmış Eyüp Can’ın başında olduğu Radikal Gazetesi’ne… Nitekim Mehmet Ali Alabora, Gezi’den hemen sonra yurtdışına kaçtı. Osman Kavala ise Gezi olaylarından tam dört yıl sonra tutuklanabildi. Kavala ile ilişkili olduğu iddia edilen 20 akademisyen hakkında da soruşturma açıldı. Soruşturma devam ediyor.

Editör: TE Bilisim