8 Kasım’dan bu zamanda kadar ırkçı ve İslam’a karşı söylemleriyle dünya gündeminde yer alan Trump’ın 20 Ocak’ta Obama’dan ABD koltuğunu devralmasının ardından ülkesinin dış politikasında izleyeceği yol bölge ülkeleri tarafından dikkatle izleniyor.

Obama döneminde izlenen dış politikaya sert eleştiri getiren Trump’ın yemin töreninde “Eski ittifakları güçlendireceğiz ve yenilerini kuracağız” açıklamasından sonra gözler Türkiye ve Rusya ile olan ilişkilere çevrildi.

Suriye politikasının merkezine NATO müttefiki olarak adlandırdığı Türkiye yerine terör örgütü PKK/PYD’yi yerleştiren Obama, iki ülke arasında artan gerilimi, 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ’cülere özellikle de Gülen’in iade sürecine yönelik gösterdiği aleyhte tavırla artırmıştı.

Terör örgütü DAEŞ’i bitirme sözü veren Trump ise bölgede en etkili aktörün Türkiye olacağını ifade ederek bozulan ilişkilerin yeniden düzeleceği sinyallerini verdi. Ayrıca, Rusya’nın Suriye’de etkin rol alması ABD’nin Rusya ile ilişkileri düzeltmek için kolları sıvamasına sebep oldu.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı ve Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, ABD’nin tek kutuplu dünya düzeninden vazgeçmesi gerektiğinin altını çizerek, “Türkiye’nin ifadesi çok net; biz tek kutuplu dünyaya karşıyız, çok kutuplu bir dünyadan yanayız.” dedi.

      Prof. Erol Trump’un dış politika stratejilerini Diriliş Postası’na yorumladı

Trump’ın “ABD ordusunun tükenmesine izin verirken, diğer ülkelerin ordularını sübvanse ettik. Kendi sınırlarımızı korumayı reddederken, diğer ülkelerin sınırlarını koruduk” açıklaması “dünyanın jandarması” olarak nitelendirilen ABD’nin dünyadaki birliklerini geri çekeceği anlamına mı geliyor? Ayrıca bu sözleri ile önceki hükümetlerin Ortadoğu projelerine karşı bir eleştiri olarak kabul edilebilir mi?

Trump’ın ‘ABD ordusunun tüketilmesi ve diğer ülke ordularının sübvanse edilmesi’ açıklaması çok doğru değil. ABD’nin savunmaya yönelik bütçesi yaklaşık 600 milyar doları buluyor. Bu bütçe dünyadaki diğer ülkelerin bir araya gelmesiyle bile oluşturulabilecek bir bütçe değil. Herkesin de bildiği gibi askeri anlamda en büyük destek İsrail’e yapılıyor.” diye konuştu.

Trump’ın diğer ülkelerin ordularını sübvanse ettik sözleri ne anlama gelir?

Buradaki temel eleştiri; ‘Obama döneminde ABD ordusunu daha arka plana çekmek ve alanda bir vekaleten bir savaş yürütmek süretiyle zafer elde etmeyi denedik ama bu olmadı’ şeklinde ifade ediliyor. Bu stratejinin uygulanmasında ise 2 temel neden var. Birincisi, anti-Amerikancılığın önüne geçmek; çünkü sahada ABD’nin gözükmesi, Amerikan ordusu ile eş değerdi. Afrika ve Irak’ta böyle oldu. İkincisi, ABD’nin ekonomik anlamda artan maliyetleri vardı. Bunu ABD ne kadar daha sürdürebilir şeklinde tartışamalar devam ediyordu.

“ABD TRUMP İLE DOĞRUDAN SAVAŞA GEÇECEK”

Obama’nın her iki döneminde bu hedeflerine varamadıkları gibi, ne ekonomik anlamda çöküntünün önüne geçebildiler, ne de anti-Amerikancılığın. Artık ABD, Trump’la birlikte dolaylı savaştan, doğrudan savaşa geçeceğinin sinyalini veriyor.

“OBAMA’NIN POLİTİKASINA ELEŞTİRİ NE ANLAMI TAŞIYOR”

Trump’ın bu ifadesi kendinden önceki Ortadoğu politikalarına bir eleştiri anlamı taşıyor. Bush döneminde doğrudan müdahaleler vardı. Obama ile dolaylı müdahalelere geçildi. Şimdi ise ABD’nin Türkiye ve Rusya gibi hibrit savaşlara geçebileceği, doğrudan bir savaş çıkarabileceğini buradan çıkarıyorum.

ABD’nin DAEŞ’i bahane göstererek Musul’a yığınak yapması böyle bir savaşa hazırlandığıyla ilgili önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir. Çünkü Suriye’de kendi açısından bir oldu, bitti söz konusu ve bunu kolay kolay kabullenmeyecek.

Trump’ın “Eski ittifakları güçlendireceğiz ve yenilerini kuracağız” açıklamasından sonra özellik Obama döneminde bozulan Türkiye-ABD ilişkileri eski seviyeye gelecek mi?

Bill Clinton’dan itibaren ABD’liler yeni dünyayı Türkiye ile kurmaya çalışıyor. Clinton bizi desteklemiş, bu desteği biz Bush döneminde çuval hadisesinde gördük. Obama döneminde ise bize ortaklık olarak vaat ettikleri şeyin koskoca bir tuzak olduğunu Suriye’de gördük. Türkiye artık ABD’nin bu tarzdaki söylemlerine itibar etmiyor. ABD her kimle, ne olursa olsun, yeni bir ortaklığa girecek olsa bile güven noktasında ciddi soru işaretleri olan bir ülke konumunda. ABD yeni ilişkileri Avrupa’da Almanya yerine Polonya, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında bölgede devşirilmiş, emperyalizme hizmet eden Kürt gruplarla bir Kürt devleti kurma hayaliyle veya DAEŞ gibi unsurlar üzerinden radikal Sünni Arap yapılanmasına gitmek isteyebilir.

Türkiye, Rusya ve ABD arasında kendini nasıl konumlandıracak?

Bunların hiçbirinin Türkiye’nin yerini tutması mümkün değil. Trump ve ABD, Türkiye ile işbirliğine mahkum. Trump’ın gerçek manada Türkiye ile işbirliğine dair bir yaklaşımı olmadığı sürece Türk-Amerikan ilişkilerinin eskisi gibi olması mümkün değil. Türkiye’nin ifadesi çok net; biz tek kutuplu dünyaya karşıyız, çok kutuplu bir dünyadan yanayız. Türkiye’nin Türk-İslam dünyası kapsamında yaptığı bu ifade dikkate alınırsa ve istikrarın sağlanması konusunda ABD, Türkiye ile adım atmak isterse, biz ‘dengesizliğin dengeleyicisi rolüne’ daha güçlü soyunabiliriz.

“ABD DOĞU BLOĞUNU İÇERİSİNDE PARÇALAMAK İSTİYOR”

Trump’ın Rusya adımı bize hiç yabancı değil, Obama da Çin ile başlatmak istemişti. Çin’e Obama, Rusya’yı Balkanlaştırma teklifİyle gitmişti. Şimde de Trump, Rusya’ya giderek “Çin’i Balkanlaştıralım” teklifiyle gidecek. Dün nasıl Çin bunu reddetiyse, Rusya’da bunu reddetecektir. ABD’nin şuan sonuca ulaşması mümkün değil. Bu iki aktörden birine yanaşarak Doğu’da oluşan bloğu ABD, kendi içerisinde bölmek istiyor. Aynı şey bu blok içerisinde yer alan 2 aktif üyeye yaklaşarak da gerçekleşebilir. ABD, hem Rusya’ya hem de Türkiye’ye yaklaşabilir. Türkiye ve Rusya’nnı hedefi çok net; tek kutuplu bir dünya istenmiyor. Yeni dünya düzeni olarak ABD’nin kendi gerçekliğini görmesi ve bu gerçekliğe uygun olarak yerini alması gerekiyor.

“SURİYE YENİ BİR DÜZENİN ADRESİ OLABİLİR”

Suriye ve Irak’ta Rusya ile Türkiye’ye özellikle de Türkiye’ye rağmen bir gelişmenin olması mümkün değil. ABD herşeyinde farkında, Suriye yeni bir dünya düzeninin adresi olabilir. Burada Trump’ın ne kadar akıllıca adımlar atacağı belirli olacak.

“RADİKAL İSLAMİ TERÖRİZME” KARŞI MÜCADELE ÇAĞRISINI NASIL OKUMAK LAZIM

Trump’ın radikal İslam ile mücadeleye karşı çağrısının önü açık bir ifade. Bunun önüne herşey konulabilir. Selefi yapıların haricinde Şii yapılar, ABD ile varılacak anlaşma çerçevesinde etnik bazlı olarak PKK ve FETÖ de dahil edilebilir. ABD şunu çok net bir şekilde gördü. BOP kapsamında alternatif olarak sunmaya çalıştığı aktörlerin hiçbiri kendisine fayda sağlamadı. Alandan her biri teker teker siliniyor.

Recep Demircan

[email protected]

Editör: TE Bilisim