Özellikle kendisine sığınan FETÖ’cülerin iadesine yanaşmaz tavrıyla Yunanistan hem Avrupa’nın emellerine hizmet ediyor hem ezeli rakibi olarak gördüğü Türkiye’ye karşı küstah tavrıyla Batı’nın borazanlığını yaparak sinir harbine girişiyor.

Muhammed Şimşek/Analiz

İki ülke ilişkilerinin hali hazırdaki manzarasına bakıldığında FETÖ mensuplarını iade etmeyerek teröristlere sahip çıkan, iç siyasetinde diline doladığı “Türk tehdidi” argümanıyla küstah tavırlar içine giren, Türkiye’nin her türden doğal askeri hareketlerini üzerine alınarak gocunan, Ege Denizi’nde her fırsatta adalar meselesini kaşıyan ve Kıbrıs meselesinde kendini çözümsüzlüğe adayan bir Yunanistan var karşımızda. Türkiye kılını kıpırdatsa hemen iç siyasetine malzeme eden ve dozajı boyunu aşana açıklamalar yapan Yunanistan’ın bu tavrı Avrupa piyonluğunu ispatlıyor. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askeri alanda gelişmesini Avrupa’nın hazmedememesinden ziyade Yunanistan buna karşı çıkıyor. Öyleki Türkiye’nin uzun menzilli füzesi KAAN’ın Sinop’ta denenmesi Türkiye gazeteleri dışında en çok Yunanistan’ın gerilim dili kullanan gazetelerinde manşet oldu. Oysa “Türkiye Atina’yı vuracak” manşetleri atan Yunanistan gazeteleri, İzmir ile Yunanistan’ın arasının yaklaşık 230 kilometreyken KAAN füzesinin menzilinin 280 kilometre olduğunu hesap etselerdi meseleyi bu kadar üzerlerine alınmayabilirlerdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyareti sürecini zehirlemeye çalışmaktan Meriç bölgesinde sınıra yakın noktada casusluk yaparken yakalan Yunan askerleri üzerinden köpürtülen düşmanlık haberlerine kadar daha birçok örnek vermek mümkün. Darbeci FETÖ’cülere Türkiye’nin taleplerine rağmen kol kanat germelerini de en başa yazdık zaten. Hal böyleyken Yunanistan’ın hem medyasının hem siyasetçilerinin yüzde yüz “Türkiye düşmanlığına” açık bu tavrı nereden kaynaklanıyor.

Yunanistan 15 Temmuz işgal girişiminin faili FETÖ’cü darbecileri teslim etmedi.

DÜĞMEYE KİM BASIYOR?

Bu sorunun cevabı aslıda çok açık… Zira son birkaç yüzyıllık tarihe bakıldığında Türkiye’nin tekâmül süreçlerini tıkamak, her alanda kolunu kanadını bağlamak isteyen Avrupa, her meselede Yunanistan’ı manivela olarak kullanıyor. Çünkü Türkiye’nin sahip olduğu stratejik ve ekonomik potansiyel başta Avrupa olmak üzere bütün bir Batı’nın iştahını kabartırken atılan her adım, boyutu iğne kadar dahi olsa çuvaldız etkisi uyandırıyor. Türkiye’nin hamleleri karşısında içi giden ve çuvaldız batmışçasına canı yanan Avrupa hemen piyon olarak Yunanistan’ı ileri sürüyor. Zaten ekonomik darboğazdaki Yunanistan da alacağı ekonomik destek dolayısıyla bu piyonluğa her dönem seve seve gönüllü oluyor. Hatırlanacağı üzere Akdeniz’de ciddi enerji kaynaklarının keşfedilmesi sonrası Avrupa Birliği, Türkiye’nin Kıbrıs adası üzerinden bölgede elde ettiği haklarından çekilmesi için yine Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi aracılığı ile baskı kurmaya çalışmıştı.

AVRUPA NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

Avrupa’nın kışkırtması ve kendi iç dünyalarında taşıdıkları düşmanlıkla Türkiye’ye karşı küstah açıklamalar yapan Yunanistan’ın bu tavrı üzerinden yürütülen savaşın birden çok amacı var. Fakat denizlerde yapmaya çalıştıkları şey Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de Antalya körfezine hapsetmek. Bunun içinde uluslararası hukuk göz ardı edilerek Türkiye’nin Ege’deki haklarından feragat etmesi bekleniyor. Bu durumun en basit örneğini görmek için Kıbrıs meselesi bakmak yeterli. AB, 2004 yılında, Kıbrıs Türkleri’nin rızasını almadan tüm adanın ‘tek hâkimi’ gibi gördükleri Rumları birliğe üye konumuna getirdiler. Oysa uzmanlara göre bu durum 1960 Anlaşmaları’na aykırılık arz ediyor. AB ve Yunanistan’ın bu ve buna benzer meselelerde aldıkları tavır buradan bakınca bir Haçlı zihniyetinin bariz yansımaları olarak göze çarpıyor.

YUNANİSTAN’IN ADALAR KÜSTAHLIĞI

Bir iki ay önce Yunanistan’ın 12 adalar bölgesinde yaptığı uluslararası tatbikatın adını “Pirpolitis” koydu. Yunanca kundaklama anlamına gelen Pirpolitis ifadesinin tarihsel bir gönderme yapma çabası olduğu ortaya çıkmıştı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1821 İsyanını çıkaranların yaktıkları Türk gemilerine gönderme yapan Yunanistan, tepkileri üzerine çekse de bu kadarla yetinilmedi. Bu türden ifadeler daha önceki tatbikatlarda da kullanıldı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin seçtiği isimler benzer saldırganlıkları gözler önüne serdi. Örneğin, daha önce Yunanca “intikam” anlamına gelen Nemesis adlı operasyonlara İsrail, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, ABD, İngiltere gibi ülkeler de destek vermişti.

Nasipse devamı yarın…

Editör: TE Bilisim