Yard. Doç. Dr İsmail Şahin
8 Ağustos 1964 Kıbrıs Türk Tarihi’nde önemli bir yere sahiptir ve “Şanlı Erenköy Direnişi” olarak anılır. Öyle ki, rahmetli Rauf Denktaş bu olayı, “Kıbrıs Türkleri’nin Çanakkale’si” olarak görür. Kıbrıs Türkleri’ne yönelik sistematik bir yok etme politikasının başlatıldığı 1963 olaylarından sonra, Makarios ve Grivas ikilisi, Kıbrıs Türkleri’nin Türkiye ile irtibatını kesmek için yoğun bir çaba içine girmişlerdi.
1964’e gelindiğinde Erenköy, Kıbrıs Türkleri’nin Türkiye ile irtibat kurdukları son noktaydı. Bilhassa Anamur’dan adaya sevk edilen silahlar, öncelikle Türklerin kontrolündeki Erenköy’e ulaştırılıyordu. Bu nedenle Rumlar, tüm güçleriyle bu bölgeyi ele geçirebilmek için hücumlarını artırmışlardı. İş öyle bir noktaya varmıştı ki, Türkiye ve İngiltere’de yüksek tahsilde bulunan Kıbrıslı Türk gençleri, Erenköy savunması için gizli yollardan kafileler halinde buraya gelmişlerdi. Tam manasıyla bir varlık yokluk mücadelesiydi. Sayıları yüzleri geçmeyen Kıbrıs mücahitleri son savunmalarını yaparken, Kıbrıslı Rum liderler Kıbrıs’ı tamamıyla ele geçirmenin heyecanına kapılmışlardı. Türkiye halâ 27 Mayıs 1960 darbesinin yarattığı buhrandan çıkamadığından, siyasi ve ekonomik kriz had safhadaydı. Belki daha da önemlisi, uluslararası toplum ve BM, Makarios’tan yanaydı. Bu iki husus Makarios’u cesaretlendirmeye yetiyordu.
Fakat umulan olmadı. 8 Ağustos sabahı Türk jetleri Erenköy’e ani bir hava harekâtı gerçekleştirdi. Harekât ertesi gün de devam etti. 17.000 kişilik Rum/Yunan ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Bu harekât sırasında Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel şehit düştü.
Geçtiğimiz günlerde KKTC’de Erenköy Direnişi’nin 53. Yıl dönümü kutlandı. Bu kutlamaya ilişkin Yunan Dışişleri Bakanlığı, “Türk Hava Kuvvetleri tarafından Dillirga Yarımadası’na Napalm bombalarının atılmasının 53. yıl dönümü dolayısıyla Sayın Akıncı da dâhil olmak üzere Kıbrıs Türk liderliğinin sevinci karşısında şaşkına döndük. Bu, gezegenimizin tarihinde, kullanımı yasaklanmış silahların ilk kullanımıydı. Günümüzde, bütün gezegen, savaş ve bu tür düşmanca eylemlerin kurbanlarından oluştuğundan, bu tür kutlamalara katılmak ve bunların bir parçası olmak, uluslararası hukuka, yaşanmışlıklara ve bir bütün olarak insanlığa hakaret etmektir” açıklamasında bulundu.
Görüldüğü gibi Yunanistan, Türkiye’yi 8 Ağustos 1964’te Napalm bombası atmakla suçluyor. Napalm uçaktan atılan, infilâk ettiğinde yaklaşık 800 ile 1200 derece arasında bir ısı açığa çıkaran ve ilk defa ABD tarafından 1944 yılında Japonya’ya karşı kullanılan bir bombadır. İnfilâk ettiği alanda bol miktarda karbon monoksit gazı yaydığından, kitlesel ölümlere de sebep olabiliyor. Vietnam Savaşı sırasında ABD tarafından sıkça kullanılan Napalm, 1980 yılında Birleşmiş Milletler tarafından yasaklandı. Dünyada savaş fotoğrafı denilince, Vietnam’a Napalm bombası atıldıktan kısa süre sonra çekilen fotoğraf akla gelir. Bu yüzden günümüzde halen en etkileyici savaş fotoğraflarından birisi olarak kabul edilmektedir.
1945 yılının 6 ve 9 Ağustos’unda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombası neticesinde, toplamda 214 binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Bazı uzmanlar, bu felaketin atom bombası ile değil de Napalm ile yapıldığını iddia ediyorlar. Böylesine etkili bir silahı Türkiye, Kıbrıs’ta Rumlara karşı kullanmış, vay be! Yunan hariciyesi aklı sıra Napalm üzerinden Türkiye’yi karalayacak ve Türkiye’nin Kıbrıs’ta ne tür bir felakete yeltendiğini uluslararası kamuoyunun hizmetine sunacak. Öyle ki, İngiliz gazetelerinden Daily Express’in, “Türkiye atom bombası planları üzerinde çalışıyor” başlığıyla yaptığı haberin bu açıklamadan sonra gelmesi ve bu iddiasını FETÖ’nün medya yapılanmasında yer alan ve firari konumda bulunan Abdullah Bozkurt’a dayandırması ise çok ilginç bir durum. Acaba daha önce Türkiye’nin “DAŞE’e silah yardımı yaptığını” öne süren çevreler şimdi de “nükleer silah” kartını mı devreye sokacaklar…