Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yine de, “Güvenlik endişemizi anlayın” çağrısı ile “Karşılıklı saygı, müşterek çıkarlar ile ilişkimizi kurtarabiliriz” diyerek, ‘diplomasi çağrısı’ yaptı.
DAEŞ Terör Örgütü, Hatay-Reyhanlı’ya, İstanbul-Sultanahmet’e, İstanbul-Yeşilköy Havalimanı’na saldırdığında kılı kıpırdamayan dünya, tehdit kendine döndüğünde ayağa kalktı. Korkunç saldırılar; Brüksel’de, Londra’da, Manchester’da, Kopenhag’ta, Madrid’te, Barcelona’da, Paris’te, Berlin’de, Stockholm’de, New York’ta, Las Vegas’ta yaşanınca; Batılılar, terör için “iş birliği” istedi. Ancak Urfa’da, Diyarbakır’da, Ankara’da, Gaziantep’te ve Kilis’te, özetle DAEŞ, Türkiye’de 318 insanı katlettiğinde ABD ile AB yüzünü çevirmişti. Ankara, ortak hareket etmek için İncirli’nin kapılarını açtı. Koalisyon, Adana’dan DAEŞ’a operasyon başlattı. Tehlike ‘kısmen’ bertaraf edildi. Ancak Fırat Kalkanı Operasyonu ile yine iş başa düştü. Türkiye, ateşin içine girdi, dünyayı tehdit eden terörün kökünü kazıdı.
İSRAİL’İN HİZMETKÂRI ABD
Kahraman Türk ordusu canını ortaya koyarak, vahşi DAEŞ’ı el Bab ile Cerablus’ta yok ederken; kısa süre önce adeta kan gölüne dönen Batı’nın da huzurunu temin etmesine rağmen, ABD ve AB’yle ilişkiler ‘iyileşme’ göstermedi. Barrack Obama’nın Suriye’de yalnız bıraktığı Ankara’nın Washington ile ilişkileri, Donald Trump’ın bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye 5 bin TIR, 2 bin uçak dolusu ‘ağır silah yardımı’ yapması sonrası, “yüksek gerilim” oluşturdu. Bölücülere ordu kuran ABD, Türkiye’nin güney sınırı boyunca bir ‘terör devleti’ inşa etme planları yapıyordu. YPG’ye yardım için 500 milyon Dolar daha ayrıldığını not ederek, “siyonizm menfaatleri” doğrultusunda hareket eden evangelist ABD’nin dinsiz ve kimliksiz bir Kürt devleti hayali, Zeytin Dalı Harekâtı ile suya düştü.
ABD’NİN ‘PAPAZ’ PAZARLIĞI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi; Türkiye ‘kendi göbeğini kendi keserek’ Rakka’da olduğu gibi, Afrin’de de PKK’nın ve uzantılarının belini kırdı. Ancak ABD’nin Türkiye’yi tehdit ve ilişkileri bozmak üzere kurduğu politikalar, içeride de FETÖ maşasıyla işletildi. Darbeler, Kobani provokasyonları, Gezi olayları, muhtıralar, suikastler, kumpaslar, ihanetler ve 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü ile doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yok etme üzerine FETÖ girişimlerinin perde gerisinde, hep ABD’nin evangelistleri tebessüm ediyordu. Türkiye’ye uluslararası müdahale zemini hazırlamak için sınır içinde gayret gösteren FETÖ şebekesine yönelik ‘büyük temizlik’ yapılırken, Türkiye ve başkan Erdoğan yine yalnız kaldı. ABD, Pensilvanya’daki ‘ihanet başını’ kollarken; askeri ve siyasi casusluk, terör örgütü adına suç işlemek ile yargılanan papaz Andrew Craig Brunson’un ise tahliyesi için baskı yapıyor.
DÜNYANIN ‘KAOS’ BEKÇİSİ
Trump’ın evangelist başkan yardımcısı Mike Pence, Twitter üzerinden “Türkiye’ye geniş kapsamlı ekonomik yaptırım uygularız” diye tehditkâr açıklama yaparak, kendisi gibi evangelist olan Brunson’un tahliye edilmesini istedi. Öte yandan 2016’da Reza Zarrab Olayı ile başlayan ekonomik kuşatma, şantaj ve baskılar, 2017’de hukuksuz bir şekilde Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın gözaltına alınmasıyla boyut atladı. Beri taraftan Türkiye’ye uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının “siyasi kararları” ile de sınır çizildi. Dış politika için kartlar mecburen yenilenirken; Ankara-Moskova ile yakınlık kurdu. Oysa 1957’de Sovyetler Birliği ile ilişki kuran Adnan Menderes’in uçağı düşürülmüş, sonra idam edilmişti. 1967’de Süleyman Demirel, Sovyetler’le bir dizi sanayi anlaşmaları yapmış, koltuğunu kaybetmişti. Turgut Özal’ın ölümündeki sır, hâlâ aralanamadı. Kudüs’te, Suriye’de, Mısır’da ABD ile farklı düşünen Ankara’nın mücadelesi, ‘beka’ olarak tarif edildi.
“ABD’NİN KAYBIAĞIR OLUR”
Emekli büyükelçi Uluç Özülker de Andrew Brunson’un ‘masum olmadığını’ düşünüyor. Özülker, ‘Ne idüğü belirsiz bir rahip yüzünden iki ülke ilişkilerini dinamitlemek akla mantığı aykırıdır’ derken, sözlerini şöyle tamamladı: “Bir rahip devletlerarası mesele oluyorsa, ilginç bir durum vardır. Karşılıklı bilek güreşi iki taraf için de zarar olabilir. Mesela Suriye’de Rusya’nın desteğiyle Erdoğan’ın Esad’le anlaşması, ABD’nin varlığını kökten sarsabilir. ABD, İncirlik Üssü’nü kaybedebilir sonra… Türkiye’nin NATO’daki konumu, sistemi kilitleyebilir. İran’a ambargo, Rusya’ya ağır yaptırımlar da Türkiye’ye şantaj aslında. Eğer Türkiye bir savaşın içine çekilirse, elindeki kozları kullanmaktan çekinmez.”
“İLİŞKİYİ KURTARABİLİRİZ”
Son olarak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, paylaştığı açıklama ile “savaş” kartlarını değil, ‘barış’ tercih ettiklerini gösterdi. Kalın, yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, ABD’ye zeytin dalı uzatarak, ‘uzlaşı’ mesajı verdi. İbrahim Kalın, “Bu ilişkiyi kurtarmak hâlâ mümkün” derken, ABD’yle müttefikliği ileri götürmek için açık teklif yaptı. Trump Yönetimi’ne Türkiye’nin ‘güvenlik endişelerini’ anlamaları çağrısı yapan Kalın, ABD’ye karşı ciddi bir güven bunalımı yaşadıklarına vurgu yaparak, “Başkan Trump; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’yle iyi ilişkilere sahip olma niyetinde olabilir. Kuşkusuz bu ilişkinin karşılıklı saygı ve müşterek çıkarlar temelinde gelişmesi halinde bu yaklaşım karşılık bulacaktır. Ancak Türkiye’yi tehdit etmek, ilişkilere zarar vermek dışında hiçbir sonuca hizmet etmez. Mesela Münbiç’te YPG’lilerin çekilmesine yönelik yol haritası, istediğimiz gibi işlemiyor; henüz somut politika değişimi olmadı” açıklaması yaptı.
“BRUNSON DİNİ BİRİ DEĞİL”
Yine de Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını ‘olumlu’ bir adım olarak algılayan Dr. Ramazan Kurtoğlu, rahip Andrew Brunson’un tutuklanması, yargılanması, ‘şartlı’ tahliyesi için “Dini mesele değil. Dinsel bir propaganda değil. Amerikan Kongresi, Brunson üzerinden ‘din’ makyajı altında siyaset ve para politikaları yapıyor. Brunson; evangelist, siyonist hesaplarına hizmet ediyor. Evangelist inanca göre; kilise ‘insandır.’ Her evangelist, bir kilisedir. 50 bin kilise rakamı bulunduğunda Armageddon çıkacak. Bu savaş için terör iyi bir araç ve örgütler ile bu yüzden ‘iş birliği’ yapılıyor. Bu ilişkileri en çok hahamlar ve papazlar yürütür zaten. Aslında Türkiye’yi yeniden Amerikan çizgisine getirmek için şantaj yapıyor, yola getirmek istiyor, ekonomik kriz hedefliyor ve bu uyguluyorlar” ifadelerini kullandı.