Oysa bölgesel liderlik iddiasıyla Riyad yönetimi, her fırsatta Ankara’nın karşısında stratejiler geliştirerek, küresel güçlerin maşası olmuştu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, dünyayı ayağa kaldıran cinayet hakkında konuştu. Cemâl Kaşıkçı olayıyla ilgili açıklamasında MbS, yaşananlarda dahli yokmuşcasına, pişkin ifadeler ile “Cinayet çok acı verici ve haksız, adalet mutlaka yerini bulacak” dedi. MbS, dünya medyasındaki “Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Veliaht Prens’in masum olduğunu düşünmediğini güçlü şekilde ima etti” başlıklarından rahatsız olarak, “Birileri Türkiye ile aramızı bozmaya çalışıyor” diyerek, adeta kendi günahına ortak aradı. Riyad’daki Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı’nda konuşan Veliaht Prens, Cemâl Kaşıkçı özelinde konuştuğu sözleriyle, ilginç bir ironi gibi, gelecek planlarına da yatırım yaptı. Öyle ki; Türkiye’yi de kirli hesaplarına çeken Prens Selman, “Başaramayacaklar” dedi ve ekledi: “Türkiye’de bir başkan var; Erdoğan. Onun adını da kirletemeyeceksiniz.” Bir anlamda Erdoğan’ı ‘şüpheliler’ arasında gösteren MbS, üzerindeki bulutları dağıtmaya çalıştı.

KİRLİ HESAPLAR

Baştan itibaren olayı örtbas etmeye çalışan Suudi Arabistan yönetimi, henüz 2 Ekim’de ‘öldürüldüğü’ iddialarını reddederek, Cemâl Kaşıkçı’nın hayatta olduğunu açıklamıştı. Araştırma ve soruşturmaları derinleştiren Türkiye’nin delilleri ortaya dökmesinden sonra Suudi Arabistan, 20 Ekim’de “Arbede sonucu öldü” diyerek bu defa kendisini tekzip etti. Cinayet ile ilgili vasıflara haiz 15 kişinin iki özel jet ile Türkiye’ye hangi amaçla geldiğini açıklayamayan, ölüm ekibini kim tarafından görevlendirildiğini paylaşmayan, Başkonsolosluk binasını aynı gün değil de neden günler sonra açtıklarını söyleyemeyen, cinayet ortadayken tutarsız açıklamalar yapan, öldürüldüğünü resmen kabul etmelerine rağmen cesedin nerede olduğunu ifade edemeyen Suudi Arabistan Yönetimi, Erdoğan’ın ‘Cinayet planlıydı’ sözlerine diyecek söz bulamazken; Batı’yı hedef göstererek, beri taraftan “Asla, sizlerin istediği gibi olmayacak. Bütün dünya, katillerin cezalandırıldığını görecek. Erdoğan’ın adını kirletemeyeceksiniz” diyerek algı mühendisliği yapıyor.

MbS’NİN SUFLÖRÜ OVAL OFİS’TE Mİ?

Veliaht Prens Selman, Cemâl Kaşıkçı olayıyla ilgili “Adalet yerini bulacak” derken, gerçekte hakkaniyet sağlanabilir mi? Cemâl Kaşıkçı’nın İngiltere’de başvurduğu ‘evlilik işlemleri’ için Londra Konsolosluğu’nda değil de randevunun İstanbul’a verilmesiyle Türkiye’nin ‘özellikle’ seçildiği kuşkusu ortadayken, hüküm sonunda doğru tecelli eder mi? Yaşananların seyri itibariyle Suudiler’in Türkiye’nin üzerine yıkmaya çabaladıkları senaryo altında kalmaları sonrası “Başaramayacaksın, Erdoğan’ı kirletemeyeceksiniz” sözünün arkasında Batı’nın da bu yöndeki, olayı Ankara’ya mâl etmek üzere kumpas düşüncesi mi var? Yoksa MbS’nin ‘maksatlı’ sözleri, Beyaz Saray’daki Oval Ofis’ten mi kulağına fısıldanıyor? Donald Trump, Wall Street Journal Gazetesi’ndeki demecinde, “Olay olduğunda, çok kötü bir şekilde oldu. Bana göre üstü çok kötü bir şekilde örtülmeye çalışıldı” diyerek, MbS’nin beceriksizliğinden mi bahsediyordu?

CEMÂL KAŞIKÇI’YI KİM ÖLDÜRDÜ?

İngiltere’deki devlet yöneticisi elitleri ‘parayla’ beslenen Suudi Prens, öte yandan da Amerika’ya ‘silah anlaşmaları’ ile son 10 yıl içinde tam 450 milyar Dolar akıttı. Kendisine muhalif gazetecilerin kafasını kesen MbS, aynı zamanda Washington Post Gazetesi’ndeki yazıları ile Amerika’nın ittifak kurduğu diktatör yönetimi tartışmaya açan Cemâl Kaşıkçı’yı ortadan kaldırarak aslında Donald Trump Hükümeti’nin sorgulanmasının da önünü aldı. Dolayısıyla, hem ABD hem İngiltere’yle menfaatleri birleşen Veliaht Prens, bir anlamda İsrail’in Ortadoğu’daki büyük projesini de sağlamlaştırmış oldu. Amerikan Yönetimi’nin tartışmaya açılmasını istemeyen Suudiler, Türkiye’nin Ortadoğu’da Müslüman toplumların hakkını gözetmesine de tahammül edememişti. MbS, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti kabul edildiği günlerde Filistinliler’e “Sesinizi kesin” diye tepki göstermişti. Oysa Başkan Erdoğan Birleşmiş Milletler’de “Dünya arkasını dönse, biz Filistin Davası’ndan vazgeçmeyiz” demişti. Kaşıkçı da Türkiye’yi Müslümanların ‘bayraktarı’ olarak görüyordu. Buradan bakınca Cemâl Kaşıkçı’yı “ABD mi Suudi Arabistan mı öldürdü” sorusu karışıyor. Belki de WSJ’da “Üstü çok kötü örtüldü” diyen Trump, dilinin altındakini çıkarmıştı.

YPG’YE ‘PARA’ AKITMIŞTILAR

Başa dönersek, Riyad’da açıklama yapan MbS, “Türkiye ile aramızı kimse bozamaz. Erdoğan’ın adını kirletemeyeceksiniz” derken, ‘Gerçekten böyle mi düşünüyor’ veya ‘Kim, nasıl Erdoğan’ı lekelemek istiyor’ diye sormak gerekiyor. Siyonist projelerin maşası olarak “Müslüman dünyanın lideri” olarak Ortadoğu’da pazarlanan Veliaht Prens, yönetimi alınca ilk olarak kadınların araba kullanması kararını almıştı. Daha sonra stadyumlara, tiyatro ve sinema salonlarına kadınların girmesine izin veren Prens Selman, özetle kadınların sosyal hayatta daha çok karışmasını sağlayan ‘reformist, modernist’ bir makyaj ile Erdoğan’a rakip olarak sunulmuştu. Yine Muhammed bin Selman, Filistin’de karşı karşıya geldiği Erdoğan’la ABD’ye kukla olarak da Türkiye’nin bölge bağlarını zehirlemişti. Ayrıca Mısır’da eli kanlı diktatör ile ittifak kuran, Suriye’de bebek katillerini el altından destekleyerek Erdoğan’ın karşısına dikilen MbS’nin karşılıklı çıkarlar doğrultusunda nüfuz ağında arızalar varken; aslında Türkiye’yle arasının iyi olduğunu söylemek mümkün mü? Soruyu değiştirirsek; bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’yi finanse eden MbS’nin gerçekten Erdoğan’ın adının kirletilmemesini istediği düşünülebilir mi? Yoksa gazeteci cinayetini, küresel ittifakların yönlendirmesiyle Türkiye’ye mâl etmenin yolunu mu arıyor?

TÜRK DÜŞMANIYLA İTTİFAK KURMUŞTU

ABD, Katar’a ambargo uygularken; bunu ilk tanıyan ülke olan Suudi Arabistan’ın başındaki MbS, İran’a yönelik yaptırımlar konusunda da Washington’u haklı görüyorken; aslında Türkiye’nin güçlü iş birliği geliştirdiği uluslar arası ilişkilerini mi dinamitliyordu? Buradan bakınca, MbS’nin Cemâl Kaşıkçı olayında Türkiye ile iş birliği yaptıklarını söylemesi, “Türkiye ile aralarında çatlak oluşturmak istendiğini” ifade etmesi, Kral Selman, kendisi ve Erdoğan olduğu müddetçe iki ülke arasında gerilim üretmek isteyenlerin başarısız olacağını iddia etmesi ne kadar samimi görünüyor. “Türkiye ve Suudi Arabistan’ın suçluların cezalandırılması için iş birliklerini ispatlayacağını” söyleyen Selman, yoksa Türkiye’yi küresel güçlerin önüne mi atıyor? BAE ve Mısır üzerinden Ankara’yı tehdit eden ABD’nin yanında saf duran Suudi Arabistan’ın köşeye sıkıştığında Türkiye’yle cepheleştiği, ayrıştığı politikaları inkar etmesi, nelerin üzerini örtme, hangi iddiayı ‘ortaya atma’ gayreti?

“YERLİ İŞBİRLİKÇİ” VE KILIÇDAROĞLU

Suudi Arabistan’daki krallık yetkilisi, “Ceset yerli işbirlikçilerine verildi” derken, aslında ne kast ediyordu? Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Katiller korundu” diye ortaya çıkması ne anlama geliyor? Cemâl Kaşıkçı üzerinden Türkiye ile Suudi Arabistan karşı karşıya getirilerek, Ankara mı zayıflatılmak isteniyor? Bugüne kadar hep dış güçlerin payandası olarak konuşan Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin altında ne yatıyor? MİT Tırları’nda Türkiye’yi suçlayan, Ayn el Arap’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin katliam yaptığını iddia eden, Gezi’de devleti ‘eli kanlı’ gösteren, 17-25 Aralık’ta FETÖ’nün ağzıyla hareket eden, hendek-çukur siyasetinde HDP’ye arka çıkan, ‘Kandil’de terörist yok’ diyen, Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda ‘Başkasının toprağında ne işimiz var’ diyen Kılıçdaroğlu, yine Türkiye’nin maruz kalması istenen saldırı ve ithamlar üzerinden “Cemâl Kaşıkçı olayında devlet para aldı” derken, kritik eşikte yeniden Batı’nın istediği tavrı nasıl takındı? Yoksa Veliaht Prens Selman haklı mıydı, “Erdoğan’ın adını mı kirletmek istiyorlardı?”

MbS dizleri üzerine çöktü

Türkiye’nin bölgesel liderliğini savunan bir gazetecinin öldürülmesinin failleri, “Türkiye ile aramızı bozmaya çalışıyorlar” diyorsa, haklı olabilirler mi? Cemâl Kaşıkçı’nın katledilmesi sonrası 2 Ekim’den 20 Ekim’e kadar ‘tutarsız’ açıklamalar yapan Veliaht Prens Selman, nereden icap ettiyse, “Erdoğan’ın adını kirletemeyeceksiniz” dedi. Cemâl Kaşıkçı’yı cinayet ötesinde bir siyasi kavgaya dönüştüren Suud’lar, hesabı yine karıştırdı. ABD Yönetimi’nin bile arkasında duramadığı olay sonunda Suudi Ailesi, bütün imajı yerle bir olmuşken, “Türkiye’yle güçlü ilişkileri olduğunu” sızdırdı. Ankara-Washington-Riyad arasında dönen olayda, MbS kendisinde düğümlenen cinayette belki de tamamen dizleri üzerine çöktü.

Editör: TE Bilisim