Danıştayda 2006’da düzenlenen silahlı saldırı sonucu öldürülen 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin‘in ailesi ile 2009’da ölen Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi Başkanı Behçet Oktay‘ın kız kardeşi, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasına müdahillik talebinde bulundu.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Mahkeme Başkanı Selfet Giray, celse arasında Özbilgin’in yakınları, Oktay’ın kız kardeşi Şule Oktay ve emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın aralarında bulunduğu bazı kişilerin davaya müdahillik dilekçeleri verdiklerini belirtti.
Salonda bulunan müşteki Şafak Duruer, Balyoz davasında 31 ay haksız yere tutuklu kaldığını anlatarak, “Bu örgütün bize, ailelerimize ve devletimize verdiği zarar nedeniyle davaya katılmak istiyorum.” dedi.
Balyoz davasında avukatı olan Hakan Tunçkol‘un, bu davadaki sanıklardan eski Zaman Gazetesi İmtiyaz Sahibi Alaeddin Kaya‘nın avukatlığını yaptığını sosyal medyadan öğrendiğini belirten Duruer, “Ben orada avukatla özelimi paylaştım. Şu anda Murat Özenalp’in, Ali Tatar’ın ailesinin yüzüne bakamıyorum. Yazıklar olsun. Bu nasıl etik, nasıl meslek anlayışı? Huzurunuzda kendisini avukatlığımdan azlediyorum.” dedi.
Müdahillik talebinde bulunan Şule Oktay ise ağabeyi Behçet Oktay’ın öldürüldüğünü ancak intihar ettiğinin söylendiğini ifade ederek, “Ağabeyim, medya kanalıyla, Taraf, Zaman vs. kanalıyla linç edildi. 20 dakikalık otopsi, gecenin kör karanlığında 20 dakikalık inceleme, 1 haftalık savcı incelemesiyle ‘intihar’ denilerek, soruşturma kapatıldı. 17-25 Aralık’tan sonra, ağabeyimin öldürülmeden 6 gün önce 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla, Hizbullah üyesi olduğu gerekçesiyle dinlemeye alındığını öğrendik. Aslında cinayet canlı canlı izlenmiş, mağduruz.” diye konuştu.
Ardından tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden telekonferans ile mahkemeye bağlanan Hidayet Karaca‘ya savunma yapıp yapmayacağı soruldu.
Karaca, iddianamenin ve eklerin tamamının kendisine ulaşmadığını anlatarak, savunmasını daha sonra yapacağını ifade etti.
“Eşim beraat ettiğini öğrenemedi”
Salonda hazır bulunan müşteki Sevgi Çakmak, eşi Tuğamiral Cem Aziz Çakmak‘ın Balyoz davasında yargılandığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Keşke hayatta olsaydı, bu konuşmayı sizin gözlerinizin içine bakarak yapsaydı. FETÖ’nün kurguladığı boş Balyoz davasında eşim hayatını kaybetti. 36 ay boyunca Silivri mahkemelerine gittik. Siz, sanık sandalyesinde oturan beyler, şanslısınız, adil yargılanacaksınız. Biz, terör örgütüne üye olan, HSYK tarafından ihraç edilen hakimlerce yargılandık. 20 ay boyunca ‘tutukluluğun devamına’ dediler. Revir, 6 ay boyunca eşimi, öksürük şurubu vererek geri gönderdi. Eşim, akciğer kanserinin dördüncü evresinde ancak hastaneye çıkartıldı. Benim eşim beraat ettiğini öğrenemedi. Yoğun bakımda bize ‘Ben devam edemeyeceğim, bu davaların takipçisi olacağınıza söz verin.’ dedi. Hem hakimlerden hem bu örgüte üye olan kişilerden şikayetçiyim.”
Müşteki Funda Akça da eşi Kurmay Albay Tarık Akça’nın Balyoz davası sanıklarından olduğunu, intihar ettiğini belirterek, davaya katılmak istedi.
Çakmak ve Akça’nın avukatlarından Taner Gül de “ihanet çetesinin, ülke tarihinde görülmeyen hainlikteki kalkışmasıyla yüzlerce insanın öldüğünü” söyleyerek, “Sanıklar, bunlara omuz veren, bu hareketi yapan terör örgütünün mensupları ve yöneticileridir.” dedi.
Masumların bir saniye bile hapiste kalmasını arzulamadıklarını kaydeden Gül, “Ama, zamanında gücü elinde bulundurduğunu değerlendirerek, mahkemelerle, hapislerle masum insanların canını alanların hesap vermesini istiyoruz.” diye konuştu.
Müşteki avukatlarından Nazlıoğlu Erol ise sanıklar arasında davayla alakası olmayanları da gördüğünü ifade ederek, “Biz, ‘Kana kan, intikam’ şeklinde yola çıkmadık. ‘Adalet gerçekleşsin, çetenin gerçek mensupları ortaya çıkarılsın’ derdindeyiz. Bu dava eksik görülüyor. En azından illerdeki abilerin, ablaların en kısa sürede ek iddianamelerle davaya dahil olmaları gerekir. Burada yargılanan iki meslektaşımdan Abdülkadir Aksoy’u iyi tanıdığımı düşünüyorum. Onun değil ama diğer sanıkların tutukluluğunun devamını istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Uşak’taki mahkeme birleştirme için onay istedi
Mahkeme Başkanı Giray, beyanlardan sonra dosyaya giren belgeleri tutanağa geçirtti.
Buna göre, Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının, FETÖ/PDY’ye ilişkin 111 sanık hakkında dava açtığı Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianame örneğini Ankara’ya gönderdi. Uşak’taki mahkeme, yargıladığı sanıklardan Fetullah Gülen, Harun Tokak ve Murat Karabulut yönünden davalar arasında irtibat bulunduğunu belirterek, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinden dosyanın birleşmesi için onay verip vermeyeceğini sordu.
Sanıklardan Recep Uzunallı, Mehmet Akdoğan, Ekrem Dumanlı ve Ali Bayram hakkındaki yakalama emirleri ile Fetullah Gülen, Önder Aytaç ve iş adamı Hamdi Akın İpek’in de arasında yer aldığı 61’i hakkındaki “yokluğunda tutuklama” kararlarının infazı için yazılan müzekkerelere cevap verilmediği, UYAP’taki nüfus kaydına göreyse sanık Cemal Uşak’ın öldüğü açıklandı.
Sanıklardan kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Hamdi Akın İpek’in de arasında yer aldığı bazıları hakkında, Interpol vasıtasıyla uluslararası düzeyde aranmaları ve Türkiye’ye iadelerinin sağlanması hususunda çıkarılan “kırmızı bülten” müzekkerelerinin infazına ilişkin Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarının dönmediği belirtildi.
İddianamenin mahkemeye ulaştırılmasından sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayla ilgili bazı belgelerin gönderildiği kaydedilen duruşmada, Emniyet Genel Müdürlüğünün, sanıklardan örgütün sözde “Emniyet imamı” Osman Hilmi Özdil‘in, emniyetteki irtibatlarının tespiti amacıyla hazırladığı HTS kayıtlarına ilişkin raporu gönderdiği, raporda 543 emniyet personelinin irtibatı bulunduğunun ifade edildiği belirtildi.
Ayrıca, açığa alınan Cumhuriyet savcısı Ferhat Sarıkaya‘nın ifade suretinin de dosyaya gönderildiği kaydedildi.
Beyanları sorulan Hazine avukatı Handan Pehlivanlı, sanıkların isnat edilen suçlardan cezalandırılmalarını ve tutukluluklarının devamını istedi.
“Amirallere suikast” soruşturması kapsamında hakkında ikinci kez tutuklama kararı üzerine intihar eden Yarbay Ali Tatar‘ın ağabeyi Ahmet Tatar da kardeşi ile hayatını kaybeden Balyoz davası sanıkları Cem Aziz Çakmak, Murat Özenalp ve “darbeci katillere direnen şehitleri” ayırmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
“Onlar bizim yüreğimizde. Onlara karşı görevimiz, bu katil sürüsünün ipliğini pazara çıkarmak, yargı önünde hesap verir duruma getirmektir. Yarbay Ali Tatar, bu çetenin kurduğu kumpaslar, tuzaklar, yalanlarla dara düşürüldü. Onun ödün vermez Atatürkçülüğünü, vatanseverliğini, meslek onuruna bağlılığını kendilerine karşı gören çete, yargıdaki kara cübbelilerle üzerine gitti. Cemaat medyası her türlü yalan haberle kardeşimin isyanını itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Bu çeteyi en adil şekilde yargılayıp en ağır cezalara çarptırmanızı istiyoruz. Örgütün en üst makamlarıyla içli dışlı olan özellikle birkaç kişinin kaygısız, dünyadan bihaber gibi davranmalarını içimize sindiremiyoruz.”
Tatar, bazı avukatların savunmalarını ibretle dinlediklerini aktararak, “Görünür farklılıklarına rağmen bulundukları konumu içlerine sindiren bu meslek erbabı, siyasetten miras belagatlarıyla, siyasi iktidarın sorumluluğundan dem vurarak, bu terör çetesinin yaptıklarını neredeyse masumlaştırdılar. İddianamenin bu eksiğini bir yazımda eleştirdim. Fakat, el insaf, hırsızın hiç mi suçu yok?” diye sordu.
Müşteki Şafak Duruer de Balyoz davasında yargılandıkları sırada, kendileri ve yakınları heyecanla tahliye kararı beklerken Samanyolu televizyonunda “Tutukluluk durumlarının devamına karar verildi” diye altyazı geçtiğini ifade etti.