Erem Şentürk / Analiz Haber
Başbakan Navaz Şerif başbakanlık görevi sırasında Türkiye lehine yaptığı açıklamalarla ve FETÖ ile mücadele konusunda verdiği desteklerle küresel güçleri rahatsız eden hedefteki bir siyasi liderdi. “Her koşulda Türkiye’nin yanındayız”, “Türkiye’nin düşmanları Pakistan’ın da düşmanıdır”, “Gerekiyorsa Katar’a asker göndererek Türkiye’yi destekleriz” gibi açıklamalarıyla küresel güçleri rahatsız eden Navaz Şerif bir süredir küresel güçlerin operasyonlarına hedef olmaktaydı.
Pakistan’ın FETÖ’sü Tahir-ul Kadri
Gülen benzeri bir yapıya sahip Tahir Kadri tarafından kurulmuş ezoterik terör örgütü Tahir-ul Kadri mensubu Anayasa Mahkemesi üyeleri, örgüt liderinden gelen emirle Başbakan Şerif’i görevden aldı. Uzun yıllardır Kanada’da yaşayan Tahir Kadri ani bir kararla Pakistan’a geri dönerek Pakistan’a da iç huzuru bozan eylemler organize ediyordu. Öğretmen, polis, hakim, savcı, asker, bürokrat ve diplomatlardan oluşan örgüt üyelerini uzun yıllardır devlete sızdıran Tahir Kadri, örgütü uydurma rüyalarla (hâşâ) Peygamberimizden direkt emir aldığını anlatarak yönetiyordu. Pakistan Halk Hareketi adında bir siyasi partisi olan Tahir Kadri, halk nezdinde bir karşılığı olmamasına karşın Pakistan devletine sızdırdığı açık ve kripto adamları sayesinde siyasi ve medya gücü olan bir örgüt lideri.
Pakistan Anayasa Mahkemesi, aile üyelerinden bazılarının Panama belgeleriyle ortaya çıkan yolsuzluk iddialarına karıştığı gerekçesiyle Başbakan Navaz Şerif’in görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Şerif’in azledilmesinin arkasında ise yargı ve orduda etkin olan Türkiye’deki FETÖ benzeri bir yapılanmaya benzerliği ile tanınan Tahir’ul Kadri var. Uzaklaştırma kararının İslamabad Terörle Mücadele Mahkemesi’nin, İmran Han ve Tahir ul Kadri’nin mülklerine el koyma emri çıkarmasının hemen ardından gelmesi dikkatlerden kaçmadı.
Nükleer silah sahibi tek Müslüman ülke istikrarı sağlayamadı
Müslüman nüfusunun çoğunlukta olduğu ülkelerin gelişip güçlenmesini istemeyen üst akıl Pakistan ve Türkiye’yi benzer yönetmelerle istikrasızlaştırma çalışmalarına hız verdi. Türkiye’de 1960’ların sonunda beri Fetullah Gülen’in önünü açan ‘ılımlı İslam’ uydurması ile toplumda kabul görmesini sağlayan projenin bir benzeri de Pakistan’da uygulanıyor. 70 yıl önce İngiltere işgaline başkaldırıp bağımsızlığını ilan eden Pakistan idari manada bir türlü yeterli istikrarı sağlayamadı. Demokrasi girişimleri sık sık darbelerle kesintiye uğrayan Pakistan’da kurulan hükümetler ise yolsuzluk iddiaları ile gündemden düşmedi. Bütün olumsuzluklara rağmen askeri manada oldukça gelişen ülke Nükleer Silah sahibi olan tek Müslüman ülke özelliğini taşıyor. İdari manada istikrarı sağlayamayan ülkede toplumsal birlik oluşmasını engellemek isteyen ‘Üst akıl’ birkaç yıldır Türkiye gündeminden düşmeyen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yapılanmasının bir benzerini Pakistan’da devreye soktu. “Rüyalarla kitleleri yönlendirme, eğitim kılıfı ile milletin takdirini kazanma, dinlerarası diyalog ve devletin kritik noktalarına sızma” konularında benzer taktikler izleyen Gülen ve Kadri’nin ayrıldıkları tek nokta ise sığındıkları ülkeler.
FETO ABD’ye Kadri Kanada’ya sığındı
FETÖ elebaşı 1999 yılında ABD’ye sığınırken, 2007 yılında Pakistan’ı terk eden Kadri’nin durağı ise Kanada oldu. 2007 yılında ülkeyi terk edip Kanada’ya giden Kadri, 2013 seçimleri öncesi, devlet içine sızdırdığı bürokratların da desteği ile ‘Pakistan’ı kurtarmaya geldim’ diyerek siyasete atıldı. Aralık 2012’de ülkeye dönerek seçilmiş hükümete savaş açan Kadri’nin uyguladığı taktik ve kullandığı söylemler ise oldukça tanıdık . “Meclis yoktur; yağmacı ve hırsızlar vardır” söylemi ile hükümeti devirmeye çalışan Kadri 5 ay sonraki seçimlerden umduğunu bulamadı. Seçimleri Nevaz Şerif kazandı. Ülkedeki siyasetçilerden Pakistan Tahriki İnsaf lideri İmran Khan ile birlikte hareket eden Kadri’nin birçok talebi İmran Khan’ın partisi tarafından karşılanıyor. Hükümete karşı Kadri ile birlikte hareket eden Khan seçim sonuçlarına usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle itiraz etti.
Rüya ile kitleleri efsunlama taktiği aynı
1951 doğumlu Muhammad Tahir ul-Kadri, 1981’de ‘Kur’an Yolu’ isimli hareketi kurdu. Eğitime, dinler arası diyaloğa, ılımlı İslam’a önem veren bu hareket 90 ülkede kendine temsilcilikler açtı, okullar kurdu. BM, barışa katkısı nedeniyle Kadri’nin bu hareketine özel danışmanlık statüsü verdi. Hıristiyan ve Müslüman alimlerin bir araya geldiği Müslüman-Hıristiyan Diyalog Forumu’nun başkanı olan Kadri, Hazreti Muhammed (a.s.m.) ile ilgili rüyalar gördüğünü öne sürüyordu. 25 Mart 1989’da halen liderliğini yaptığı Pakistan Halk Hareketi adlı siyasi partiyi kuran Kadri, girdiği seçimlerde başarılı olamadı.
Yargı ve Ordu ile ilişkiler benzer özellikte
FETÖ’nün yıllar içinde Yargı ve Ordu’ya sızma girişimine benzer hamlelerle ülkede etkinliğini arttıran Kadri, ülkede seçilmiş hükümetlere yönelik başlatılan yolsuzluk operasyonlarının arkasındaki isim olarak göze çarpıyor. Yolsuzluk soruşturmalarından beklediği sonucu alamayan Kadri, askeri darbelere destek vererek kendine alan açma yolunu tercih etti. 1999 yılında General Pervez Müşerref’in Navaz Şerif hükümetini darbe ile devirmesinin ardından ilk seçimde milletvekili seçildi. Şerif’i darbe ile deviren General Pervez Müşerref’in yanında yer aldı. 29 Kasım 2004’te milletvekilliğinden istifa eden Kadri 2005’te Kanada’ya gitti.
Halk yüz vermedi
Uzun bir süre, Kanada’da da faaliyetlerine devam eden Kadri, Pakistan’a dönüşünün hemen ardından hükümetin yolsuzluklarını protesto etmek amacıyla “milyon kişilik yürüyüş” adı verdiği protestoyu başlatmak için halka çağrıda bulundu. Çağrıya yanıt veren 25 bin kişi 14 Ocak 2013’te Kadri ile birlikte Lahor’dan İslamabad’a gitmek için yola çıktı. Meclis binasının önünde protestoculara hitaben Kadri, “Parlamento diye bir şey yoktur, sadece soytarı, hırsız ve soyguncuların bir grubu vardır. Bizim yasama üyeleri aslında yasaları çiğneyenlerdir” dedi. Protestoların başlamasından dört gün sonra hükümet ile Kadri arasında bir anlaşma imzalandı ve “İslamabad Uzun Yürüyüşü Deklarasyonu” olarak adlandırıldı. Bazı seçim reformların yapılması vaat edildi. Kadri’nin bir milyon kişilik yürüyüşü beklendiği gibi bu kadar kişiyi çekemedi ve yaklaşık 50 binde kaldı. Tahir-ul Kadri, 14 Ağustos’ta hükümetin istifası talebiyle protestolar başlattı. Başbakan Navaz Şerif’in istifasını isteyen on binlerce kişi, parlamento binasına yürüyüşe geçti. Binlerce kişi günler boyu parlamento binasının önünde oturma eylemi yaptı. Ancak Kadri, Halen devam eden “Uzun Yürüyüş” adlı protestoya da yine iddia edildiği kadar kişiyi toplayamadı. Her iki tarafın iddia ettiği sayıların ortalaması hesaplandığında bile en fazla 15 bin kişi protestoya katıldı.
Kalkınma sürecine girmişti
Son dört yıldır ekonomik istikrar ve kalkınma hamleleri yapan Pakistan, Türkiye ile başta ekonomik olmak üzere birçok sahada ilişkisini hızlandırmıştı. Çin ile yaptığı 50 milyar dolarlık yatırım anlaşması ve AB ile ticaret ilişkilerini güçlendiren Pakistan, 5.7 büyüme oranı kaydetmiş ve terör olaylarını yok denecek kadar az seviyeye indirilebilmişti. Pakistan’ın FETÖ’sü Tahir-ul Kadri mensubu hâkimler tarafından darbeyle görevinden uzaklaştırılan Başbakan Navaz Şerif, Pakistan Kalkın Programı’yla ekonomik bağımsızlık planlarını devreye sokmaya hazırlanıyordu.
Başbakan Şerif yolsuzluk iddiasıyla azledildi
Pakistan Anayasa Mahkemesi, aile üyelerinden bazılarının Panama belgeleriyle ortaya çıkan yolsuzluk iddialarına karıştığı gerekçesiyle Başbakan Navaz Şerif’in görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Anayasa Mahkemesi Hakimi Ejaz Afzal Han, düzenlediği basın toplantısında, 5 kişilik hakim heyetinin 273 gün süren davanın ardından oy birliğiyle Şerif’in görevden uzaklaştırılmasına karar verdiğini duyurdu. Han, ayrıca Maliye Bakanı Muhammed İshak Dar’ın da görevden uzaklaştırıldığını belirtti.