Diriliş Postası Haber Müdürü Muhammed Şimşek/Analiz-Yorum

Küresel güçlerin ateşine benzin döktüğü Suriye’deki iç savaşta namluların çevrildiği İdlib’in etrafını saran alevler günden güne artıyor. Çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesine rağmen Esed/Hamaney rejim güçleri tarafından bölge halkı kıyımdan geçiriliyor. Rusya ve İran’ın destek verdiği saldırılar sonrası İdlip çevresinde işgal edilen köylerin sayısı her geçen gün artarken binlerce aile can havliyle Türkiye sınırına koşuyor.

Yerel kaynaklardan gelen bilgilere göre, sadece son üç günde sınıra doğru yola çıkan sivillerin sayısı 10 binin üzerinde. Kasım ayından bu yana Rus özel timlerinin sızma girişimlerine de sahne olan İdlib’den ayrılanların sayısı ise 215 bini geçmiş durumda. Ancak sınırdan geçmelerine izin verilmediği için sivillerin bir kısmı kendi imkânlarıyla çadır kurarken diğer kısmı terörden arındırılan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine sığınıyor.

“Türkiye göç yükünü tek başına taşımayacaktır”

Türkiye’nin Suriye kaynaklı yeni bir göç dalgasını daha kaldıramayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Dört milyon insanın yaşadığı İdlib’deki son katliamlar sebebiyle bu bölgede tekrar ciddi bir hareketlilik oluştu. Şayet İdlib halkına yönelik vahşet son bulmazsa bu sayı daha da artacaktır. Böyle bir durumda Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır” uyarısında bulunmuştu. Dahası bu göç dalgasının Yunanistan ve tüm Avrupa ülkelerinde hissedilebileceğini belirten Erdoğan, çatışmaların durmaması halinde 2015’teki mülteci krizine benzer manzaraların yaşanabileceğin hatırlatmıştı.

HEDEF YİNE TÜRKİYE

Hemen yanı başındaki yangından etkilenmeme ihtimali bulunmayan Türkiye’yi, bütün uluslararası kuralları hiçe sayarak İdlib’i vuran bombardıman elbette sinsi bir planın parçası. Zira bugüne kadar kendi halkını imha etmesi için Esed rejimini piyon olarak kullanan küresel şer güçlerin bölgeye yönelik sistematik saldırıları Türkiye’yi yeni bir göç dalgasına maruz bırakmayı hedefliyor.

Küresel şer güçlerin Suriye tuzağı

“İdlib’de neler oluyor” sorusunu yönelttiğimiz Diriliş Postası Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk, “Bölgede aylardır gizli bir ajandaya hizmet eden saldırılar gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin de katıldığı 17 Eylül 2018 tarihli Soçi zirvesinde İdlib, çatışmasızlık bölgesi ilan edildi.

Sırf bu sebepten siviller bölgeye sığındı ve nüfus 4 milyona yaklaştı.

Ancak HTŞ’yi bahane eden Rusya ile İran’ın destekledikleri Esed rejiminin saldırılarıyla İdlib güvensiz katliam bölgesi haline geldi. Amaç başından beri Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası başlatıp Türkiye’yi tehdit etmekti.” değerlendirmesinde bulundu.

İdlib’de neler oluyor sorusun yönelttiğimiz Diriliş Postası Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk, “Bölgede aylardır gizli bir ajandaya hizmet eden saldırılar gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin de katıldığı 17 Eylül tarihli Soçi zirvesinde İdlib çatışmasızlık bölgesi ilan edildi ve sırf bu sebepten 4 milyon sivil buraya toplandı. Ancak HTŞ’yi bahane eden Rusya ve İran’ın doğrudan gerçekleştirdiği saldırılar hem rejime destek verdi hem bölgedeki sivil katliamı büyüterek Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası başlattı” değerlendirmesinde bulundu. Çatışmaların bölgeye etkisine dikkati çeken Erem Şentürk “2019 Nisan ayından bu zamana kadar Ruslar doğrudan hava bombardımanı yaptı, Esed’de hava bombardımanı yaptı. İran da havadan saldırdı. Hatta İran İdlib’deki kamplara bile roket attı. Buradaki bütün amaç Türkiye’ye doğru oradaki insanları sürmekti. Bu saldırıların hepsinin bahanesi orada HTŞ varlığıydı. Hep böyle açıklamalar yapılıyordu. Halbuki HTŞ de orada sürekli muhalifleri hedef alıyordu. İdlib’in içinde ve İdlib’in dışardan ateş gücüyle İdlib’in içinde de çok yüksek çatışmalarla İdlib’deki insanları Türkiye’ye sürmek istiyorlardı. Neden? Çünkü Türkiye’yi bugün PKK terör örgütü ile tehdit edebilirsiniz: “PKK’ya ormanlarınızı yaktırırız, enerji hatlarınızı bombalattırırız, terör eylemi yaptırırız” diye. Türkiye’yi DEAŞ’la tehdit edebilirsiniz. Türkiye’yi FETÖ ile zaten tehdit ediyorlardı. Bir diğer Türkiye’yi tehdit unsuru da Suriye’den gelecek yeni göç dalgası.” ifadelerini kullandı.

Çatışmalar bölgeyi nasıl etkiledi?

Muhaliflerin kalesi olarak bilinen İdlib, özellikle Rusya’nın Ekim 2015’te iç savaşa dahil olmasından sonra çok şiddetli hava ve kara saldırılarına maruz kaldı. Buna rağmen İdlib Türkiye sınırında yer alması ve sınır hatlarının nispeten güvenli olması nedeniyle iç savaş boyunca en fazla göçü aldı. İdlib, Beşşar Esad rejimi ve destekçilerinin ülke genelindeki saldırıları ve zorunlu göçler nedeniyle yaklaşık 4 milyon sivilin sığındığı bir vilayet haline geldi. Rejimin Astana sürecini hiçe sayarak, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne hemen her yönden düzenlediği saldırılar neticesinde birçok yerleşim yıkılıp “hayalet kente” dönerken, bölge genelinde hedef alınan onlarca hastane, okul ve yaşam merkezi hizmet dışı kaldı.

SURİYELİ YALANLARI

Kamuoyunun gündemini zehirlemek için ortaya atılan Suriyeli yalanlarına dikkati çeken Şentürk “Zaten 4 milyona yakın Suriyeli’ye ev sahipliği yapan Türkiye’de iç kamuoyunda dışarıdan işbirlikçilerle birlikte içerideki faşistler iç kamuoyunda bunu bir dertmiş gibi anlatıyorlar. Suriyelilerle ilgili söylenen bir sürü yalanların hepsi bu amaca hizmet ediyordu. Bedava okula gittikleri, çok para aldıkları vs. bilinen o Suriyeli yalanlarıyla kamuoyu zaten bir plan dâhilinde geriliyordu. Kamuoyunun geriliminin yüksek seviyeye çıktığı anlarda Türkiye’de yerel seçimler vardı. Yerel seçimlerin bile konusu, Suriyeli göçmenlerdi. İlçe belediye başkanları bile Türkiye’yi Suriyelilerden temizleyeceğiz vaatleriyle Avrupa’da da yükselen faşizan, popülist ve yabancı söylemleri içine girmişlerdi. Bir tür Fransa’da Le Pen’i, Almanya’da AfD’si, Amerika’da Trump’ı taklit eden belediye başkanları türemişti. İşte zemin hazırlanmıştı. Tam bu gerginlik anında Türkiye’ye yeni bir göç dalgası getirmek Türkiye’yi çok ciddi tehdit etmekteydi” sözleriyle küresel güçlerin İdlib planını deşifre etti.

İdlib’in konumu

İdlib, Suriye’nin kuzeybatısında, Türkiye’nin Hatay ilinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alıyor. Türkiye ile 130 kilometrelik sınır komşuluğu olan İdlib’in doğusunda Halep, kuzeyinde Halep’in Afrin ilçesi, güneyinde Hama, batısında Lazkiye illeri bulunuyor. Astana sürecinin garantörleri Türkiye, Rusya ve İran, 4-5 Mayıs 2017’deki toplantıda yoğun çatışmalara sahne olan İdlib ili ve çevresindeki batı Halep kırsalı, kuzey Hama kırsalı ve Lazkiye kırsalını da içine alan bölgeyi Gerginliği Azaltma Bölgesi ilan etmişti. Bu nedenle “İdlib” denildiğinde söz konusu kırsal bölgeleri de içeren alan kast ediliyor.

Editör: Haber Merkezi