Muhammed Şimşek / Diriliş Postası
200 milyonluk nüfusuyla İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan Pakistan, yakın dönemde terör örgütü FETÖ benzeri yöntemlerle gerçekleştirilen bir yargı darbesiyle sarsılmıştı.
Anayasa Mahkemesi aldığı kararla seçilmiş Başbakan Navaz Şerif’i görevden alarak ömür boyu siyasetten men edildiğini duyurmuştu.
Ancak yapılan yorumlar, bu kararın arkasında Pakistan’ın FETO’su olarak bilinen ve hakkında daha önce birçok kez ‘sahte âlim’ haberleri yapılan Tahir-ül Kadri isimli cemaat lideri olduğunu işaret ediyordu.
Navaz Şerif
Karar sonrası istifa etmişti
“Dürüst ve güvenilir” olmadığı gibi tartışmalı bir gerekçeyle başbakanlık görevinden alınan Navaz Şerif’in mahkeme kararının hemen akabinde partisinden istifa etmişti. Böylece kendisine destek için sokaklara taşacak gösterilerin önüne geçen Şerif, hem kendi itibarı hem partisinin siyasi geleceği için önemli de bir adım atmıştı.
Meclis’te oy çokluğuyla çıkan yasa
İstifa kararından sonra Pakistan Ulusal Meclisinin alt kanadı tarafından, daha önce hüküm giymiş ve parlamento üyesi olamayan kişilerin de parti başkanı olabileceği yönündeki yasa oy çokluğuyla kabul edildi.
Bu yasayla Anayasa Mahkemesi tarafından görevden uzaklaştırılan Şerif’in, yeniden Pakistan Müslüman Birliği-Navaz (PML-N) başına geçmesinin de önü açılmış oldu.
Partisine geri döndü
Meclis’ten çıkan karar sonrası Eski Başbakan Navaz Şerif, yeniden Pakistan Müslüman Birliği-Navaz Partisinin (PML-N) genel başkanlık koltuğuna oturdu.
PML-N delegelerinin katılımıyla başkent İslamabad’daki kongre merkezinde yapılan seçimde tek aday olan Navaz Şerif, parti başkanı seçildi.
Şerif’in parti başkanı olduğuna dair belgeleri seçimin hemen ardından, PML-N üyesi Tarık Fazıl Çodri, Pakistan Seçim Komisyonuna (ECP) iletti.
ECP’nin kısa süre içinde Şerif’in PML-N’nin başkanı olduğunu resmen duyurulmasıyla ilgili açıklama yapması bekleniyor.
Tahir-ül Kadiri
Ülke raydan çıkarılmak isteniyor
Ülke siyasetinin gidişatını ortaya koyan genel tabloya bakıldığında bağımsızlık ilan ettiği 1947’de bugüne kadar Pakistan tarihinde seçimle göreve gelen hiçbir başbakanın görev süresini tamamlayacak kadar iktidarda kalamadığı görülüyor.
Bununla birlikte 1990 ve 1997’den sonra üçüncü kez başbakanlık koltuğuna oturan Navaz Şerif, görev süresinin bitimine bir yıldan az bir süre kala çalışma ofisini terk etmeye mecbur bırakıldı.
Pakistan’da yargı darbesinin ayak sesleri
Üstelik partisinden istifa kararının ardından herhangi bir açıklama yapmayan Navaz Şerif, Anayasa Mahkemesi’nin soruşturmaları hakkında çok defa ‘iktidarın arka kapıdan girmeye çalışan odaklar tarafından gaspedilmek istendiği’ uyarısını yaptı.
Meseleye buradan bakıldığında asıl hedefin, üç kez gidip üç kez gelen Başbakan Navaz Şerif’in siyasi kariyerini bitirmek gibi görünse de bir başka yönüyle siyasi sistemin rayından çıkarılmak olduğu söylenebilir.
En nihayetinde bir taşta iki kuş vurmaya çalışan gizli odakların ülkede bir ekonomik istikrarsızlık istediği de aşikâr…
Öyle ki son 10 yılın en hızlı büyümesine kavuşan Pakistan ekonomisi göz önündeyken Şerif’in görevden uzaklaştırılmasıyla ülke yeni bir siyasi istikrarsızlığın içine çekilmeye çalışıldı. Böylece ülke ekonomisinin baltalamak hedeflendi. Zira Pakistan’ın borsa endeksi 2016 yılında dünyanın en iyi performanslarından birine sahipken, Şerif hakkındaki soruşturmanın sürdüğü iki ay boyunca ülkede önemli ölçüde sermaye çıkışlarının yaşandığı haberleri medyaya yansıdı.
Bu yönüyle Pakistan’da 2018 seçimlerine giden süreçte neler yaşanacağı ve seçimin nasıl bir iktidar yapısına yol açacağı da şimdiden merak konusu olduğunu belirtelim.
Kısaca Pakistan neden hedefte?
Birincisi Pakistan, İslam ülkeleri arasında sistem olarak Türkiye’ye benzeyen tek ülke konumunda… Parlamenter sistemle yönetiliyor ve demokrasisi istenildiği düzeyde olmasa da gelişmiş durumda. Pakistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok yakın. İki ülke arasında askeri ve ekonomik işbirliği de mevcut.
İkincisi ise stratejik konumdaki 200 milyon nüfuslu ülke Pakistan’ın sahip olduğu askeri güç çevresindeki ülkeleri rahatsız ediyor. Pakistan’ın başta Çin ve Hindistan olmak üzere Afganistan ve İran gibi bölgesel hatta küresel ölçekte nüfuz sahibi ülkelerle problemli sınırları bulunuyor.
Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Pakistan’ın, İslam dünyasında nükleer silaha sahip tek ülke olması.