Tunus’ta En-Nahda Hareketi lideri Raşid El-Gannuşi ve yardımcısı Ali El-Ureyd, “Tunuslu gençleri çatışma bölgelerine gönderdikleri” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında geçenlerde Terörle Mücadele Şubesi tarafından sorguya çekildi.
Biri parlamento başkanlığı ve diğeri başbakanlık yapmış iki liderin tutuksuz yargılanmalarına karar verildi.
Bölgeyi yakından takip edenler Raşid El-Gannuşi liderliğindeki En-Nahda Hareketi’nin çatışma bölgelerine giden cihatçı gençlerin çizgisiyle bir ilişkisinin olmadığını ve Mısır Müslüman Kardeşler Cemaati’nden de “ılımlı” olduğunu bilir.
En-Nahda Hareketi liderine yöneltilen yolsuzluk, teröre destek ve benzeri ithamların amacının Tunus’un en büyük siyasi hareketini baskı altında tutarak meşgul etmek ve Kays Said’in kurmaya çalıştığı vesayet rejimine engel çıkarmamasını sağlamak olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Nitekim hareketin soruşturmayla ilgili açıklamalarında da “geçmiş dönemde ülkede istikrar unsuru olmuş siyasi bir partiyi saf dışı bırakıp halkın kaderini elinde bulundurmak isteyen” diktatörlük heveslisi Kays Said suçlanıyor.
Raşid El-Gannuşi, geçenlerde El-Cezire Mübaşir kanalında yaptığı açıklamada, 2019’daki seçimlerin ikinci turunda Kays Said’i desteklediklerine pişman olduklarını söyledi.
En-Nahda Hareketi asıl seçimlere demokrasi yanlısı ortak bir adayla girmeyerek yaptığı yanlışa üzülmeli.
Bu arada, Raşid El-Gannuşi’nin damadı ve eski Dışişleri Bakanı Refik Abdüsselam’dan çarpıcı bir iddia geldi.
Abdüsselam, El-Gannuşi ve El-Ureyd’in cezaevinde öldürülmelerinin planlandığını, iki liderin El-Ureyd’in başbakanlık koltuğunda otururken “ terör örgütü” ilan ettiği Ensaru’ş-Şeria üyeleriyle aynı koğuşa konulacaklarını ve söz konusu örgüt eliyle tasfiye edileceklerini öne sürdü.
Tunuslu eski bakan, En-Nahda Hareketi lideri ve yardımcısı için kurulan tuzağı fark eden yargıcın meslek ahlakına göre hareket ederek ve vicdanının sesine kulak vererek El-Gannuşi ve El-Ureyd’in tutuksuz yargılanmalarına karar verdiğini ve kirli planı bozduğunu söyledi.
Bu arada, Ali El-Ureyd’in 2013’te başbakan iken hükümetin Ensaru’ş-Şeria’yı “terör örgütü” ilan etmesi üzerine Kays Said’in “cihatçı Selefi” cemaati savunmak için yaptığı açıklamalar yeniden gündeme geldi.
Kays Said, o günlerde Tunus askerlerini ve muhalif politikacıları öldürmekle suçlanan Ensaru’ş-Şeria’nın “terör örgütü” ilan edilmesinin yasal olmadığını iddia etmiş, El-Ureyd başkanlığındaki hükümetin kararını “dışarıya mesaj” olarak nitelemişti.
“Ensaru’ş-Şeria üyeleri Raşid El-Gannuşi ve Ali El-Ureyd’i cezaevinde gerçekten öldürürler mi?” gibi bir soru akla gelebilir.
Refik Abdüsselam’ın iddiası doğruysa En-Nahda Hareketi liderlerini cezaevinde öldürtmeyi planlayan cinayetleri kimlerin işleyeceğini dahi belirlemiştir.
İstihbarat örgütlerinin Ensaru’ş-Şeria türünden cemaatlere sızarak ajanlarını yerleştirdikleri sır değil.
Kays Said’i kullanarak halk iradesine darbe yapan güçler için uzun sakallı ajanları vasıtasıyla El-Gannuşi ve El-Ureyd’e cezaevinde suikast düzenlemek ve Ensaru’ş-Şeria’nın kendisini terör örgütü ilan edenlerden intikam aldığını söyleyerek suikastların arkasındaki gerçek failleri gizlemek zor olmasa gerek.