Son günlerde yastık altında bulunan altınların ekonomiye kazandırılması konusu çokça işlenir bir hale geldi.
Ülke ekonomimiz için son derece önemli olan bu konu bu zamana kadar birçok hükümetin üzerinde özellikle durduğu fakat istenilen amacın gerçekleştirilemediği bir konu konumundadır.
Yastık altında vatandaşımızın yatırım amaçlı veya ihtiyacı durumunda bozdurarak kullanımını gerçekleştirdiği altınların ekonomiye kazandırılması fonlama anlamında bir rahatlamaya yol açacağı için hassas bir o kadar da stratejik öneme sahip bir meseledir.
Öncelikle neden bu zamana kadar yastık altındaki altınların çok ama çok az bir kısmı ekonomiye kazandırılmıştır sorusunun cevabını bulmamız gereklidir.
Bu sorunun cevabı tam olarak bulunduğunda sorun rahat bir şekilde çözülebilecektir.
Cevap için toplumumuzun yatırımlara yaklaşımını ve bakış açısını iyi analiz etmek gerekir ki bu analizi yaptığımızda finansal okuryazarlık oranlarının oldukça düşük olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.
Finansal okuryazarlıkla ilgili yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar üniversite öğrencilerinin bile maalesef bu konuda çok geride olduğunu göstermektedir.
Kısaca kişinin kendi bütçesini yapması yapacağı yatırımları yönlendirmesi anlamındaki finansal bilgi birikiminin tamamını içeren finansal okuryazarlık konusu ülkelerin ekonomik gelişmişliklerinde en önemli göstergelerden birisidir.
Yani toplumun finansal okuryazarlık seviyesi yüksek ise ekonomik anlamda daha bilinçli bir toplumdan, finansal okuryazarlık seviyesi düşük ise de ekonomik anlamda daha düşük bilinç kapasitesine sahip bir toplumdan bahsedebiliriz.
Finansal okuryazarlık aslında ailede başlayan yani çocukluk döneminde belirli alışkanlıklarla başlayıp sonrasında alınan eğitimlerle daha da derin bilgilerin sindirilerek yol alındığı bir süreçtir.
Liselerin ders müfredatında olması gereken ardından da üniversitelerde de birçok bölümde okutulması ile gençlerimizin finansal okuryazarlık düzeylerini gelişmiş ülke finansal okuryazarlık seviyelerine çıkarabiliriz. Bunun için var gücümüzle çalışmalıyız ki finansal yatırım araçlarını toplumumuzun büyük bir kesimi bilinçli bir şekilde kullanabilsin.
Toplumda bu seviye yakalandığında yastık altındaki altının sadece kendisine faydası olduğunu anlayan kişiler o altınlarını bankalarda altın hesaplarında değerlendirecektir.
Değerlendirme bu yönde olduğunda da ekonomimizdeki fon miktarı daha da artacak ekonominin çarkları daha güçlü dönmeye başlayacaktır.
Sahip olduğumuz değerlerin ülke ekonomisine katkısı olmadığı sürece bencil bir katkının dışında bir katkıdan söz etmemiz mümkün değildir.
Dolayısıyla elimizdeki finansal enstrümanlar her şekilde ekonominin içinde olmalıdır aksi durumda eldeki enstrüman bencilce kullanılıyor anlamı ortaya çıkacaktır.
Tüm bunların yanında vatandaşın yastık altındaki altınını ekonomiye kazandıracağı ortamda ayrıca önemlidir.
Ülkenin ekonomik şartlarının olumlu ve yatırıma uygun olması ekonomiye kazandırılmamış tüm yatırım araçlarının ekonomiye katılım hızını artıracaktır.
Konuya bu perspektiften baktığımızda da ülkemizin hızlıca yüksek enflasyon ortamından çıkması bir zorunluluktur.
Şayet yüksek enflasyondan kurtulamazsak yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması mümkün olmaz.
Hem finansal okuryazarlık oranını yükseltir hem de ekonomik alanımızı daha istikrarlı ve verimli bir yapıya büründürebilirsek ekonomimize kazandıracağımız finansal yatırım enstrümanlarının hem sayısı hem de hacmi yüksek seviyelere çıkacaktır.