Dünya gittikçe yaşanmaz bir hâl alıyor!.. İnsan, bazen umutsuzluğa kapılmıyor değil hani!.. İslam dünyasının ve Müslümanların içinde bulunduğu durumu, akan Müslüman kanını, ülkemiz dâhil olmak üzere insanların Müslümanlara bakış açısını ve tüm dünyanın Müslümanlara karşı şerde birleştiğini gördükçe karamsarlığa kapılmıyoruz desek yalan olur!..

Ama sonra “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!” (Âl-i İmran, 173) ayeti imdadımıza yetişiyor. “Ve kim Allah’a güvenirse o, ona yeter.” (Talak, 3) ayeti rahatlatıyor. Yine “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz.” (Âl-i İmran, 139) ayeti tüm karamsarlığımızı umuda tebdil ediyor.

Sonra Müslümanlara (şimdilik) kan kusturanlara, İslam düşmanlarına, kendini “mikro tanrı” gören kibir abidelerine dönüp “Siz kimsiniz ya hu!.. Varlık sebebiniz bir damla su, sonunuz bir avuç toprak değil mi?” diyorum!..

Bende bir rahatlık, bir rahatlık ki sormayın!.. “Allah var, gam yok!” diyebildiğim ölçüde gam ve keder terk ediyor beni!..

“Ateşini söndürdün, suyunda kaldın,

Sütünü içtin de koyunda kaldın,

Bir ömür yaşadın, oyunda kaldın,

Dünyayı evlattan, maldan mı sandın?”

demiş ya şair!.. Ben de dünyaya bağlılığım azaldıkça Allah’a bağlandığımı görüyorum, Allah’a bağlandıkça da “Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir!” (Ankebut, 64) ayeti sarıp sarmalıyor beni, oyun ve eğlenceye çok kapılmaya gerek olmadığını anlıyorum.

Şair, “Derman arardım derdime/Derdim bana derman imiş.” demiş… Derdimiz dermanımız, dermanımız derdimiz çoğu zaman!.. Dünya dertleri bizi biz olmaktan çıkarıyor, dünya dertlerini terk edince o dertler var ya dermana dönüşüyor. Para derttir, makam derttir, şan şöhret derttir!.. Ancak sen bu dertleri gönlüne koymazsan; parayı, makamı, şan ve şöhreti insanlığa hizmet için kullanırsan o dertler derman oluyor. Aksi takdirde her biri yılan olup sokuyor seni!.. “El kârda, gönül yârda” olunca kâr da yâr da hep bizim oluyor. Ancak “gönül kârda, el yârda” olunca kâr ziyana, yâr yabana dönüşüyor bizim için!..

Atalarımızın, “Ağılda oğlak doğunca derede otu biter.” sözü aklıma gelince rızık kaygısı çektiğim zamanlara bir kez daha tövbe ediyorum. Rızkı garanti eden Allah’sa rızkın olanı engellemeye kimin gücü yeter ki!.. Siz hâlâ rızkınızı patronunuzdan, müdürünüzden vb. biliyorsanız tez zamanda kendinize gelin!..

“O dilerse azlar çok olur,

O dilerse varlar yok olur,

O dilerse açlar tok olur,

Tokluğu paradan puldan mı sandın?”

diyen şaire iyi kulak verelim. Rızkı verenle vesile olanı karıştırmayalım!.. Aksi takdirde kula kul olmaya başlıyorsunuz ve farkında bile olmuyorsunuz!..

“Allah’a güven, sa’ye sarıl, hikmete râm ol,

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”

demiş İstiklal Şairimiz M. Akif Ersoy!.. Müslümanca bir hayat sürmek, zelil olmamak için yapmamız gereken Allah’a güvenip doğruluktan ve doğru yoldan ayrılmamaktır. “Festakim kemâ ümirte!..” (Hud, 112) “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!..” demiş Rabbimiz!..

Emir büyük yerden, başka şansımız ve bahanemiz yok!..