Son yıllarda Türk savunma sanayisinin uluslararası alandaki yükselişi dikkat çekici bir hız kazandı. Özellikle Baykar gibi önde gelen firmalar, robotik harp ve dron teknolojilerindeki başarılarıyla küresel savunma sektöründe adlarından sıkça söz ettiriyor. Ancak bu yükseliş, sadece Türkiye'nin askerî kapasitesi açısından değil, aynı zamanda NATO ittifakının jeopolitik öncelikleri bakımından da kritik bir öneme sahip.
Günümüzde, dünya çatışma ve gerilimlerle dolu bir ortamla karşı karşıya. Soğuk Savaş sonrası dönemin barış havası artık yerini yeni bir çatışma aşamasına bırakıyor. Küresel askerî harcamaların hızla artması da bu durumu teyit ediyor. Örneğin, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün son raporuna göre, küresel askerî harcamaların 2023'te rekor seviyeye ulaştığı görülüyor. Bu, 2009'dan bu yana kaydedilen en büyük artışı temsil ediyor.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırıları, Orta Doğu'daki gerilimlerin tırmanması ve Asya-Pasifik bölgesindeki gerginlikler, pek çok ülkeyi barış dönemi savunma planlamasından savaş dönemi yaklaşımına geçmeye zorluyor. NATO müttefikleri de savunma harcamalarını artırarak bu yeni gerçekliğe uyum sağlamaya çalışıyorlar.
Türk savunma sanayisinin bu dönemdeki yükselişi, özellikle Baykar'ın liderliğindeki robotik harp ve dron çözümleriyle paralel bir seyir izliyor. Örneğin, İkinci Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Bayraktar TB2 dronlarının başarısı, bu teknolojilerin gerçek saha koşullarında ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Baykar'ın ürün portföyündeki çeşitlilik, Türkiye'nin savunma sanayisindeki önemli bir aktör olarak konumunu daha da güçlendiriyor.
Ancak Baykar sadece Türk savunma sanayisinin öne çıkan bir örneği değil. TUSAŞ'ın ANKA serisi gibi ürünleri ve STM'nin kamikaze dron çözümleri de sektörde dikkat çeken başarılar elde ediyor. Türk robotik harp sistemlerinin giderek daha geniş bir alana yayılması, ülkenin savunma sanayisindeki çeşitliliği ve yeteneklerini gösteriyor.
Türkiye'nin savunma sanayisindeki yükselişi, sadece ulusal düzeyde değil, aynı zamanda uluslararası alanda da dikkat çekiyor. Özellikle Baykar'ın ihracat başarıları, Türk savunma sanayisinin küresel bir oyuncu olarak kabul edilmesine katkı sağlıyor. Ancak bu süreçte önemli olan sadece başarılar değil, aynı zamanda teknolojik gelişmelerin barışçıl amaçlarla kullanılması ve uluslararası ilişkilerdeki dengeyi korumaktır.
Gelecekte, Türk savunma sanayisinin yükselişi ve özellikle Baykar'ın rolü, uluslararası arenada daha da belirgin hâle gelecek gibi görünüyor. Ancak bu süreçte dikkatli ve dengeli bir yaklaşımın benimsenmesi, Türkiye'nin savunma sanayisindeki başarısının sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor.