“Devletimiz büyüktür. Kanları yerde kalmayacak…” aşamasından, “Yarından tezi yok Türkiye Cumhuriyeti devleti güvenlik güçlerinin birinci öncelikli işi bunu yapanlardan intikam almaktır, karada, havada, denizde, nerede olursa olsun…” noktasına gelmiş bulunuyoruz.

Terör örgütü PKK’nın kanlı Beşiktaş bombalı saldırısının ardından şehit cenazesinde yaptığı bu konuşmasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hakkâri’de yaptığı bir dizi ziyaretten sonra valilikte yaptığı açıklamada, 20 bin yeni korucu alınacağını ve korucuların yaş ortalamasının 42’den 32’ye düşürüleceğini söyledi.

Devletin, terör örgütü PKK’ya karşı aşiretleri silahlandırmasına dayanan koruculuk uygulaması yeni değildir.

Özal zamanından AK Parti dönemine kadar uygulanagelmiştir.

İlerleyen yıllarda iş, “Ya köyü terk edin ya da korucu olun!” aşamasına kadar taşındığı ve sonrasında korucuların rol aldığı suça bulaşma vakalarındaki artış nedeniyle uygulamayı hayata geçirenler tarafından da netameli bir mevzu olarak kabul ediliyordu.

Sıkıntıların en başında ise devletten maaş alan korucuların maaşları kesileceği endişesiyle terörün bitmesini istememeleri yer alıyordu.

Sorumuza dönelim:

“Devlet intikam alır mı?”

Almaz, devlet işini intikam çığlıklarıyla değil, sükûnet içinde halleder.

Misliyle karşılık verir, bazen orantısız güç kullanır ama bunu intikam için değil hukuk içinde ve bekası için yapar.

Türk milleti 15 Temmuz’dan hemen sonra meydanlarda ‘İntikam isteriz’ diye değil, ‘İdam isteriz’ diye haykırmıştı.

Arasındaki fark, intikam çete veya örgüt, İdam ise devlet eliyle yapılıyor olmasıdır.

Soylu’nun da intikam yerine idam talep etmesini bekledim.

Devlet ile örgüt veyahut çete arasındaki fark hukuktur.

Geçmişte devletin hukuk ihlallerini çok yaşadık.

“Devlet rutinin dışına çıkabilir” diyen Cumhurbaşkanlarımız bile oldu bizim.

Yeniden aynı yanlışlara mı dönüyoruz diye düşünüyorum.

Bunu düşünmemin asıl sebebi ise, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakan olduktan sonra özellikle sol medyada seslendirilen Mehmet Ağar’ın gölge bakan olduğu iddialarıydı.

Onlardan birisi, eski bir DYP’li ile telefon görüşmesini köşesine şöyle taşımıştı:

“Eski DYP’li, ‘Soylu Mehmet Ağar’a büyük saygı gösterirdi. AKP’ye (AK Parti demek istiyor) geçtikten ve gerçekten önlenemez bir yükselişle en tepeye tırmanırken bile bu ilişkilerinin bitmediğini biliyorum’ dedikten sonra şöyle bir hatırlatma yaptı: ‘Ağar uzun süredir ortalarda pek görünmüyordu. Darbe gecesinden sonra Ağar’ın Erdoğan’ın evinin önünde konuşurken gördük. O anı gördüğümde Ağar’ın yeni bir şeylere hazırlandığını düşündüm.’ Ağar’ın darbe sonrası ortaya çıkmasının yeni bir rol olmasıyla bağlantılı olabileceğini söyleyen DYP’li eski siyasetçi ‘Bana göre bu bağlantı Süleyman Soylu ile olabilir. Soylu karakteri itibarıyla tam da yakışan bir göreve getirildi, arkasında Ağar da durursa ortalığı darmadağın ederler.”

Ağar arkasında durursa ortalığı darmadağın edecek olan Soylu’nun yeniden Koruculuk sisteminden medet umması, PKK terör örgütünün hâlâ ‘düz ovadaki varlığının’ devam ettiği, bitirilemediği anlamına da gelmez mi?

Terörle mücadelede faili meçhuller, Beyaz Renolar dönemine geri mi dönüyoruz?

Devletin intikam peşinde koşması en fazla AK Parti’nin 15 yıllık demokratik kazanımlarını yani geleceğin Türkiye’sini tehlikeye sokacak gibi.