Baku’da düzenlenen COP29 İklim Zirvesi, gelişmekte olan ülkeler için yıllık 300 milyar dolarlık iklim finansmanı anlaşmasıyla sonuçlandı. Ancak anlaşma, bazı ülkeler tarafından yetersiz bulundu.
Eleştiriler: Küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkeler, anlaşmayı “çok geç ve yetersiz” buluyor.
Uzun Görüşmeler, Yetersiz Bulunan Öneriler
COP29 zirvesi boyunca müzakereler zaman zaman kopma noktasına geldi. İlk olarak Batılı ülkeler, gelişmekte olan ülkelere 2035’ten itibaren yılda 250 milyar dolarlık finansman teklif etti. Ancak bu öneri, Küba’dan Hindistan’a kadar birçok ülke tarafından “şaka gibi” olarak nitelendirildi.
22 Kasım’da yapılan bu teklif, iklim değişikliğinden en çok etkilenen En Az Gelişmiş Ülkeler (LDCs) ve Küçük Ada Devletleri İttifakı (AOSIS) tarafından kabul edilmedi ve bu gruplar görüşmeleri terk etti. Zirvenin sonunda, yıllık finansman tutarı 300 milyar dolara çıkarılsa da, bu miktar bazı ülkeler için hâlâ yetersiz kaldı.
500 Milyar Dolar Talebi Karşılanmadı
G77+Çin grubunu oluşturan Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri, mevcut 100 milyar dolarlık yıllık hedefin yerine geçecek olan Yeni Toplu Belirlenmiş Hedef (NCQG) için 500 milyar dolarlık bir teklif sunmuştu. Ancak bu rakam, Batılı ülkeler tarafından kabul görmedi.
ABD İklim Temsilcisi John Podesta, müzakereler sırasında protestolarla karşılaştı. Aktivistler, Biden yönetimini adil bir iklim finansmanı sözüne uymamakla suçlayarak “utanç” sloganları attı.
Anlaşmaya Giden Son Dakikalar
Müzakereler, 23 Kasım Cumartesi akşamı geç saatlere kadar kapalı kapılar ardında sürdü. Azerbaycan Çevre Bakanı ve COP29 Başkanı Mukhtar Babayev, delegelere seslenerek, “Kimse bu zirveden sonuçsuz ayrılmak istemiyor. Zaman daralıyor, daha fazla çaba göstermenizi rica ediyorum,” dedi.Pazar günü sabah erken saatlerde müzakereler sonuçlandı ve yıllık 300 milyar dolarlık finansman anlaşması açıklandı. Anlaşma, aynı zamanda karbon kredileri için küresel piyasa kurallarını da içeren tartışmalı bir konuyu da kapsıyor.
COP29, finansmana odaklanmış bir zirve olarak tarihe geçse de, gelişmekte olan ülkelerin beklentilerini tam olarak karşılayamaması nedeniyle tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.
