Atakan Irmak / Diriliş Postası

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun MİT’e ait TIR’ların durdurulmasıyla ilgili görüntülere ilişkin görülen davada tutuklama kararının ardından, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ başlatması 1991 yılında kurulan koalisyon döneminde yaşanan yolsuzlukları akıllara getirdi.

15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından FETÖ/PDY operasyonlarına ağırlık verilmesi ve yargı sürecine geçilmesinin ardından, askıda tutulan MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına yönelik yürütülen davaya devam edildi ve bu kapsamda görüntüleri Can Dündar ile paylaştığı iddia edilen CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargının aldığı kararın ardından olağanüstü toplanan CHP yönetimi Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş düzenleyerek adalet aramaya karar verdiklerini açıklamıştı. Adalet yürüyüşü devam ederken 26 yıl önce DYP-SHP koalisyonu ile itiraflı bir şekilde kadrolaşma faaliyetlerini yürüten ve açık bir şekilde ifade eden dönemin Adalet Bakanlarından Mehmet Moğultay’ın söyledikleri akıllara geldi. 1991 seçimlerinin ardından kurulan DYP-SHP ve DYP-CHP Hükümetleri döneminde özellikle SHP-CHP’li bakanlar büyük bir kadrolaşma gerçekleştirdi. Bu hükümetlerde görev yapan Adalet Bakanları Seyfi Oktay ile Mehmet Moğultay’ın kadrolaşması ise Moğultay tarafından itiraf bile edildi. Koalisyon hükümetleri döneminde Adalet Bakanları Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay hakim ve savcı kadrolarını parti sempatizanı isimlerle doldurduğunu açık bir şekilde itiraf etmişti. Oktay ve Moğultay döneminde 2 bin hakim ve savcı alınırken mülakat sınavında parti sempatizanı olmayan isimler elendi. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay ise partisinin il kongresine yaptığı konuşmada kadrolaşmayı itiraf ederek, “Evet, hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu’dan Güneydoğu’dan gelen insanlar aç mı, işsiz mi kalsın? Bu kadroları örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de iki bin hakim aldık. Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı da terk etmeyeceğim” ifadelerini kullanmıştı.

CHP ‘ADALETİ’ MİLYONLARI İŞSİZ BIRAKTI

Yine aynı koalisyon dönemlerinde devlet mekanizmalarına parti dışı kimsenin yerleştirilmemesi konusunda dikkatli davranan CHP, Fikri Sağlar önderliğinde faaliyetlerini yürüten Kültür ve Turizm Bakanlığında açılan sınavlarda istikrarlarını bozmadan parti sempatizanı dışında kimsenin alınmasına müsaade etmedi.

50 soruluk sınavda soruların tümünü başarılı bir şekilde bilen kişiler bile sırf partili olmadığı için devlet memuru yapılmadı. Geçmişte yaşanan hadiselerle CHP’nin şimdilerde ‘Adalet’ adı altında yürüyüş gerçekleştirmesi ‘hangi adalet’ arayışında olduklarını merak konusu haline getirdi.

ECEVİT DÖNEMİNDE KPSS İLE ‘ADALETLİ’ OLMA ÇABALARI

Yıllarca devlet kademelerinin partizanlarla doldurulmasıyla çözüm arayışına giren siyasetçiler Bülent Ecevit’in KPSS çözümü ile kademeli olarak durdurulmaya çalışılsa da tam etki gösteremedi. Yıllarca dirsek çürüten adaylar devlet kurumlarında memur ya da işçi olarak çalışabilmek için emek sarf ederken siyasetin ülkeyi getirdiği nokta ekonomiye de darbe vurmuştu. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Ak Parti hükümetini hedef gösteren ve ülkeden kaçan FETÖ hainlerine, terör örgütü kabul ettikleri PKK militanlarına hamilik yapan, hiçbir sözünde durmayan ve sinsi siyaset yaparak ülke bekasına kasteden Avrupa ile paralel hareket eden CHP’nin adalet vurgulu yürüyüşü kitleler üzerinde inandırıcı olmuyor. Ortadoğu’nun silah ticareti merkezi haline gelmesi ve Türkiye sınırlarının tehlike altına girmesine ses çıkarmayan CHP’nin ‘Adalet’ temalı yürüyüşüne tepki gösterenlere yönelik kızgınlık duymasına mantıklı bir açıklama getirilmedi. Hendekçilere siyasi hamilik yapanların, Kobani diyerek insanları sokağa davet edip 53 kişinin ölümüne sebep olanlara, 249 şehit verilmesine sebep olan hainlerin yargılanmaları sulandırılsın diye yapılan girişimlerde yine hafızalardan silinmeyen olaylar arasında. Terör örgütü üyelerinin ve cezaevindeki hainleri ziyaret edilmesi de güven içerisinde CHP safları arkasında adalet aramalı mıyız? sorusunu akıllara getiriyor.

Keşkelerle anılacak siyaset anlayışı!

• Keşke bu ülke hepimizin, bu ülkede yapılanlar ülkenin menfaatini gerektiren işlerdir, yabancı casusların ortaya çıkarmaya çalıştığı örtülü istihbari işleri Erdoğan’a zarar vermek maksatlı çarpıtan FETÖ hainlerinin ekmeğine yağ sürmek doğru değildir denilebilseydi.

• Keşke bu ülke bir gemi ise o gemide biz de varız diyerek sözünde durmayan hainlere kucak açan itibarımızı zedeleme gayreti içindeki Avrupa’ya Erdoğan’a verdiğiniz dozda tepki verilebilseydi.

• Keşke eline fırsat geçince kadrolaşan FETÖ hainlerinin yaptığı da bizim hükümet ortağı olduğumuz dönemde yaptığımızdan farklı değildir ve adaletten uzak tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüzdür denilebilseydi.

• Keşke biz yanlış yaptık; şu anda bizim oluşturduğumuz komisyona göre, yapmış olduğumuz gölge kabine değerlendirmesinde şu şekilde; yanlış ve adil olmayan fiili durumlar var, bunlar şu şekilde yol almalı diyerek kırklanıp o şekilde adalet pankartlarıyla yola çıkılabilseydi. Geç kalmış sayılmaz, küçük bir mola verip bunlar başarılabilirse daha inandırıcı ve ülke bekasını hedeflemeyen adalet çınarına bir tas su vermiş sayılabilir.

Editör: TE Bilisim