Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş / İlahiyatçı-Yazar
İftar sofralarında misafirlerimizi ağırlayamadık, büyüklerimizin ellerinden öpüp, dualarını alamadık, dost ve arkadaşlarımız rahat ziyaret edip kucaklaşamadık. Teravih namazlarımızı evlerimizde kıldık. Hem kendi sağlığımız hem de diğer insanların sağlığı için “Evde kal” çağrısına icabet ettik. Dolaysıyla bayramı yine evde ailemizle geçireceğiz.
Bu salgın ortamı bütün dünyaya gösterdi ki insan olarak birbirimize muhtacız… Hayat tek başına, yaşanmıyor. İnsanın yokluğunda varlığımızın değeri yok… İnsanlık merhamet sınavından geçiyor. Ne yazık ki zengin ülkelerin Afrika’ya uyguladığı aşı politikaları ders alınmadığını gösteriyor.
Bayram bizlere Yüce Allah’ın bir ihsanıdır. Hz. Peygamber (sav) Medine’ye geldiğinde halkın eğlence ile geçirdiği iki gün vardı. Hz. Peygamber (sav), "Bu iki günün özelliği nedir?" diye sordu. "Câhiliye döneminde o günlerde eğlenirdik." dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah sizin için o günleri onlardan daha hayırlı olan Kurban ve Fıtır ( Ramazan) bayramlarıyla değiştirdi." (Ebû Dâvûd, Salât, 239)
Günün Ayeti
“Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” Âl-i İmrân Suresi, 103
Bayram, Müslümanların sevinmeyi hak ettiği gündür. Yediden yetmişe herkesin sevgiyle hayat bulduğu bir zaman dilimidir bayram… Bayram, vahdet içinde ümmet şuuruyla birbirimizle halleşme ve kaynaşmasıdır. El ele gönül gönüle birlikte sevinçlerimize ortak olma, acı, sıkıntılarımızı birlikte azaltmanın adıdır bayram. Sevgili Peygamber (sav) Yemenli bir kabile olan Eş'arilerin yardımlaşma ve dayanışma adetlerini pek beğenirdi. Onlar savaş ve zor zamanlarda yiyecekleri tükenmeye yüz tutunca, ev ve ambarlarında kalan yiyecekleri getirip bir yaygıya döker, sonra da onu aralarında zengin fakir demeden eşit olarak paylaşırlardı. Resûl-i Ekrem (sav) onların birbirine böyle dayanışma içerinde olmalarından duygulanır, takdir eder; "Eş'arîler benden, ben de onlardanım" diye iltifat buyururdu. (Müslim, Müsâkât 29)
Müslümanların ayrılık ve gayrılığa düşmeden vahdet içinde olmaları Allah Teâlâ'yı son derece memnun eder. İki Müslüman bir araya geldiklerinde birbirine güler yüz göstermeleri, uzaktan da olsa selamlaşmaları, rahmet ve bağışlanmaya vesiledir. Bayramın hürmetine küsler barıştırılmalı, dargınların gönlü alınmalıdır. Öncelikle varlık sebebimiz anne ve babamızın gönlü alınmalı ve aile büyükleri, akraba ve dostların hatırları sorulmalıdır.
Günün Hadisi
“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim, Birr, 66)
Bayram İslam’ın sembolüdür. Bayram toplumsal değerimizdir. Biz müminler, değerlerimizle varlık bulur, medeniyet oluruz. Değerlerimizin yok oluşu, yozlaşması ümmet için en büyük fitne olup, savaştan daha tehlikelidir. Değerlerine sahip çıkan ümmetin nüfusu azalsa da her şekilde kadim değerleriyle tekrar ayağa kalkar, varlık bulur. Bunun için bayramlarımızı modern dünyanın aymazlığına ve nemelazımcılığına kurban vermeyelim. Gönül ve kardeşlik köprülerini şu çetin günlerde daha sağlam kuralım.
Bayram günü hazırlıklarımızı ihmal etmeyelim. Bayramlık elbiselerimiz giyelim. Çocuklarımıza bugünün önemini anlatalım, ilgi gösterelim. Evde olmanın mazeretine sığınmayalım. Gelecek bayramlara dair umutlarını yeşertelim.
Ailemiz, milletimiz ve mazlum coğrafyacımızın başta Kudüs olmak üzere huzur ve barışın hakim olduğu, birlik dirlik içinde nice bayramlara kavuşmayı Yüce Rabbimizden niyaz ediyor, bayramınızı en kalbi muhabbetlerimle tebrik ediyorum.
***
Hz. Peygamber ve Ramazan günlüğü
Fıtır sadakasını bayram namazından evvel verin
Kıblenin Mescid-i Aksâ’dan Kâbe-i Muazzama istikametine çevrilmesinden bir ay sonra, takriben Hicret’in on sekizinci ayı başlarında Ramazan orucu farz oldu. Hz. Peygamber (sav) o sene Müslümanlara fıtır sadakası vermelerini emretti. O zaman aynî/nakdî mallardan alınacak olan zekât emri henüz emredilmemişti.
Allah Resûlü’nün (sav) en yakın hizmetkârlarından olan, cömertliğiyle meşhur Medineli sahâbî. Sa’d b. Ubâde,fıtır sadakası konusunda bizlere şu bilgiyi aktarmaktadır: “Biz Âşûrâ günü oruç tutar ve fıtır sadakasını da verirdik. Nihayet Ramazan ayında oruçla ile ilgili âyetler ve zekât emri geldi. Ancak fıtır zekâtı konusunda bir emir veya yasak gelmedi. Biz de fitrelerimizi vermeye devam ettik.”
Günün Duası
“Allah’ım, bize iyilik ve takva ver! Hoşnut olacağın işler yapmamızı nasip et! Allah’ım, işlerimizi kolaylaştır! Allah’ım, bize birlik şuuru ver. Fitne ve ayrılıktan bizleri uzak eyle! Bizi vicdan sahibi eyle! Milletimizin ailemizin ve malımızın vekili de sensin!”
Sonra zekâtı emreden âyetler inince bize Peygamberimiz (sav) fıtır sadakasını ne emretti ne de bizi bu sadakayı vermekten menetti. Biz de fıtır sadakasını vermeye devam ettik.
Daha sonraları Sevgili Peygamberimiz (sav) fıtır sadakasının verilmesi konusunda titizlikle durdu. Peygamberimiz (sav) ashâbına bayram namazından önce fıtır sadakalarını verip vermediklerini sorar, vermeleri için bekler, onlar vermedikçe bayram namazına çıkmazdı. Bu uygulama Sevgili Peygamberimiz (sav) fakir Müslümanların yiyecek ve giyecek gibi bayram ihtiyaçlarını giderip ve onların da Müslümanların bayram sevincine katılmalarını arzu ederdi. Fakirler bu sayede bayrama hazırlıklı girerler, bayramda kendilerini yalnız ve garip hissetmezlerdi.
***
Oruç İlmihali
Şevval orucuna bayram günü başlamak istiyorum, uygun mudur?
Bayram günleri, oruç tutmanın yasak olduğu günler arasındadır. Ramazan bayramının birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Bayramın birinci oruç tutmak uygun değildir.
Bugünlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayıp yasaklanması, bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olmasından dolayıdır.
Ramazandan sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (sav), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur” (Müslim, Sıyam, 204) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir
Şevval ayında nafile olarak tutulan oruç, Ramazan’da tutulmayan oruçların yerine kaza olarak geçmez. Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi gerekir.
Bir oruçta hem kaza hem de nafile olarak niyet edilmez. Şevval ayında tutulan oruçta yalnız Şevval orucuna niyet edilmelidir. Şevval ayındaki oruç için, Ramazan’da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar yalnızca kaza orucu olarak sayılır.
***
Günün Sözü
“Hiç sıkılmaz mısın Hazret-i Peygamberden?
Ki uzaklardaki bir mümini incitse diken,
Kalb-i pakinde duyarmış o musibetten acı,
Sizden olur elbette ruh-i Nebi davacı.”
Mehmet Akif