ABD Başkanı Donald Trump, önceki gün İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında ilişkilerin tamamen normalleşmesi anlaşmasının imzalandığını duyurdu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da anlaşmayı “gerçek bir barış anlaşması” olarak nitelendirdi ve başka Arap ülkeleriyle de benzer anlaşmalar imzalanacağını açıkladı.
“Körfez’in İsrail’i” olarak adlandırılan BAE ile İsrail’in zaten uzun süredir gayet sıcak ilişkileri vardı.
İki ülke gizlice yürüttükleri gayri resmi ilişkileri önceki günden itibaren resmileştirdi.
Ayrıca “Yüzyılın Anlaşması” adı verilen plan gereği Körfez ülkelerinin böyle bir adım atması bekleniyordu.
Kapıyı açan BAE oldu.
İsrail-BAE normalleşmesine kutlayan Bahreyn de muhtemelen o kapıdan giren ikinci ülke olacak ve ardından Suudi Arabistan aynı yolu takip edecek.
Abu Dhabi, Filistin halkına ve haklı davasına ihanet anlamına gelen adımını “Filistin halkının yararına olacak bir barış anlaşması” gibi pazarlamaya kalkışsa da bu iddianın gerçekle uzaktan ya da yakından ilişkisi yok.
Nitekim İsrail Başbakanı Batı Yaka’yı ilhak planının ABD ile koordineli bir şekilde devam edeceğini ve planlarında herhangi bir değişiklik olmadığını söyledi.
BAE’nin Filistin Yönetimi’nin başına geçirmek istediği Dahlan hariç, Filistinli gruplar da “ihanet” olarak niteledikleri anlaşmaya sert bir şekilde tepki gösterdiler.
Önceki gün açıklanan anlaşma aynı zamanda seçim yarışında Trump’a destek olmayı ve iç politikada sıkıntılı günler geçiren Netanyahu’yu rahatlatmayı hedefliyor.
Anlaşılan Trump’ın 3 Kasım’dan önce yapacağı büyük hamle İsrail ile Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleştiğini açıklamak ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Netanyahu’yu bir araya getirmek olacak.
Önceki gün ilan edilen anlaşma ve önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen benzer anlaşmalar İsrail’in Körfez ülkelerinin zenginliklerinden doğrudan faydalanmasını sağlayacak.
İsrail şirketleri söz konusu ülkelere artık dolaylı yoldan değil doğrudan girecek ve daha da ötesi taraflar arasında askeri işbirliğinin önü açılacak.
BAE ise anlaşma sayesinde İsrail’in ve Yahudi lobisinin yüzde yüz himayesi altına girecek.
Böylece Güney Yemen’de elde ettiği kazanımları koruyacak.
Libya’da, Somali’de, Suriye’de ve Irak’ta Türkiye’ye karşı mücadelesinde İsrail’in desteğini daha çok hissedecek.
BAE’nin İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesine Arap ülkeleri halklarından büyük tepki var.
Fakat Abu Dhabi için bunun hiçbir önemi yok.
BAE, Arap halklarının özgürlük ve bağımsızlık taleplerine savaş açmış, kendi halkı ülke nüfusunun sadece yüzde 10’unu oluşturan köksüz ve yapay bir devlet.
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi örgütlerden de herhangi bir tepki beklenmiyor.
Birinin ipi Mısır’ın ve diğerinin ipi Suudi Arabistan’ın elinde.
İsrail’in gözdesi Arap diktatörlerinin başında gelen darbeci Abdülfettah es-Sisi anlaşmayı ilk kutlayanlardan oldu.
Yahudilerle barış anlaşması yapmanın caiz olduğu yönünde verilen fetvalarla Muhammed bin Zayed’i takip etmeye hazırlanan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın anlaşmaya karşı çıkacağını veya Suudi Arabistanlı İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin’in anlaşmayı kınamasına izin vereceğini düşünmek saflık olur.