Kırk yıl öncesi. Gönlünde kuş güzelliğinin hatırını gezdiren adam çocuk yaşlarındaki torununu Kirkcudbright yakınlarındaki gölün kenarına götürdü. Yalıçapkını kuşlarının suya dalış anındaki zarafetini uzun uzun anlattı. Kuşların suyu, adeta incitmekten korkarcasına dalışı, canlı bir şiirdi dedenin gözünde. Suyun duru güzelliği ile kuşların ele avuca gelmez çırpınışları arasında adı konmamış bir kafiye vardı.

Dede Robert Murray’ın kalbiyle okuduğu şiirsel buluşma, o gün bugündür, torun Alan McFadyen’in aklında canlı kaldı. Dedesinin hayal perdesinde canlandırdığı hayat şiirini fotoğraf kâğıdına düşürmek için koşturdu. Bu anlık güzelliği renklerin avuçlarında sakinleştirmeye azmetti.

Altı yıl boyunca yalıçapkını kuşlarını gözlemledi, binlerce kare çekti. Kuşların kusursuz dalış anına dair en güzel fotoğrafı 720 bininci denemesinde yakaladı. Altı yol boyunca, yılda ortalama 100 gününü yalıçapkını kuşları çekimine adadı.

Dedesinin kelimelerle uzun uzadıya tasvir ettiği o eşsiz an’ı yakalayışını şöyle anlatıyor: “Dünyada böyle bir kareyi yakalayacak fazla insan yoktur. Yalıçapkını kuşları, kurşun gibi hızlı dalıyorlar. Bu yüzden en iyi kareyi yakalamak için sabır gerekti.” Kusursuz dalış anını gösteren fotoğraf için sadece McFadyen’in özenli olması değil, dalan kuşun da kendisine verilen fıtrat görevini, kimselere görünme derdi olmadan, poz verme telaşına girmeden mükemmelen yerine getirmesi gerekiyordu. “Sık sık oraya gittim ve bunun için bir anda 600 fotoğraf çektim.”

McFadyen’in muhteşem fotoğrafı dünyaca alkışlanıyor. Yoğun bir emek ürünü. İnce bir işçiliğin göz alıcı zaferi. Şimdi fotoğraf karesinden geriye doğru çekiliyor ve fotoğrafı çekeni ve o muhteşem fotoğrafı da aynı kareye koyuyorum. Bir anlık fotoğrafı için 720 bin kez deklanşöre basılan, altı yıl boyunca ter dökülen, o güzelliğin kendisi, evet kendisi, ne büyük bir özenin sonucu, ne sessiz bir ihtişamın meyvesi! Sonra o fotoğrafı çekenin kendisi… McFadyen diye bir adamın kalbi ve gözleri, azmi ve itinası. O da bir milyonlarca kez fotoğraflanmayı hak eden bir başka “şiir”… Milyonlarca şiirden ötesi…

Ve şimdi bu güzelliği takdir eden bu satırların yazarı. Yazarın parmak uçları… Takdir hissi… Hayret eden kalbi. Güzelliği fark eden zevki. Kelimelere ruh üfleyen aklı. Ve sonra sen. Bu satırların okuyanı. İnceliği anlayan ruhun. Fotoğraftaki ihtişamı seyre dalan kalbin.

Hepimiz yalıçapkının suya daldığı o an’da takdir edilen şeffaf güzelliğin ta kendisiyiz. Seyircimiz O. Güzelliğin Sahibi. Güzeller Güzeli. Cemîl… O’nun bakışına değiyoruz şimdi. O’nun nazarına değen şiiriz. O’nun görmesiyle daha da güzelleşiyoruz. Şimdi ve daima. Hep yine, hep yeni. İlk ve son defa. Her defasında yeni.

Bu kadar geçici ana bu kadar büyük emek veren Yaratıcı’nın söylemek istediği var bize… “Zayi etmem sizi… Kanmayın gelip geçenlere. Benim yanımda saklı güzelliğin kendisi…