Nihat Nasır - Diriliş Postası
Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Esma Ulusoy, yaşa bağlı Alzheimer, kireçlenme, kalp hastalıkları, Tip 2 diyabet gibi hastalıkları yavaşlatmaya veya durdurmaya yönelik çalışmaların yoğun bir şekilde sürdüğünü belirterek "Yaşam tarzı uzun ömürlü olmak için genetikten çok daha önemlidir." açıklamasında bulundu.
"Yaşlanma karşıtı" tedavilere yılda 62 milyar dolar harcanıyor
The New York Times'ın haberine göre tüketicilerin "yaşlanma karşıtı" tedavilere tahminen yılda 62 milyar dolar harcadığını belirten Dr. Ulusoy, "Ancak bu kremler, ilaçlar, saç boyaları, kök hücre, mezoterapiler, yüz dolgu malzemeleri ve botoks uygulamaları ile kişilere gençlik izlenimi verseler de hiçbiri yaşlanmayı geriye alamıyor." dedi.
Çevresel etkiler nedeniyle oluşan DNA hasarı yok edilemiyor
Dr. Ulusoy, yaşlanmanın çevresel etkiler nedeniyle oluşan DNA hasarını, vücutta biriken toksik maddeleri ve aşırı glikozilasyonla (fazla glikoz ve protein) meydana gelen çözünmeyen protein plaklarını yok edemez hale gelmeyle de ilişkili olduğunu belirtti.
Yaşlanmayla ilgili birçok teori bulunuyor
Yaşlanmayla ilgili veya uzun ömürlü olmakla ilgili birçok teori bulunduğunu dile getiren Dr. Ulusoy, kromozomların ucunda telomer bölgeleri bulunduğuna ve telomer boylarının kısalmasının hücre bölünmesinin durmasına ve yaşlanmaya sebep olduğunu açıkladı.
Dr. Ulusoy, telomer boylarının kısalmasını engelleyen telomeraz enziminin (TERT geni) bulunmasına rağmen, bu enzimin kanser hücrelerinde de aktif olduğunu ve bu nedenle telomer aktivitesinin (telomerin boyunun kısalması) ve buna yardımcı genlerin, onarımın azalmasına, yaşlanmaya bağlı kronik hastalıkların görülme sıklığının artmasına sebep olurken kanser riskinin azaltılmasına yardımcı olduğunu belirtti.
Hayvanlarda yapılan çalışmalarda uzun ömürle ilgili birçok gen daha keşfedildi
Model hayvanlarda yapılan çalışmalarda, uzun ömürle ilgili mTOR (rapamisinin hedefi) ve IGF-1 (İnsülin benzeri büyüme faktörü) hormonlarıyla ilişkili genler keşfedildi. Bu hormonların organizmanın büyümesini ve dengeyi sağlamak için çalıştığını ancak yüksek IGF-1 ve mTOR seviyelerinin yaşam süresinin kısalmasıyla, çeşitli kanser türleriyle ve Tip 2 diyabetle ilişkilendirildiğini belirtti.
Son yıllarda epigenetik değişikliklere müdahale etmenin daha olumlu olacağı düşünülüyor
Dr. Ulusoy, son yıllarda yaşlanmayla ilgili genlere değil de epigenetik değişikliklere müdahale etmenin daha olumlu olacağının düşünüldüğünü belirtti. Epigenetik düzenlemede DNA şifresinin değişmediğini ancak zamanla bireyde çevresel veya biyolojik etkenler ile bazı genlerin açılıp kapanması söz konusu olduğunu açıkladı.
Oruç uygulamalarının uzun ömür sürecine katkı sağlayabileceği düşünülüyor
SIR (sirtüin genleri) ve AMPK (adenozin monofosfat kinaz) genlerinin, enerji metabolizmasını düzenlemede, vücutta biriken plakları parçalamada, kök hücrelerin yenilenmesinde ve yağların parçalanmasında önemli rol oynadığını belirten Dr. Ulusoy, bu genlerin aktivitesindeki artışın uzun yaşamla ilişkili olduğunun bulunduğunu ve özellikle kalori kısıtlamasının bu genlerin aktifleşmesine neden olduğunu belirtti. Dr. Ulusoy, bu nedenle tüm dünyada popüler hale gelen "intermittent fasting" (aralıklı oruç) veya geleneksel oruç uygulamalarının, uzun ömür sürecine katkı sağlayabileceğinin düşünüldüğünü ifade etti.
Anne ve babanın genetiği yaşam süresinde ne kadar etkili?
Dr. Ulusoy, kireçlenme, Tip 2 diyabet, Alzheimer ve kalp hastalıklarıyla ilgili ebeveyn genetiğinin etkisinin önemli olduğunu ancak geniş çaplı ara