Gündem

Türkiye yarın sandığa gidip tarihi bir karar verecek: Yapan mı yıkan mı?

Abone Ol

Yarın, 100 yılın seçimini yapacağız. Bir yanda 16 yıl boyunca Türkiye’yi şaha kaldıran, mega projelerle dünyayı kıskandıran, “Dünya 5’ten Büyüktür” söylemiyle insanlığın son kalesini temsil eden, Kudüs’ün muhafızı Erdoğan; bir yanda da ‘yıkım ekibi’ var. Ya Türkiye Erdoğan ile 2023’e koşacak ya da yıkım ekibinin elinde bütün hedeflerinden vazgeçecek.

Muhammed Şimşek/Analiz

Dünden bugüne zor dönemlerden geçen Türkiye son yıllarda hemen her alanda elde ettiği kazanımlarla küresel bir güç olma yolunda ilerliyor. Milli iradenin bundan 16 yıl önce kendisine pranga vuran vesayetçi zihniyeti yere sermesinden sonra iş başına gelen kadrolar, Türkiye’ye, dış politikadan savunma sanayiine, ulaşımdan sağlığa kadar pek çok alanda çağ atlattı. Millet iradesini, üzerine gelen bütün fırtınalara rağmen eğilmeden bükülmeden omuzlarında taşıyan siyasi irade, içerideki teröristlere nefes aldırmadığı gibi dışarıya ise “Dünya 5’ten Büyüktür” mesajı verdi. En zor süreçlerde demokrasi dışı bildirilere, provokasyonlara ve sokak eylemlerine rağmen vesayete geçit verilmedi.

Bürokratik oligarşinin dışarıdan aldığı destekle öne sürdüğü bütün tehdit, şantaj ve dayatmalara rağmen 16 yıldır her seçimde milletin iktidara geldiği bu süreçte Türkiye adeta küllerinden doğdu. Zira ilk olarak kendine borçlandırdığı ülkeleri boyunduruk altına alan IMF’ye olan borç kapatıldı.

İstikrar ve büyüme yolunda atılan adımlar sayesinde yıllık ortalama yüzde 5 büyüyen Türkiye’nin ekonomisi dünyayı sallayan küresel krizden en az etkilenen ülke oldu.

Savunma sanayiine yapılan yatırımlarla tamamen yerli ve milli üretim savaş gemisinden helikopterine, piyade tüfeğinden insansız hava aracına kadar yüzlerce silah üretildi. Bu silahlar sayesinde Türkiye, içeride ve dışarıda başarılı terör operasyonlarına imza attı. Özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında elde edilen başarı bu alanda atılan adımların ne denli işe yaradığını gözler önüne serdi.

16 YILLIK MİLLETİN İKTİDARINDA NELER DEĞİŞTİ?

Tarihi darbeler ve vesayet mekanizmalarının millete zulmettiği acı dönemlerle dolu Türkiye son 16 yılda köklü bir değişim ve dönüşüm süreci yaşadı. Darbelerin üzerine bir de 2001’de ülkenin içine düşürüldüğü ekonomik kriz eklenince millet iradesi kendine yeni bir yön tayin etti.

Son yarım asırda üst üste yaşanan kanlı askeri darbelerin ardından 28 Şubat’ta yaşanan ve kimilerinin post modern darbe olarak nitelediği süreç milletin üzerinden bir buldozer gibi geçti. Darbe bahanesiyle milletin cebini boşaltanlar sürecin hemen ardından ülkeye yaşattıkları 2001 ekonomik krizle esnaf ve sıradan vatandaşın dahi elinde avucunda ne varsa hepsini aldı. Özgürlükler ise ayaklar altındaydı. Kalkınma namına bir tek projenin esamisinin dahi okunmadığı dönemde devleti temsil edenler ideolojik saplantıları içinde hareket ederken Türkiye’nin genel manzarası içler acısıydı. Sanayi hızla küçülmeye başlamış devletin en temel hizmetleri karşılanamaz hale gelmişti. Sağlıkta her gün yeni bir skandal patlak veriyordu.

MİLLET İKTİDARA GELDİ

Böyle bir ortamda Türkiye’nin kronik meselelerini çözmeye adanmış bir grup dertli adamın omuz verdiği Erdemliler Hareketi hali hazırda Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yola çıktı. İddiaları milletin sesi ve nefesi olmak olan bu hareket kısa sürede bir siyasi partiye dönüşürken takvimlerin gösterdiği 3 Kasım 2002 tarihinde aldıkları milyonlarca oy, onlara tek başına iktidar olmanın kapılarını araladı.

SESSİZ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİ

O tarihten sonra Türkiye’de hızla eğitim’den sağlığa, adaletten sanayiye varıncaya kadar hemen her alanda sessiz devrimler gerçekleştirilmeye başladı. Hepsinden önemlisi özgürlükler genişletilirken milletin her kesimi üzerindeki baskılar tek tek kaldırıldı. Uzun yıllar baskı altında tutulan farklı yaşam tarzları güvence altına alındı. İnkâr, ret, asimilasyon politikaları son bulurken her türlü ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Neticede yakın tarihinde görülmediği düzeyde Türkiye’deki demokrasinin standartları yükseltilmiş oldu.

HER ALANDA KALKINMA BAŞLADI

Yurdun dört bir yanında terörle daha kararlı bir mücadele başlatıldı. Ülkenin ayrım yapılmaksızın hemen her il, ilçe, köy, mezra ve yaylasına hizmetler götürülürken eserler yükselmeye başladı. Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5 büyüdü. On yılların sorunu enflasyon tek haneye çekilirken paramızdan 6 sıfır atıldı ve ülkenin sırtında bir ur gibi duran IMF’ye olan borçlar tamamen ödendi. Kısa sürede Türkiye Cumhuriyeti’nin pasaportu, kimliği, parası hak ettiği itibara kavuştu.

DÜNYA MAZLUMLARI İÇİN UMUT DOĞDU

Türkiye tüm dünyada mazlumun sesi ve umudu oldu. Nerede bir mazlum, mağdur ve yardım eli bekleyen varsa hemen yanı başında ay yıldızlı bayrağımızı buldu. Afrika’dan Balkanlara oradan Asya’ya uzanan kilometrelerce kare mesafede Türkiye, yokluk ve sefalet içindeki soydaş ve dindaşlarımızın yardımına koştu.

VESAYETLE MÜCADELE

Tüm bunlar olurken birileri de boş durmadı elbette. Milletin iktidarına tahammül edemeyenler mevcut iktidarı yani AK Parti’yi ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı defalarca hedef alan manevralar yaptı. İlk olarak parti kapatmakla tehdit edilen Milletin iktidarı, ardından size Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz restiyle karşılaştı. Ancak en zor süreçlerde demokrasi dışı bildirilere, provokasyonlara ve sokak eylemlerine rağmen vesayete geçit verilmedi. Türk demokrasi tarihine “e-muhtıra” olarak geçen 27 Nisan bildirisi, 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifade vermeye çağrılarak, oluşturulmak istenen yargı darbesi girişimi, 2013 ‘Gezi’ kalkışması, FETÖ’nün 17-25 Aralık 2013’te hükümete karşı darbe ve 15 Temmuz’daki işgal girişimleri bunları takip etti.

ZAFER ÜSTÜNE ZAFER

Üzerine doğru gelen bütün baskı, tehdit ve şantaja karşılık dik duruşunu bozmayan Erdoğan, 5 genel seçim 3 yerel seçim ve 3 halk oylaması olmak üzere toplam 11 kez girdiği seçimlerden, milletin her seferinde daha da artan desteğini arkasına alarak yoluna devam etti.

YASAKLAR TARİHE KARIŞTI

Yine 16 yıllık sürece bakıldığında halkın önündeki anlamsız yasaklar bir bir kaldırıldı. Bunların en başında ise milletin kendi din, inanç ve fikir hürriyetine saygıyı ifade eden kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması oldu. Bu kararla kendi öz vatanında parya muamelesi gören milyonlarca vatan evladının hakkı teslim edildi. Dahası anadilde konuşma yasağı kaldırılmakla kalmadı, bir de bu alanda ihtiyaca karşılık gelecek yeni dil fakülteleri ve enstitüleri kuruldu.

KARARI HEP MİLLİ İRADE VERDİ

Sistemi tıkayan sorunların çözümü için 3 kez başvurulan halk oylamasında kararı her seferinde milletin iradesi verdi. 21 Ekim 2007’de Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi kabul edildi. 12 Eylül 2010’da, darbecilerin yargılanmasının da önünü açan toplam 26 maddelik anayasa değişikliği milletten onay aldı. Son olarak 16 Nisan 2017’de yapılan referandumda ise halk Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ‘evet’ diyerek Türkiye’nin geleceğinde tek söz sahibi olmak istediğini gösterdi.

YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM DÖNEMİ

Millet iradesinin tecelli ettiği süreçte iktidar kendisine verilen görevi yerine getirerek en önemli hamlesini savunma sanayisinde yaptı. Bu alanda yüzde yüz yerli ve milli büyük adımlar atmaya başlayan Türkiye, milli savaş gemisi (Milgem), Atak helikopteri, Temel Eğitim Uçağı (Hürkuş), modern piyade tüfeği, milli tank Altay, insansız hava aracı Anka, uzun ve orta menzilli tanksavar füze sistemleri gibi projeleri gerçekleştirdi. Terörle mücadelede etkin olarak kullanılan yerli İHA’lar sayesinde askeri operasyonların başarı seviyesi zirveye çıktı.

TERÖRLE MÜCADELEDE ZİRVEYE ÇIKTI

Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine giren yüzlerce yerli ve milli silah gerek yurtiçi gerek yurtdışı terör operasyonlarında başarı kat sayısını zirveye çıkardı. Özellikle Türkiye’nin kendi sınırını terör unsurlarından temizlemek için başlattığı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında kazanılan zaferlerde savunma sanayisindeki politikaların büyük katkısı oldu.

DIŞ POLİTİKADA İTİBAR KAZANDIK

Bu dönemde Türkiye geçmişteki pasif ve içe kapalı dış politikasından kurtularak sahip olduğu stratejik üstünlüklerinin farkına vararak önce bölgesel bir güç haline geldi. Ardından küresel bir güç olma yolunda ilerlerken uluslararası arenada sözü dinlenir konuma ulaştı.

MAZİNİN RÜYASI PROJELER HAYATA GEÇTİ

Statükonun engellemelerine rağmen milletin beklentileri doğrultusunda geçmişte içinde bulunulan durum gözönüne aldığında hayal veyahut rüya kabul edilebilecek dev projeler devreye girdi. Bu dönemde Asya ve Avrupa kıtalarını denizin altından bir birine bağlayan 150 yıllık rüya Marmaray Metro Hattı’nın inşa edilmesiyle gerçek oldu. Marmaray’a kardeş olarak inşa edilen ve lastik tekerli araçların geçişine imkân sağlayan Avrasya tüneli açıldı. Ulaşımda ülkeye çağ atlatan bu projelere ek olarak İstanbul boğazına Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul ve İzmir arasına bu güzergahtaki yolculuğu 3,5 saate indiren Osmangazi Köprüsü inşa edildi.

TÜRKİYE ULAŞIMDA ÇAĞ ATLADI

Dahası 150 milyon yolcu kapasiteli dünyanın en büyük havalimanı olacak 3’üncü havalimanı projesi bütün karalama ve engelleme kampanyalarına rağmen kararlılıkla gerçekleştirildi. Özellikle bu dev projenin İstanbul’u hava yolu transit geçişin yeni merkezi haline getirecek olması daha önce Lufthansa havalimanıyla bu avantajı elinde bulunduran Almanya’yı çıldırttı. Zaten bu projeden önce uçağa binmek tabir yerinde ise “lüks” olmaktan çıktı. Türkiye’nin dört bir yanını bir ağ gibi kaplayan toplamda 25 bin kilometreden fazla bölünmüş oto yollar yapıldı. Şimdilerde ise hedef 2023’te yani 5 yıl içinde bu rakamı 35 binin üzerine çıkarmak.

Türkiye ilk kez hızlı trenle tanıştığı dönemde İstanbul-Ankara ve Konya arasındaki ulaşım yarıdan daha az sürelere düştüğü gibi uçak konforunda seyahat yapma imkânı oluştu. Bu alanda alt yapısı hazırlanan, yurdun dört bir yanına uzanacak yeni hatların çalışmaları da hızla devam ediyor. Yakın zamanda Rize’nin İkizdere ile Erzurum’un İspir ilçeleri arasındaki Ovit Dağı Geçidi’nde yapılan, 14,3 kilometre ile Türkiye’nin en uzun, dünyanın 2’nci uzun çift tüplü kara yolu tüneli olan Ovit Tüneli ulaşıma açıldı. Böylece 138 yıllık rüya gerçek oldu.

EKONOMİ AYAKTA DURMAYI ÖĞRENDİ

Her şeyden önce bu dönemde fahiş faizlerle verdiği krediler üzerinden kendine borçlandırdığı ülkeleri boyunduruk altında tutan ve sömüren IMF’ye olan Türkiye’nin borcu kapatıldı. Türk Lirası’ndan 6 sıfır atılmasıyla milli paramız ağırlıklarından kurtuldu. Bu adım ekonomide dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçerken işsizlikte ve enflasyonda tek haneli rakamlar görüldü. Yaprak kımıldasa tepe taklak olan ekonomimiz bu dönemde bütün dünyayı kavuran küresel krizden en az etkilenen ülke oldu.

EĞİTİMDE YAPILAN REFORMLAR

Yine bu dönemde eğitimde önemli adımlar atıldı. Ülke genelinde eğitim ve öğretimde 4+4+4 sistemine geçilirken okullarda ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmaya başlandı. Yokluk ve parasızlık derdiyle çocuğunu okula gönderemeyen ailelerin yüzü güldü. Bu kadarla da kalmayan reformlar Fatih projesi kapsamında milyonlarca öğrenciye ücretsiz dağıtılan tabletlerle devam etti. Ancak eğitimde belki de en büyük adım katsayı uygulaması konusunda atıldı. 28 Şubat’ın kalıntısı uygulamanın kaldırılmasıyla 10 yıl boyunca yüz binlerce öğrencinin hayatını karartan fırsat eşitsizliğine son verildi.

MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK ADIMLARI

Her alanda özgürlüklerin önünün açıldığı dönemde özel okullarda ana dilde eğitim serbestliği ve savunma hakkı getirildi. Üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde araştırmalar yapılmasına, enstitü kurulmasına, seçmeli derslerin verilmesine imkân sağlandı.

SAĞLIKTA BÜYÜK DÖNÜŞÜM

Geçmişte hastanede rehin kalan, evine gitse ilaç kuyruklarında sürünen Türkiye’nin milletin iktidarında büyük değişim ve dönüşümden geçti. Türkiye modern hastanelere kavuştu. Uluslararası alanda gıptayla bakılır konuma gelen dönüşüm süreci dev şehir hastaneleriyle taçlandırıldı. Yozgat, Isparta, Mersin, Adana ve Kayseri’de açılan şehir hastaneleri sadece kuruldukları illere değil bütün bölgeye hitap ediyor. Bunun öncesinde sağlıkta başlatılan büyük dönüşüm sayesinde randevulu sisteme geçildi ve hastanelerdeki çile kuyrukları son buldu. Aile hekimliği uygulamasıyla aileler birebir takip edilerek sağlık hizmeti verilmeye başlandı.

YARGIDA DEVRİM YAPILDI

Milletin büyük teveccüh ve desteğiyle yol alan AK Parti iktidarı yargı alanında önemli düzenlemeler yaptı. Eski Türkiye’nin adı işkence ve aldığı haksız kararlarla anılan Devlet Güvenlik mahkemeleri kaldırıldı. Sonraki süreçte özel yetkili mahkemeler de kaldırılarak bireysel özgürlüklerin önünü açan Anayasa Mahkemesine şahıs olarak başvuru hakkı tanındı. Bürokratik oligarşinin milli iradeye ket vurmak için suistimal ettiği parti kapatmalar zorlaştırıldı. 12 Eylül eli kanlı darbecilerin yargılanması için milletin bekasına kastedenlerden hesap sorulmasının önü açıldı.

BAŞÖRTÜSÜNE SERBESTLİK GETİRİLDİ

Yıllar yılı mayası İslam olan Anadolu topraklarında bu vatanın öz be öz evladı olan genç kızların eğitim fırsatını elinden alan ve sırf inancından dolayı başörtüsü takan kadınların kamuda görev almasını engelleyen adı konulmamış yasaklar tarihe karıştı. Zira bu dönemde alınan tarihi bir kararla kamuda ve eğitimde kılık kıyafet serbestliği getirildi. Böylece Türkiye devlet olarak insanların kılık kıyafetleriyle uğraşma utancından kurtulmuş oldu.

Muhalefetten ‘yıkım’ vaatleri!

24 Haziran seçimleri öncesi son 16 yılda Türkiye’ye çağ atlatan projelere gözünü diken muhalefetin adaylarının ortak vaadi ise bütün dev projeleri durdurmak oldu. Yeni dönem için AK Parti 146 proje daha sözü verirken muhalefet hem yapılanları hem yapılacakları yıkma vaadinde bulundu. CHP’nin adayı Muharrem İnce, Kanal İstanbul ile yerli otomobil projesini durduracağını vaat ederken, İyi Parti’nin adayı Meral Akşener Şehir Hastaneleri projesini durduracağını söyledi. Saadet Partisi’nin adayı Temel Karamollaoğlu ise köprü ve yol projelerinin tümünü israf olarak gördüğünü açıkladı.

MUHARREM İNCE:

Ana muhalefetin adayı Muharrem İnce bir konuşmasında aynen şu ifadeleri kullandı: “Türkiye dışarıdan para aldı değil mi? Türkiye bu parayı taşa, toprağa, betona gömdü. Üretim yapmadığı için fabrika açmadığı için alamayacak. Şirketler bir bir iflas ederken ben orada hafriyat mı kazacağım? Tabii ki durduracağım Kanal İstanbul’u. Ne işimiz olur?”

MERAL AKŞENER:

Türkiye’nin bütün vizyon yatırımlarını itibarsızlaştırma gayretine girişen Meral Akşener, Türkiye’nin en büyük projesi Kanal İstanbul için “Hayalden öteye geçmez” diyor. Türkiye’nin sağlık sorununu kökten çözmeye aday Şehir Hastanelerini de karaladığı gibi iki kıtayı bir birine bağlayan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Marmara Körfezi’ni birleştiren Osmangazi Köprüsü projelerini eleştirmekten geri durmuyor. Akşener kendisine ait yeni bir projeden ise hiç bahsetmiyor.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU:

Son seçimde yüzde 1’in altında oy alan Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu da son dönemde yapılan mega projelerin hepsi için “israf” ifadesini kullandı. Dahası seçilmesi halinde Çanakkale Köprüsü, Kanal İstanbul gibi dev yatırımları “durdurma” vaadinde bulundu. Karamollaoğlu, Sivas hızlı tren projesi için ise “göçü hızlandırır” yorumunu yapmıştı.