Başkan Donald Trump’ın ekibi, daha önce Almanya, İngiltere gibi müttefikleri ile de umursamaz şekilde karşı karşıya gelmişti.
Yeni dönem Amerikan Yönetimi, politika üretemiyor. Başkan Donald Trump’ın ekibi, “kaos planları” yaparak, küresel düzeni yıkmaya uğraşıyor. Türkiye’yi ‘Andrew Brunson’ bahanesiyle dize getirmek isteyen Trump’ın eşkıyalığı, Türkiye ile de sınırlı değil. Daha önce Türkiye gibi NATO üyesi diğer müttefikleri Almanya, İngiltere’yle de krizler yaşamıştı. Brunson üzerinden, hem Trump hem yardımcısı Mike Pence, Türkiye’yi tehdit etti. Sonra Hazine Bakanlığı, ‘gayriciddi’ bir tedbir kararı ile Türkiye’nin Adalet ve İçişleri Bakanları’nın ABD’deki “olmayan” mal varlıklarına el koyulduğunu açıkladı. Ancak siyaseten karşılığı olmayan bu hamleler, ekonomik sonuçlar verdi. Döviz kuru, tarihi seviyeleri gördü. Türkiye, yüksek gerilim istemeyip ‘diplomasi’ dese bile; zaten kaos isteyen ABD, buna fırsat vermedi.
ÇİN’E “TİCARİ SAVAŞ”
Aslında Türkiye, Amerika’nın çatıştığı tek ülke de değil. Başkan Donald Trump’ın kaos politikaları nedeniyle, daha önce Çin’e de ‘ticaret savaşı’ başlatılmıştı. Çin’in yatıştırma gayretlerine rağmen Beyaz Saray, kararlı bir “karışıklık” pompaladı. Hâlâ ticari kriz, kaos tırmandırılmaya devam ediyor. Beri taraftan ABD Yönetimi, Rusya’yla da ‘gerilim’ siyaseti izliyor. Soğuk Savaş Dönemi’nde bile, belki benzeri yaşanmamış uygulamalar ile taraflar, diplomatik personelleri ‘casus’ suçlamasıyla sınır dışı ediyor. Aslında Trump, Türkiye’den önce Çin ve Rusya’yla da kavga ederek; bir anlamda Şanghay İşbirliği Örgütü’nü blok olarak yakınlaştırıyor. Türkiye, Rusya, Çin bir yana; ABD, Kuzey Kore’ye de yakın zamanda ‘savaş’ açmıştı. Taraflar arasında ‘nükleer silah’ tehdidi dahi ihtimali olarak konuşulmuştu.
İRAN’A “AMBARGO”
İngiltere, Almanya, Rusya, Çin ve Kuzey Kore derken; Donald Trump bu defa İran’la ‘nükleer kriz’ çıkardı, beraberinde “ambargo” kararı aldı. Özetle Washington, sadece muhtemel rakipleriyle değil; aslında müttefikleriyle de uzlaşamıyor. Dahası bunu bir politika olarak, kaos ve kriz stratejisi olarak yapıyor. Başkan Donald Trump görev süresi boyunca henüz Fransa, Suudi Arabistan ve İsrail’le karşı karşıya gelmedi. Bunun dışındaki bütün ittifaklarıyla gerilim üretmeyi başardı. Özellikle Almanya ve İngiltere, ‘baskısıyla’ muhatap oldu. Angela Merkel, ikili ve toplu görüşmelerinde Trump tarafından ‘küçük’ düşürülürken; Brüksel’deki NATO Zirvesi’nde ABD, artık bütün üye ülkeleri karşısına aldı. Trump, ‘bütçeye destek vermedikleri’ suçlaması ile Avrupa’daki ortaklarını hedef almıştı.
KAOS DÜZENİ İSTİYOR
Yani ABD’nin sadece Türkiye’yle sorunlu olmadığı 2 yıllık bir kronoloji ile görülüyor. Adeta bir ‘eşkıya devlet’ olan Amerika, tüm ülkelerle kriz süreci inşa ediyor. FETÖ meselesi, Halkbank davası, Andrew Brunson olayı bunlara örnek gösterilebilir. Dolayısıyla spekülatif ekonomik saldırı da geçici bir kriz göstergesi olarak önümüzde duruyor. Donald Trump’ın göreve başladığı 2016’dan bu yana; müttefiklerine karşı yüksek özgüven, cüretkâr, küstah, umursamaz, popülist bir politika izleyen ABD, dolar ve ambargo üzerinden işgal planları yapıyor. ABD, küresel sorumlulukları yok sayarak uluslar arası nizamı yıkmaya kast ediyor. Küresel sistemdeki istikrarı adeta bir tehdit olarak algılayan Trump’ın hastalıklı bakışı, ABD ulusalcılığını merkeze koyarak; diğer her şeyi, kendi kurduğu veya dünyayı idare etmek için kurulmasını desteklediği NATO, AB, Dünya Ticaret Örgütü, BM’yi yok etmeyi göze alıyor.