Analizde yer alan ifadeler şu şekilde:
“Moskova'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın gölgesinde kalsa da, geçtiğimiz ay Kuzey Kutbu'nda yaşanan gelişmeler bölgenin Rusya ve Batı arasındaki ekonomik, jeopolitik ve askeri çatışmada bir sonraki parlama noktası olması için zemin hazırladı. Bu mücadeledeki son salvo Mart sonunda Jamaika'da düzenlenen Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi toplantısında gerçekleşti. Toplantıda Rus temsilciler, Washington'un geçtiğimiz Aralık ayında Kuzey Kutbu ve mineral zengini deniz yatağı üzerinde ileri sürdüğü yeni iddialar nedeniyle ABD'ye ateş püskürdü.
Rus temsilciler ABD'nin uluslararası hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kötüye kullandığını ve kendisini Rusya, diğer Arktik güçleri ve dünya geneliyle çatışma içine soktuğunu ısrarla vurguladılar.
Moskovalı yorumcu ve siyasetçilere göre Kremlin'in buna yanıtı Arktik Konseyi'nden ve Deniz Hukuku Anlaşması'ndan çekilmek, Moskova ile Batı arasındaki deniz sınırlarını belirleyen 1990 tarihli Baker-Shevardnadze anlaşmasını feshetmek ve Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) ve ABD'ye karşı Arktik'teki askeri varlığını arttırmak olabilir.
RUSYA’NIN ÖFKESİ ARTIYOR
Birincisi, NATO'nun Finlandiya ve İsveç'i de kapsayacak şekilde genişlemesi, Batı ittifakını Rusya'nın kapısına her zamankinden çok daha fazla yaklaştırıyor.
İkincisi, Moskova, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kuzey Deniz Rotası'nın genişletilmesine yönelik umutlarının, Ukrayna'daki savaştan kaynaklanan Batı yaptırımları ve Çin'in bu rotadan kaçınan diğer ülkeleri telafi edememesi nedeniyle askıya alındığını kabul etti.
Üçüncü olarak ise Pentagon, sadece geçtiğimiz ay Kuzey Kutbu'nda gerçekleştirdiği üç askeri tatbikata dayanarak Nisan ayı sonunda yeni bir Arktik stratejisi yayınlayacağını duyurdu.
Birçok Rus analist, tüm bunların Rusya'nın ulusal çıkarlarına doğrudan bir saldırı teşkil ettiğini, çünkü Kremlin'in Moskova'nın münhasıran kontrol etmesi gerektiğine inandığı bir alanı kapsadığını açıkça beyan ediyor.
Uzmanlara göre Rusya'nın filosu sıkıntıda ve yakın vadede bunu değiştirmek için yeterli gemi inşa edecek ve yeterli insan gücü sağlayacak kaynaklara sahip değil. Ancak bu eksiklikler durumu daha da tehlikeli hale getiriyor çünkü gelecekte yaşanacak herhangi bir çatışmanın hızla tırmanacağını gösteriyor.
Yirmi yıl önce Amerikalı romancı John Griesemer, kitaplarından birine Nobody Thinks of Greenland başlığını koymuştu. Bu ifade, Kuzey Kutbu'nda Moskova ve Batı arasındaki ilişkileri inceleyen pek çok Batılı analistin tutumunu yansıtmaktadır.
Ancak son olaylar bu görüşü değiştirmelidir. Aksi takdirde, bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalınması, durumun kontrolden çıkma riskini beraberinde getirecektir"