Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmasına ilişkin aralarında askerlerin de bulunduğu 71 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
İddianamede, FETÖ’nün Kara Kuvvetleri Komutanlığı mahrem hizmetler biriminde “Serhat” kod adıyla “öğretmen” konumunda görev yaptığı belirtilen tutuksuz sanık M.S.K, 19 Ağustos 2016’da kendi isteğiyle Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğüne müracaat ederek verdiği ifadesinde, bir dönem cemaat içerisinde yer aldığını, pişman olduğunu ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini kaydetti.
Lise eğitimini Muradiye eğitim kumrularına bağlı Yavuz Sultan Fen Lisesinde 2004’te tamamladığını bildiren M.S.K, 2005’te Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandığını söyledi.
M.S.K, üniversite hayatı boyunca FETÖ’ye bağlı evlerde kaldığını dile getirerek, “Trabzon’da kaldığım evlere ortaokul ve liseden öğrenciler gelirdi, biz onların okul derslerine yardımcı olurduk. O dönemlerde bu yapının tam olarak ne yaptığının farkında değildim. Sonrasında evde bir toplantı yapıldı, yıl sonuna kadar kaç öğrenciyi bu yapının içerisine kazandıracağının hedefini açıklıyorlardı. Ben de duygulandım, gaza geldim ’40 öğrenciyi kazandırırım.’ dedim ve kazandırdım. Hazırlık sınıfım öğrenci kazandırma işiyle uğraşmakla geçti.” diye konuştu.
Üniversite birinci sınıfta ev imamlığı ve hususi talebelerle ilgilendiğini ifade eden M.S.K, ilk dönem çocuklarla cemaat faaliyetleri ve dersler üzerinde vakit geçirdiklerini, ikinci dönemde ise kod adı “Yavuz” olan birisinin hususi öğrencileri askeri okullara hazırlaması yönünde talimat verdiğini anlattı.
“Bana ve 6 kişiye ALES soruları verildi”
M.S.K, dördüncü sınıfa kadar abilik yaptığı evlerin sayısının giderek arttığını, en son Nisan 2010’da kendisine “büyük bölge abisi” unvanı verildiğine dikkati çekerek, böylelikle 12 evin abiliği ve bölgeye bağlı tüm esnaf ve evlerin maddi imkanlarının kendi elinde bulunduğunu belirtti.
“Burak” takma isimli bir örgüt mensubunun kendisine bu işlerde devam edeceğini ve daha faydalı olabilmek için akademisyen ya da memur olması gerektiğini söylediğini aktaran M.S.K, “Bunun üzerine 2010’da Trabzon ilinin mezun mesulü olan, şu an ismini hatırlamadığım kişi tarafından bana ve 6 kişiye ALES soruları verildi. Bize cemaatin bir yurdunun üst katında önce namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettirdiler, Kur’an’a el bastırdılar, sonrasında sinevizyona yansıtıp ertesi gün çıkacak olan soruları cevaplarıyla verdiler. Sınav sorularının tamamını bize göstermediler çünkü önceki sınavlarda soruların tamamının yapılarak dikkat çektiklerinden 90 puan alabilecek düzeyde soruları bize verdiler.” şeklinde bilgi verdi.
M.S.K, sınavın ardından Bayburt Üniversitesine başvurduğunu ve araştırma görevlisi olarak işe başladığına işaret ederek, “Bayburt’a gittikten sonra FETÖ cemaatinin bir yurdunda Doğu Anadolu bölgesi mahrem hizmetlerinden sorumlu olduğunu belirten ‘Sait’ kod adlı kişiyle görüştüm. Bana Ankara’ya gitmemi, orada bana ihtiyaç olduğunu söyledi. Bunun üzerine Gazi Üniversitesine yüksek lisansa başvurdum ve Bayburt ilindeki görevimden de istifa ettim.” dedi.
“2011 sonunda örgüt üyesi subaylarla görüşmelere başladım”
Ankara’ya gittiğinde, ilk olarak sınıf subaylarıyla ilgileneceği talimatı aldığını kaydeden M.S.K, “Ancak 2 ya da 3 hafta sonra görevimin değiştiğini ‘Necati’ kod isimli şahıstan öğrendim. Emek metrosunun altında bir şahısla görüşeceğimi söyledi, bana belirtilen saatte oraya gittim, orada Emre adlı kişiyle tanıştım. Emre, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Karargahında genel sekreterlik ve özel Kalemde çalışan subaylarla ilgileneceğimi söyledi.” diye konuştu.
M.S.K, KKK istişare grubunda “Ferhat”, “Alper”, “Süleyman” ve “Ethem” kod adlı kişilerin “öğretmen”, “Emre” kod adlı şahsın ise “müdür yardımcısı” görevi yaptığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“Ankara’da 2011 sonunda KKK’da genel sekreterlik ve özel kalemde çalışan örgüt üyesi subaylarla görüşmelere başladım. Herkes kod adıyla biliniyordu. ‘Ferhat’ kod adlı Emrah Y, komutanlıktaki genel sekreterlik ve özel kalemle ilgileniyordu, sonra istihbarat dairesiyle ilgilenmeye başladı. ‘Alper’ kod adlı Alpay E, komutanlığın MEBS Dairesi ile ilgileniyordu. ‘Süleyman’ kod adlı Lokman A, komutanlığın istihbarat dairesi ile ilgileniyordu. ‘Ethem’ kod adlı Mevlüt A, Genel Sekreterlik ve Özel Kalemle ilgileniyordu, ‘Emre’ kod adlı Kutluhan Y, komutanlıktaki üst düzey kişilerle ilgileniyordu. ‘Hamit’ kod adlı Ahmet S. ise komutanlık içerisinde istişare grubundan müdür olarak sorumluydu.”
Örgüt içerisinde kendisine “Serhat” kod isminin verildiğini vurgulayan M.S.K, bulunduğu yapılanmada, temsilci, müdür, müdür yardımcısı ve öğretmen olarak görev yapanların çocuklarını FETÖ’ye ait okul, dershane ve yurtlara göndermesine kesinlikle izin verilmediğini anlattı.
FETÖ üyesi subaylara “kimliknumarası”
FETÖ yapılanmasına dahil olduktan sonra kurban derisi ve himmet toplama gibi faaliyetlerde bulunduğunu ifade eden sanık M.S.K, 2011’den itibaren Kara Kuvvetleri yapılanmasında görev verildiğini belirtti.
M.S.K, söz konusu göreve getirilmesinde örgütün sözde İç Anadolu sorumlusu Cemil Koca’nın kendisine referans olduğunu daha sonradan öğrendiğini öne sürdü.
FETÖ’nün diğer kurumlardaki yapılanmasına ilişkin bilgisinin olamayacağını, örgütün buna müsaade eden bir oluşumunun bulunmadığını iddia eden M.S.K, müdür konumundaki örgüt yöneticisinin belirlediği askerlerle örgütsel faaliyetleri sürdürdüklerini kaydetti.
Örgüt ile bağını darbe girişiminin yaşandığı 2016’da kopardığına dikkati çeken M.S.K, “Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kimlik numarası var, örgüt içerisinde de subaylara verilen bir sayısal numara vardı.” şeklinde konuştu.
M.S.K, örgüt tarafından verilen talimatlara uyarak FETÖ’ye bağlılığını gösteren askeri personelin terfi alması hususunda ise “Örgüt talimatlarını yapacak mı diye subaylara görevler veriliyordu. Onlardan bazen belgeler getirilmesini istiyorlardı. Talimatlara uyan ve bağlılığını gösteren askerlerin daha sonra tayin daire marifetiyle ataması yapılıp, yükseltiyorlardı.” ifadelerini kullandı.
Sanık M.S.K, FETÖ mensubu subaylarla nasıl iletişim sağladığı konusunda, sorumlu olduğu subaylara ev adresini daha önceden öğrettikten sonra belirlenen günlerde ev sohbeti yaptıklarını, bazen de dışarıda bir yerde buluşarak faaliyete devam ettiklerini söyledi.
FETÖ üyesi subayların açığa çıkmaması için mümkün olduğunca telefon ile irtibat kurmamaya özen gösterildiğini bildiren M.S.K, söz konusu subayların telefon numaralarının son 2 hanesini 99’a tamamlayacak şekilde telefon rehberine bilerek yanlış kaydettiklerini vurguladı.
“Daha çok para veren kişi FETÖ için daha değerlidir”
M.S.K, “FETÖ üyesi subaylarla PTT ve AŞTİ’deki kontörlü telefonlar dışında irtibat kurmazdık. Şahsi telefonla mümkün olduğunca irtibat sağlamazdık.” dedi.
Himmet vermek isteyen askerlerden parayı alıp müdür konumundaki FETÖ yöneticisine verdiğini ileri süren M.S.K, “Himmet veren de vardı, vermeyen de. Bu konuda bir zorlama yoktu. Bu yapıya daha çok para veren, bunlara daha çok bağlanmış olur. Daha çok para veren kişi FETÖ için daha değerlidir.” bilgisini paylaştı.
“İşkence gördük deyip davaları sulandırmak istiyorlar”
Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak’ın, “Bazı sanıklar işkence altında ifadelerinin alındığını iddia ederek beyanlarından vazgeçiyor. Siz ifadelerinizi baskı altında mı verdiniz? Size işkence yaptılar mı soruşturma aşmasında?” sorusuna M.S.K, “Buradaki sanıklar işkence gördük deyip davaları sulandırmak istiyorlar. Ben işkence olduğunu düşünmüyorum. Bana işkence filan da uygulanmadı. İfadelerimi kendi hür irademle verdim.” yanıtını verdi.
Davanın görülmesine devam ediliyor.