“Din İşleri Yüksek Kurulu Genişletilmiş İstişare Heyeti II. Toplantısı”nın ardından gazetecilere açıklama yapan Görmez, Kutlu Doğum Haftası, hicri takvim birliği, imsak ve yatsı vakitlerinin tespiti ile ramazanda yayınlanan dini içerikli programlar konularına değindi. Müzakerelerin ardından kararların oy birliğiyle alındığını ifade eden Görmez, Kutlu Doğum Haftası’nın 28 yıldır devletin desteği ve bütün toplum kesimlerinin katılımıyla bir bilgilenme ve bilinçlenme şöleni haline geldiğini anlattı.
Kutlu Doğum Haftası’nın asrın fitnesi FETÖ ile irtibatlandırılmasının başta diyanet ve ilahiyat camiası olmak üzere milleti derinden yaraladığını aktaran Görmez, “Akıl, vicdan ve izan dışı bu iddia aynı zamanda tarihi gerçeklere de aykırıdır. Bu hafta, asırlardır 12 Rebiulevvel’de idrak edilen Mevlit Kandili’nin bir alternatifi değil Hz. Peygamber’in (sas) sireti, sünneti ve evrensel mesajını anlamak ve hayata geçirmek gayesiyle uygulamaya konulmuş ilmi ve kültürel faaliyetler bütünüdür” ifadelerini kullandı.
“MÜNFERİT YANLIŞLAR GÖLGE DÜŞÜRMEMELİ”
Görmez, şöyle devam etti: “Esas amaç, Hz. Peygamber’in (sas) hayat veren çağrısının daha geniş kitlelere ulaştırılması olunca, bu etkinlik için tüm eğitim kurumlarının ve halkımızın yoğun bir şekilde katılımının daha çok sağlandığı bir zaman dilimi belirlenmiştir. Her yıl yurtiçi ve yurtdışında 30 bini aşkın etkinliğin yapıldığı bu hafta içinde, haftanın amacıyla bağdaşmayan bazı yanlış uygulamaların tasvip edilmesi düşünülemez. Bu münferit yanlış uygulamalar bütün bir etkinliğe de gölge düşürmemelidir. Resul-i Ekrem’in hatırasına ters düşecek ve Müslümanlar’ı rencide edecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
Bu topraklarda bin yıldır vecd ile kutlanan Mevlit Kandili programları zenginleştirilerek sürdürülmeli, Kutlu Doğum Haftası ise O‘nun (sav) sünneti, sireti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmi etkinliklerle anlatıldığı bir Siret Haftası’na dönüştürülerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir.”
Peki “Kutlu Doğum” adı yerine kullanılacak olan “Sîret” ne anlama geliyor?
Sîret, “sire” kökünden türemiştir. Sire; tarikat, gidişat, haslet, ahlak, alışkanlık, hal, tavır anlamlarında kullanılır. Kelimenin telaffuzunda ikinci harf uzatarak okunduğu için (şapkalı) “î” ile yazılır. “Sîret” İslam tarihi terimi olarak, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hayatını, yaşantısını, ahlakını, hal ve tavırlarını kapsayan biyografi anlamındadır. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hayatını anlatan yani konusu sire olan kitapların tamamına sirenin çoğulu olan siyer denilmektedir. Sîret ise bütün bu kaynaklardan yola çıkarak biyografinin ele alınması anlamındadır.
“Sîret Günü”, “Sîret Günleri”, “Sîret Haftası” ya da “Sîret Ayı” gibi etkinlikler ilk defa Endülüs Müslümanlar’ı tarafından uygulanmıştır. Ahzab Suresi 2. ayet-i kerimesinde “Ey inananlar! And olsun ki sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir” buyurulmaktadır. İslam tarihinde bu ayetin emri üzerine çok erken dönemlerde siyer eserleri yazılmaya başlamış Sîret faaliyetleri düzenlenmiştir.
Kahir ekseriyet kaynaklara göre ilk siyer yazarı sahâbenin ileri gelenlerinden Zübeyr b. Avvâm’ın oğlu ve aynı zamanda bir fakîh olan Urve’dir. Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatını bir tarih sırası içinde tam bir biyografi olarak yazan ve Peygamber’den önceki ve sonraki tarihî gelişmelerle bağlantılı kaleme alan ilk yazar ise Muhammed b. İshâk’tır.
Endülüs medeniyetinde Rebiulevvel ayının ikinci haftasında cuma günü son olmak kaydıyla beş gün boyunca “Siret Günleri” düzenlenir özellikle çocuklara yönelik olarak Hz. Peygamber’in (sas) hayatı anlatılırmış