Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca, darbe girişiminin ardından avukatlara yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 20’si tutuklu 45 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, örgütün sosyo-kültürel ve zihinsel yapısına ilişkin tespitlere yer verildi.
Örgüte üyelik için kesin bir kriterin olmadığı belirtilen iddianamede, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Sünni, Alevi hatta yapıya uzak gibi duran gruplardan, ateist, Yahudi ve Hristiyanlığa inananlardan da paralel yapılanma içerisinde yer alanların bulunduğu dile getirildi.
FETÖ/PDY‘ye üyelik için dindar veya inançlı olma şartının aranmadığı gibi Müslüman olmanın da gerekli görülmediği anlatılan iddianamede, “Bu örgütün içerisinde her türlü suça bulaşmış, alkol müptelası, kumarbaz, hırsız, tefeci, rüşvetçi kişiler de vardır. Ancak örgüt anlayışında, dini vecibelerin yerine getirilmesi veya Kur’an’ın yasakladığı eylemlerden kaçınmaktan ziyade,’para’ öncelik arz ettiğinden, himmetini veren kişinin işlediği suçun veya günahın bir önemi bulunmamaktadır. Meşru olmayan yollardan elde edilen kazançtan örgüte istenen pay verilmişse, işlenen günahın ya da suçun üzeri örgüt tarafından organize şekilde örtülmektedir.” ifadelerine yer verildi.
“Gülen, dini hükümleri değiştirebilen bir otorite gibi görülüyor”
İddianamede, Fetullah Gülen‘in ve ona bağlı diğer yöneticilerin tüm talimatlarının, aklın da ötesinde bir kutsiyet kazandırılarak uygulandığı aktarılarak, şu bilgilere yer verildi:
“Sözde lider Gülen, söyledikleri ve yazdıklarıyla bağlı olmayıp ilahi bir emir olarak kendini din, ahlak, hukuk kurallarıyla bağlı saymamakta, örgütünü ve kendini, devlet düzeninin içinde değil önünde, üstünde görmektedir. Örgüt mensuplarına göre söylediklerine aykırı hareket etme, onları değiştirme, her türlü yasağı kaldırma, yepyeni bir yasak getirme yetkisini haiz ve daha da önemlisi dini hükümleri değiştirebilen bir otorite, insanüstü bir varlık olarak kabul edilmektedir. Öyle ki, bu insanüstü varlığın yarım bıraktığı yiyecek atığı veya suyu, içeceği bile olağanüstüdür.”