Sağlık

Çocukları tehdit eden gizli tehlike! Hikikomori sendromu

İtalya, gençler arasında artan yalnızlık ve sosyal izolasyon vakaları nedeniyle sosyal medya ve mobil cihazlara yönelik bir yasak getirmeyi planlıyor. Özellikle "Hikikomori sendromu" adı verilen, kişinin toplumsal hayattan tamamen çekildiği bu durum, Japonya'da başlayan bir sorun olarak bilinse de, dünya genelinde yayılmaya başladı.

Abone Ol

İtalya'da bir pedagog ve psikoterapist çocukların aşırı ekran kullanımından kaynaklanan zararları bertaraf etmek üzere sosyal medya üzerinden bir imza kampanyası başlattı. Kampanya, kısa sürede büyük bir hareket haline geldi ve yüzbinlerce ebeveynin imza atmasıyla ciddi bir ses getirdi. Bu sayede bugün İtalya’da mobil telefon kullanımına yönelik sınırlamalar gündemde. Öyle ki, çocukların okullarda mobil telefon kullanımı, hükümetin öncelikleri arasında yer alıyor. Ülkede, okullarda telefon kullanımını tamamen yasaklamayı planlıyor. Bu kararın arkasında Hikikomori sendromu, önemli bir faktör olarak yer alıyor.

Hikikomori, bireylerin uzun süreli sosyal izolasyona girmesiyle karakterize edilen bir durum... Genellikle genç bireylerde görülüyor ve sosyal yaşamdan uzaklaşmaya yol açıyor. Dünya genelinde artan Hikikomori vakalarının, gençlerin dijital dünyada geçirdiği zamanın artmasıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor. İtalya’daki bu yasak da, çocukların sosyal medya bağımlılığını azaltmayı ve dolayısıyla Hikikomori sendromunun yaygınlaşmasını önlemeyi hedefliyor.

Türkiye'de benzer bir düzenleme zaten yürürlükte. Okullarda cep telefonu kullanımına yasak... Düzenleme, öğrencilerin ders esnasında dikkatin dağılmaması ve sosyal medya bağımlılığının azaltılması amacıyla uygulanıyor. Diğer yandan, bazı ülkelerse bu konuda daha esnek davranıyor. 

Haberimizde Hikokomori sendromunun dünyadaki artışı ile ülkelerin buna yönelik attığı adımlara biraz daha yakın baktık. Bilişim Hukuku Uzmanı Nazlı Turhan ise Türkiye'deki durumu TRT Haber için yorumladı.


Hikikomori sendromu: Çocukları tehdit eden sessiz tehlike
Hikikomori sendromu, özellikle Japonya’da gençler arasında hızla yayılan bir sosyal izolasyon sorunu olarak ortaya çıktı Bu sendromu yaşayan çocuklar, evlerinden dışarı çıkmıyor, okul ve sosyal hayatlarından tamamen kopuyorlar. Japonya Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, ülkede sendromdan muzdarip yaklaşık 1 milyon insan var. Çin’de ise bu sayı 24 milyon gence ulaşmış durumda.

Hikikomori sendromu yaşayanlar günde 8 saatten fazla dijital cihaz kullanıyor. Çoğu toplumdan izole olan bu bireylerin yaklaşık yüzde 70-80'ini ise erkekler oluşturuyor.

Sendrom sadece Japonya ile sınırlı bir problem değil kuşkusuz. Avrupa ve Amerika’da da bu sendroma benzer vakalar giderek artıyor. Uzmanlar sık sık, çocukların erken yaşta teknolojiyle iç içe olmasının, onların sosyal becerilerini geliştirmekte zorlanmalarına neden olabileceği konusunda uyarıyor.

Türkiye’de de Hikikomori benzeri davranışlar gösteren çocukların sayısının arttığı yönünde bazı araştırmalar mevcut. Eğitimciler ve psikologlar, ailelerin çocuklarını sosyal aktivitelere yönlendirmesi gerektiğini, aksi takdirde uzun süreli izolasyonun ileride daha ciddi psikolojik sorunlara yol açabileceğini belirtiyorlar.

Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisi daha ne kadar artacak?
Sosyal medya, çocuklar üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratabiliyor. Olumlu tarafta, bilgiye ulaşmanın kolaylaşması, sosyal medya platformlarının eğitim araçları olarak kullanılması gibi avantajlar yer alıyor. Ancak olumsuz etkiler daha fazla dikkat çekiyor. Çocuklar, sosyal medyada maruz kaldıkları içeriklerle yaşıtlarından etkilenip benlik saygısını kaybederken ve gerçek olmayan güzellik standartlarına göre kendilerini yetersiz hissedebiliyor.

Peki, ülkeler bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyor? Gelin öne çıkan ülkelere yakından bakalım.

Avrupa ülkeleri de bu konuda adımlar atmaya başladı. Yani aslında İtalya, cep telefonu yasağında yalnız değil. Fransa, 2018 yılında okullarda cep telefonu kullanımını yasakladı. Bu yasağa göre, öğrenciler ders esnasında ve teneffüslerde cep telefonlarını kullanamıyorlar. Ülke son dönemde ise çocukların sosyal medya platformlarında aşırıya kaçan içeriklerden korunması amacıyla yeni düzenlemeler getiriyor.

Benzer şekilde, Almanya’da da sosyal medya şirketlerine çocukları koruyacak şekilde içerik düzenlemesi yapmaları için baskı uygulanıyor.

Finlandiya ise, cep telefonlarını eğitim amaçlı kullanıma sınırladı. Cep telefonları sınıf içinde öğretmen gözetiminde sadece eğitsel amaçlarla kullanılabiliyor. Finlandiya, teknolojiyi eğitim sistemine entegre eden bir ülke olsa da telefon kullanımını sınıf ortamında minimuma indiriyor.

Hollanda'da da okulların çoğu, sınıflarda cep telefonu kullanımını sınırlayan uygulamalar başlatmış durumda. Telefonlar, genellikle sadece öğretim materyali olarak kullanılıyor ve sosyal medya veya eğlence amaçlı kullanım derslerde yasaklanıyor.

İngiltere'de ise bazı okullar cep telefonu kullanımını tamamen yasakladı. Özellikle ilkokul ve ortaokul seviyesindeki okullar, cep telefonu kullanımını kaldırarak, çocukların sosyal etkileşimlerini artırmayı ve yüz yüze iletişimi teşvik etmeyi amaçlıyor​.


Türkiye daha geniş bir yasağın ne kadar uzağında?
Türkiye’de, çocukların mobil telefon kullanımına yönelik düzenlemeler ciddi bir şekilde ele alınıyor. Millî Eğitim Bakanlığı'nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, bilişim araçlarının eğitim ortamlarında kullanımını kısıtlayan maddeler içeriyor. Türkiye'deki durumu Bilişim Hukuku Uzmanı Av. Nazlı Turhan değerlendirdi.

"Son dönemde, MEB’in 2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılına ilişkin genelgesi, dijital bağımlılığın önlenmesi adına önemli adımlar atmayı amaçlıyor. Genelgede, 'Öğrencilerin dijital imkanlardan doğru bir şekilde yararlanmasına yönelik rehberlik çalışmalarına ağırlık verilecektir' ifadesiyle birlikte, öğrencilerin derslerini aksatacak şekilde cep telefonu kullanmalarına karşı önlemler alınacağı vurgulanıyor."

Avukat Turhan, bu düzenlemelerin, çocukların eğitim süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları en aza indirmek için tasarlandığını belirtiyor. Ancak sorumluluğun ebeveyn kısmına da değiniyor:

"Çocukların dijital güvenliğini sağlamak, yalnızca yasal düzenlemelere bağlı değil; ebeveynler ve eğitimciler de bu sorumluluğu üstleniyor. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin, çocukların dijital dünyadan kaynaklanan tehlikeleri anlaması ve bu konuda gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Bu işbirliği, çocukların bilişim araçlarını sağlıklı bir şekilde kullanmaları için kritik öneme sahip."

Peki, Türkiye daha geniş bir yasağın ne kadar uzağında? Turhan son olarak bu soruyu şöyle cevaplıyor.

"Türkiye'de çocukların bilişim araçlarıyla ilgili düzenlemeler, uluslararası trendlere paralel bir şekilde gelişiyor. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince bu yasağın Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelerde de kademeli olarak artacağını tahmin ediyoruz. Yakın zamanda konuyla ilgili daha net çalışmalar olacağını düşünüyoruz."