Gündem

9. Avrasya İslam Şurası bildirisinden: ‘FETÖ dini cemaat olarak nitelenemez’

Abone Ol

Diyanet İşleri Başkanlığınca bu yıl 9’uncusu düzenlenen Avrasya İslam Şurasının sonuç bildirgesinde, Fetullahçı Terör Örgütü’nün, (FETÖ), İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarını özünden kopararak tahrif ettiği, İslami kavramların içini boşalttığı tescillenen FETÖ’nün, gerçekte dini bir cemaat olarak nitelenemeyeceği hususunda fikir birliğine varıldığı belirtildi.

Diyanet İşleri Başkanlığınca, “Avrasya’da İslam: Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” temasıyla düzenlenen 9. Avrasya İslam Şurası, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, “9. Avrasya İslam Şurası Sonuç Bildirgesi”ni açıklamasıyla sona erdi.

Görmez, 33 ülke ve topluluktan 120 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen şurada, FETÖ, DAEŞ gibi terör yapılarının ele alındığını, FETÖ’nün özellikle Avrasya coğrafyasında çeyrek asırdır sistematik bir şekilde yayılmasının ve değişik sektörlerdeki etki gücü, dini söylemleri ve yol açtığı yıkımın detaylı olarak değerlendirildiğini anlattı.

Rusya’dan Kafkasya’ya, Türk Cumhuriyetlerinden Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada hizmet veren dini kurumların, darbe girişimine karşı ortak bir tavır almasının önemine değinen Görmez, “Avrasya İslam Şurası üyeleri FETÖ tarafından 15 Temmuz’da gerçekleştirilen kanlı darbe ve hain işgal girişimiyle ilgili derin teessürlerini ve üzüntülerini, bu mücadelede Aziz Türk Milletinin yanında olduklarını açıkça ifade etmişlerdir. Bu darbe girişimine yeltenenler telin edilmiş, elim ve meşum girişimde şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar ve milletimize taziye dilekleri iletilmiştir.” diye konuştu.

Sonuç bildirgesi

Görmez, şuradaki kararların tam mutabakatla alındığını belirterek, sonuç bildirgesini okudu.

Bildirgede, başlangıçta bir hizmet hareketi olarak yola çıktığı iddia edilse de zamanla tamamen kirli ilişkiler ağının bir parçası olarak İslam dinini ve değerlerini istismar aracı olarak kullandığı, hedefine ulaşmak için her türlü yolu mubah gördüğü, İslam’ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarını özünden kopararak tahrif ettiği, İslami kavramların içini boşalttığı tescillenen FETÖ’nün, gerçekte dini bir cemaat olarak nitelenemeyeceği hususunda fikir birliğine varıldığı ve dini bilgi kaynakları şaibeli olan, İslam ümmetinin vahdetini parçalayan, kul hakkı ve kamu hukukuna tecavüz eden, zekat ve sadaka gibi ibadetleri suistimal eden, diyalog adına kelime-i tevhidi parçalayan, din kisvesi altında kamufle olmuş bir güç, çıkar, istismar ve terör örgütü olduğu vurgulandı.

FETÖ’nün, Doğu Bloku’nun dağılmasının ardından Avrasya coğrafyasında ortaya çıkan eğitim boşluğunu doldurma ve sözde Anadolu’nun Müslüman kimliğini o bölgelere taşıma söylemiyle okullar açarak çeşitli faaliyetlerde bulunduğunun altı çizilen bildirgede, FETÖ’nün, kurduğu müesseselerle bir projenin ürünü olan gizli siyasi emellerini hayata geçirmenin bir aracı haline geldiği aktarıldı.

Bildirgede, FETÖ’nün, adı geçen coğrafyalarda yaşayan insanlara doğru bir din anlayışı ve eğitimi götürmeyerek, sadece onları hayal kırıklığına uğratmakla kalmadığı, aynı zamanda onların maneviyatlarını diri tutacak İslam’a dönük beklentilerini, umutlarını boşa çıkartıp çarpıtılmış bir din söyleminin öncüsü olduğu ifade edilerek, “Yaşanan bu acı tecrübelerden sonra bu yapı içinde samimi duygularla yer alan veya sempati duyan pek çokları pişman olarak bu yapıyla ilişkilerini kesmiştir. Bundan sonra da sağduyu sahibi herkesin bu menfur odaklardan hızla uzaklaşacağı açıktır. Hatadan ve yanlıştan dönmek en büyük erdemdir. Tövbe kapısı her zaman açıktır.” denildi.

Bildirgede şöyle denildi:

“Avrasya coğrafyası ülkelerinin tarihsel ve toplumsal dini müktesebatında hiçbir karşılığı olmayan El-Kaide ve DAEŞ gibi yapılar, eylemlerini temellendirirken Kur’an ve sünneti amaçları doğrultusunda çarpıtan terör örgütleridir. Bu örgütler yıllarca bu coğrafyanın geleneksel dini anlayışlarına zarar vermekle kalmamış, bu bölgeden sürekli örgütlerine insan devşirme gayretinde bulunmuşlardır. Bu radikal yapılar karşısında ise hoşgörü, sevgi, barış ve diyalog gibi kavramlar vasıtasıyla FETÖ, ‘ılımlı İslam’ takdimi ile kendilerine zemin oluşturmuştur. Bu örgütler her ne kadar söylem ve eylemlerinde birbirinin zıttı gibi gözükseler de gerçekte birbirlerini besleyen, nihai hedefleri doğrultusunda farklı yöntemler ile dini, insani ve milli duygu ve değerleri araçsallaştıran şer odaklarıdır. Böylece Müslüman toplumların birliğini, beraberliğini bozma, din eksenli ayrışma, çatışma, kargaşa ve kaos çıkartarak ülkeleri işgale hazır hale getirme girişimleri noktasında birleşmektedirler. Bu yapılar, tevhit, tekbir, cihat, biat, cemaat, imam gibi birçok İslami kavramları bozmanın yanında kendi çıkarları için İslam fıkhının onaylamayacağı birçok fetvalar vermişlerdir. Terör ve terör yoluyla hedefe ulaşmayı meşru göstermek amacıyla intihar saldırılarına cevaz verme ve takiye amaçlı haramları helal kılma bu istismarın bariz örnekleridir. Hangi gerekçe ile olursa olsun şiddet, tedhiş ve teröre onay veren, dinin helalini haram, haramını helal kılan hiçbir fetva meşru görülemez. Özellikle Batı medyası ve maksatlı bazı çevrelerce İslam ile terörü yan yana getirme çabaları esefle müşahede edilmektedir. İslam ve terörün birlikte zikredilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.”

Din istismarının önlenebilmesi için atılması gereken en önemli adımın, genç kuşaklara sağlıklı ve yeterli bir din eğitimi verilmesi olduğu belirtilen bildirgede, modern zamanlarda ve ideolojiler çağında yaşanan dini toplumsal savrulmalar karşısında tarihten tevarüs edilen eğitim-öğretim yöntemleri ile yetinilmeyip, zamanın ruhunu yakalayabilecek tarzda eğitim yöntemlerinin güncellenmesinin gerektiği vurgulandı.

Bu tür yapılarla etkili bir mücadele için dini müesseselerin güçlendirilmesi, din eğitimi alanında gerçek ve doğru İslam anlayışını oluşturacak müfredat hazırlanması gerektiği kaydedilen bildirgede, şöyle devam edildi:

“Bu kapsamda Avrasya coğrafyasının köklü dini, tarihi ve kültürel mirasını disiplinler arası bir yaklaşımla ele alacak, ‘Avrasya İslam Araştırmaları Merkezi’ düşüncesinin hayata geçirilmesi konusunda gerekli girişimler ivedilikle başlatılmalıdır. Tarih boyunca İslam toplumlarında ortaya çıkan ve Müslümanların ortak kabulüne mazhar olan fıkhi ve kelami ekoller İslam kültüründe var olan çeşitliliği ve ilmi zenginliği ifade eder. Dolayısıyla her türlü dini, mezhebi ve etnik çatışmaya yol açan dini yorum ve izahlardan kaçınılmalı, bu tür aidiyetleri dini aidiyetin üstünde gören anlayışlar reddedilmelidir. İslam’ın erken dönemlerinden itibaren Avrasya coğrafyası Maveraünnehir’den Balkanlar’a kadar ilim ve hikmetle yoğrulan oldukça zengin, İslam’ın ana yolunu oluşturan yerleşik geleneğe sahip bir medeniyet coğrafyasıdır. Bu coğrafyanın tarihsel, sosyal ve dini dokusu ile uyuşmayan mezhebi veya her türlü ideolojik yayılmacılığa karşı ortak bir bilinç oluşturulması için etkin çalışmalar yapılmalıdır. İslam coğrafyasının birçok bölgesinde mezhebe dayalı ayrışmaların süregeldiği günümüzde, Avrasya İslam Şurasının önemi ve beraber iş yapma potansiyeli bir imkan olarak değerlendirilmelidir. Çünkü Avrasya İslam Şurası ülkeleri göz önünde bulundurulduğunda, bu ülkelerdeki Müslüman toplulukların dini, kültürel yakınlık ve uyumunun korunarak ve güçlendirilerek devam ettirilmesi İslam dünyasındaki medeniyet içi ayrıştırmalara karşı güçlü bir teminattır. 11 Eylül’den sonra ortaya çıkan İslamafobik faaliyetler Suriye’de yaşanan insanlık dramının hesabını Avrupa’da yaşayan Müslüman çocuklardan soracak kadar müfrit bir İslam düşmanlığına, kine, nefret ve ötekileştirmeye dönüşmüştür. Giderek dünyada Müslümanların yaşam alanlarını daraltarak varlıklarını tehdit eden yanlış İslam algılarını bertaraf edecek evrensel bir dile sahip hikmetli çalışmalar yapılması bir zorunluluktur.”

Şura Sekretaryasında yeni komisyonlar kurulacak

Günümüzde iletişim teknolojileri kullanılarak ideolojik cazibe merkezleri oluşturulup, özellikle gençlerin teknolojiye olan ilgisi ve yatkınlığının din istismarı için bir vasıta olarak kullanıldığının altı çizilen bildirgede, “Sapkın dini grupların, terör odaklı hareketlerin internet ve sosyal medya ağlarını aktif bir biçimde kullanması Müslüman gençlere ulaşmalarını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla gençlerimizin sanal alemdeki kirli propagandalardan korunması sağlanmalı, klasik din hizmetlerini ve vasıtalarını gözden geçirerek, yenilemek suretiyle genç nesillere sahih dini bilgiyi teknolojik vasıtalarla ulaştırmanın yolları aranmalıdır.” ifadelerine yer verildi.

Dini yayıncılık ve medya alanında orta ve uzun vadeli projeksiyonlar geliştirilmesi gerektiği vurgulanan bildirgede, şunlar kaydedildi:

“Bu kapsamda dini kurumlar tahkim edilmeli, sağlıklı din anlayışları geliştirilmelidir. Medya alanında Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde şura üyeleri arasında ortak bir yayın platformu oluşturulmalıdır. İslam dünyasında son yıllardaki gelişmeler Avrasya İslam Şurasının önemini daha da artırmıştır. Bu şuranın etkinliğinin güçlendirilebilmesi ve işlevinin yaygınlaştırılabilmesi için önceki şura kararlarında da vurgulandığı gibi Avrasya İslam Şura’sının kurumsal statüsünün daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede Avrasya İslam Şurasının iş ve işlemlerini sürdürebilmek için İstanbul’da oluşturulan Avrasya İslam Şurası Sekretaryasının çalışmalarının bir program dahilinde yürütülmesi, ayrıca Şura bünyesinde icra komisyonuna ek olarak, Fetva Komisyonu, Din Hizmetleri Komisyonu, Din Eğitimi Komisyonu, Hayri ve İnsani Yardım Komisyonu ve Medya ve Dini Yayınlar Komisyonunun kurulması kararlaştırılmıştır.”