İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ercan Devrim tarafından Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına ilişkin TUSKON üye ve yöneticilerine yönelik soruşturma kapsamında hazırlanan 120 sayfalık iddianamede, gizli tanık “Boran”, “Berat” ve “Demir”in beyanlarına yer verildi.
Gizli tanık “Boran”ın ifadesinde, 2009-2013 yılları arasında Fetullah Gülen cemaatinin çeşitli departmanlarında bulunduğunu ve çeşitli görevlerde aktif rol aldığını anlatarak, iş adamlarıyla alakalı sohbet programlarını ve toplantılarını organize ettiğini söyledi.
Başka bir dosya üzerinden soruşturma yürütülen avukat Mehmet Katar’ın Hava Kuvvetlerinden atılma eski bir asker olduğunu ifade eden gizli tanık “Boran”, bu kişinin en önemli görevinin, FETÖ/PDY terör örgütünün nihai amaçlarından biri olan yargı içine sızabilmek amacıyla hukuk mezunlarını tabiri caizse tedrisattan geçirip, yine örgütün kilit noktalarındaki adamları vasıtasıyla hakimlik ve savcılık mesleğine dahil ettirmek olduğunu kaydetti.
Bu kişinin devletin aleyhine sonuç doğuracak davalarda da karşı taraf için vekillik üstlendiğini vurgulayan gizli tanık, Mehmet Katar’ın Malatya Zirve Yayınevi cinayetleri, Akdeniz’e düşen Türk F-16 pilotları için açılmış tazminat davaları, Başakşehir Metrosu yapılırken mağdur olan vatandaşların tazminat davaları gibi davalarda rol aldığını anlatarak, bu kişinin bürosunda staj gören ve bilahare hakimlik ve savcılık mesleğine kabul edilen tüm şahısların ayrıntılı şekilde araştırılması ve bu şahısların yaptıkları soruşturma ve baktıkları davaların yakından incelenmesi gerektiğini aktardı.
Gizli tanık “Boran”, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yürütülen soruşturmalar sonrasında bile örgütün ayakta kalmak için faaliyetlerine aralıksız devam ettiğini vurgulayarak, iş adamlarının kendilerini gizleyerek örgütü finanse etmeye, yandaş toplamaya, algı oluşturmayı sürdürdüğünü kaydetti.
“Örgüt çocuklarının isimlerini Gülen koyuyor”
Örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in örgüt mensuplarının doğan her çocuğuna isim koyduğunu, bunun da örgüt içerisinde bir mecburiyet ve itaatin sınanması olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Ben çocuğuma bu usulde isim koymadığım için bana ciddi anlamda mobbing uygulandı. İsim koyma aşamasından sonra isim koyulan çocuğa ‘Kıtmir Duası’ denen, NT mağazalarında da satılan gümüş ve içinde ne yazdığı çözülemeyen bir nevi muska gönderilir, Kıtmir Ashab-ı Keyfin köpeğinin ismidir ve sadakati temsil eder. Bu muska gönderilmeyen örgüt mensupları ise bunu NT’den temin ederler. Örgüt lideri, her hafta yaptığı Bam Teli sohbetlerinde üç veya dört defa kıtmir ismini zikrederek mensupları üzerinde gizli ve sistemli bir şekilde efsun etkisi gösterecek ve onların bilinç altına etki edecek davranışta bulunur. Bunu tüm örgüt mensupları bilir ve yayını ilgiyle takip ederler. Bunu dinlemeyeni de kafir ilan ederler. Örgüt lideri iş adamlarına da bereket için ve cüzdanlarında peçete içerisinde muhafaza edilmek üzere 100 dolar banknot gönderir, başarılı bölgecilere de kendi taktığı takke, gömlek ve benzeri eşyasını gönderir. Örgüt mensupları bu para ve eşyanın hepsinde kutsiyet olduğunu düşünürler. 15 Temmuz tarihinde meydana gelen olaylardan sonra medyaya yansıyan ve şüpheli şahısların üstünden çıktığı belirtilen 1 dolarlık banknotlar da bu şekildedir. Örgüt mensubu kim olursa olsun, bu paraları ya da eşyayı hiçbir şekilde elinden çıkarmaz ve imha edemezler. Elinden çıkardığı takdirde başına bir felaket geleceğini düşünerek bu şekilde davranırlar.”
Şüphelilerden TUSKON’un genel sekreteri olan Mustafa Muhammet Günay’ın örgütün iş adamlarına hakimiyeti konusunda en yetkili ve doğrudan Fetullah Gülen ile irtibatlı olup, ona bağlı bir şahıs olduğunu vurgulayan “Boran”, hatta Fetullah Gülen’in bu şahıs hakkında; “Sabah uyandığında saçını sağa mı yoksa sola mı taraması hususunu bana soran şahıstır.” şeklinde beyanda bulunarak kendisine ne kadar bağlı olduğunu ifade ettiğini söyledi.
Gizli tanık “Boran”, Günay’ın bir dönemin Uganda Fahri Konsolosu olduğunu, TUSKON’un yönetim kurulu üyelerinin de özellikle Afrika ülkelerinin fahri konsolosluklarını aldıklarını anlatarak, Günay’ın bu fahri konsoloslukları cemaate para aktarmaları şartıyla ve en az milyon dolarlık bedelle iş adamlarına bir nevi sattığını ifade etti.
İfadesinde, fahri konsolos olan iş adamlarının böylece diplomatik dokunulmazlık alarak iş hacimlerini olağanüstü büyüttüklerine vurgu yapan gizli tanık, Mustafa Muhammet Günay’ın örgüt içinde en etkili şahıslardan birisi olduğuna dikkati çekti.
“Mustafa Günay, 17-25 Aralık darbesiyle Ekonomi Bakanlığına getirilecekti”
TUSKON’un yaptığı bir kısım resmi programlar nedeniyle devletten aldığı hibenin yanı sıra aynı desteği sponsor firmalar ve katılımcı iş adamlarından da temin ederek mükerrer yardım aldığını anlatan gizli tanık “Boran”, şunları kaydetti:
“Eski bakan Zafer Çağlayan TUSKON‘a bu hibenin ya iş adamlarından ya da devletten alınmasına bağlı olduğunu ifade edince Mustafa Günay ile şahsi mücadelesi oldu. Mustafa Muhammet Günay bir sonraki kabinede Zafer Çağlayan’ın bakan olamayacağı ve onun bakan olmasını engelleyeceği yönünde Zafer Çağlayan ile konuşmalar yaptı. Buna rağmen bakan olan Zafer Çağlayan bilindiği gibi 17-25 Aralık sürecinde oldukça yıprandı. Bunun temelinde tamamen cemaatin çıkar savaşı ve örgütün bakanı hedef alması yatmaktadır. Zafer Çağlayan’ın devlet menfaatlerini korumak karşısında bu şekilde algıya maruz bırakılması dikkat çekicidir. Mustafa Muhammet Günay 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığına getireceği isimdir. TUSKON’un düzenlediği uluslararası programlarda büyük devlet işleri ve ihaleler yine örgüte komisyon karşılığı Mustafa Muhammet Günay’ın işaret ettiği iş adamlarına verilir. TUSKON her zaman Türkiye genelinde Sanayi ve Ticaret Odası seçimlerinde etkili rol oynamıştır. Bunu da yine örgüt liderinden gelen talimata göre Mustafa Muhammet Günay gerçekleştirir. ABD ile iletişim, lokal Amerikan hattı ve bir telefon cihazıyla gerçekleştirilerek bu hat ve cihaz tek kullanımdan sonra imha edilir.”
“Boran”, Mustafa Muhammet Günay’ın ayrıca her ay bir ya da iki kez ABD’ye gidip Fetullah Gülen ile görüşüp talimat aldığını dile getirerek, “Halen Etiyopya ve Almanya örgüt tarafından iş adamlarının kaçma üssü olarak kullanılan ülkelerdir. Örgüt artık Türkiye’den umudunu kestiği için hem mal varlığını özellikle bu ülkelere çıkartıyor ve hem de özellikle Almanya ve Fransa’da tescil edilen şirketleri vasıtasıyla Afrika ülkelerinde iş almaya ve bu suretle de örgüte finans sağlamaya devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
“Halk ekmek ve Hamidiye sularında ‘büyü’ korkusu”
FETÖ üyelerinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında irtibatını ve faaliyetlerini Iphone uygulaması olan Facetime programıyla yürüttüğüne işaret eden gizli tanık “Boran”, örgüt üyelerinin uçuşlarda fişleneceklerini düşünerek THY’yi kesinlikle kullanmadıklarını büyü olduğuna inandıkları Hamidiye suyu ve İstanbul Halk Ekmek’in ürettiği ekmekleri alamadıklarını söyledi.
İddianamede ifadelerine yer verilen gizli tanık “Berat” da kayyum atanan Aydınlı Hazır Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş’de çalıştığını anlatarak, bu şirketin CEO’su olan Ahmet Sait Kavurmacı’nın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra savcılıkça 2016 yılı Ağustos ayında yapılan operasyondan önce sahip olduğu hissesini Mustafa Şevki Kavurmacı’ya devrederek ortaklıktan çıktığını söyledi.
Bunun Ahmet Sait Kavurmacı’nın olası bir tutuklama işleminden kurtulmasını sağlamak amaçlı olduğunu belirten gizli tanık, ifadesinde şunları kaydetti:
“Kendisi 1 Kasım 2015 genel seçimlerinin ardından eşi ve çocuklarını da yanına alarak ABD’ye gitmişti. Burada Silikon Vadisi’nde bilişim alanında şirket kurduğu veya şirket kurmayı planladığını duydum. 1 Kasım 2015 seçiminin öncesinde Ahmet Sait Kavurmacı şirkette aktif çalışan en üst düzey yöneticiydi ve bütün üst düzey işe alımlar ile atamalarda onun onayı ve talimatı aranıyordu. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Kavurmacı şirketin inşaat bölümüyle ilgileniyordu ve Ahmet Sait Bey yurt dışına çıkana kadar Ömer Faruk Bey’in hazır giyim bölümüyle hiçbir ilgisi olmadığını biliyorum. “
Gizli tanık “Berat”, Mustafa Şevki Kavurmacı’nın 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta kadar önce oğlu Ömer Faruk Kavurmacı ile birlikte Sefaköy Cennet’te Koru Florya olarak bilinen sitedeki dairelerinden bavullarını toplayarak ayrıldıklarını öğrendiğini anlatarak, bu durumun söz konusu kişilerin darbe girişiminden haberdar olduğu izlenimi uyandırdığını anlattı.
“Son dönemde karın tamamını alıyordu”
Gizli tanık “Demir” de ticari hayatını idame ettirip yeni iş çevreleri oluşturmak için Florya İşadamları Derneği’ne (FİADER) üye olduğunu anlatarak, bu dernek aracılığıyla ticaretini sürdürdüğünü ve ya her işten derneğin talebi komisyonlar verdiğini kaydetti.
FETÖ/PDY’nin derneklerindeki firmalarla iş yaptıkları için işin maliyetini, ne kadar kar kaldığını dernek dahil FETÖ/PDY yöneticilerinin bildiğini vurgulayan “Demir”, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Biz iş adamlarından da elde ettiğimiz kara orantılı olarak o an için örgütün ne kadar paraya ihtiyacı var ise yüzde 50’ye kadar, bazen de eğer ihtiyaç fazla ise tüm karını biz iş adamlarından örgütün abileri aracılığıyla talep ederler, özellikle son dönemde devletin FETÖ/PDY örgütüne yapmakta olduğu operasyonlardan dolayı iş adamlarının hemen hemen hepsinin tüm karlarını isteyerek resmen bunaltmaktadırlar.”
Şüphelilerden Faruk Güllü’nün her geldiği toplantıya koli koli baklava getirdiğine dikkati çeken Gizli tanık “Demir” mütevelli heyetlerinde tatlı sempatik hareketler ile para isteneceği sırada Güllü’nün kendisinin, “Hizmet için 100 bin dolar verdim. Siz arkadaşlar ne veriyorsunuz?” şeklindeki tavırlarıyla örgüt adına çok iyi para toplanmasını sağladığını kaydetti.