Şeyh Yusuf El Karadavi başkanlığındaki Dünya Müslüman Âlimler Birliği Yönetim Kurulu toplantısı 25 ülkeden 63 âlimin katılımıyla Konya’da yapıldı.
Çarşamba günü Dedeman Oteli’nde halka açık gerçekleştirilen açılış programına ilgi oldukça yoğundu.
Başta El Karadavi olmak üzere konuşan âlimlerin hepsinin gündeminde başarısız darbe girişimi ve Türkiye’nin önemi vardı.
Ülkelerindeki savaş, istikrarsızlık, baskı ve zulüm nedeniyle Türkiye’ye sığınan yüzbinlerce masum insana işaret edilerek ve Türkiye gemiye benzetilerek, darbe girişiminin de bu gemiyi batırmayı hedeflediği ifade edildi.
Akşam da Akyokuş’ta Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in konuğuyduk.
Suriye’den Üsame El Rıfai, Suudi Arabistan’dan Selman El Avde, Filistin’den Mescid-i Aksa imam ve hatibi İkrime Sabri, yine Filistin’den Nevvaf Tekruri, Irak’tan Muhsin Abdülhamid, Pakistan’dan Abdulgaffar Aziz, Lübnan’dan Ahmed Umer El Umeri, Bosna’dan Saffet Mustafa Haliloviç ile konuşma fırsatım oldu.
FETÖ ve darbe girişimi hakkında sordukları sorulara cevap vermeye çalıştım.
Gerek ilk günkü programda yapılan konuşmalarda ve gerekse özel sohbetlerde dile getirilenlerden edindiğim izlenime göre alimler, Türkiye’de yaşanan başarısız darbe girişiminin sadece ülkemizi değil tüm İslam dünyasını hedef aldığı düşüncesinde.
Saffet Mustafa Haliloviç, Türkiye’nin güvenlik ve istikrarının kendileri için ne kadar önemli olduğuna değindi.
Abdulgaffar Aziz ise FETÖ’nün Pakistan’daki faaliyetlerinden ve medyayla ilişkilerinden bahsetti.
Pakistan gazetelerinden birinde önceki gün yayınlanan iki makale gösterdi.
Yanyana yayınlanan makalelerden birinin terör örgütü lideri Fethullah Gülen’i savunduğunu ve barış güvercini gibi gösterdiğini, diğerinin ise daha çok gerçekleri anlattığını söyledi.
Pakistan medyasının tarafsız olmaya çalıştığını ve FETÖ’nün iç yüzünün anlatılması için daha çok çaba sarfedilmesi ve medyayla diyalog kurulması gerektiğini ifade etti.
15 Temmuz’da yaşananların sıradan bir darbe girişimi olmadığının anlaşılması önemli.
Bu bilincin hem Türkiye’de hem de İslam coğrafyasında diri tutulması gerekiyor.
Gerçeklerin farkında olan âlimlere de FETÖ gerçeğinin tüm dünyaya anlatılmasına katkıda bulunma görevi düşüyor.
Haşhaşi terör örgütü geçmişte herkesi kandırdığı gibi âlimlerden bazılarını da çeşitli vesilelerle kullanarak propagandasını yaptı.
Dergilerinde yazdırdı, konferanslarına davet etti, okullarını gezdirdi.
Daha sonra onlardan örgütü ve liderini öven sözler aldı ve kaydettiği o açıklamaları farklı dillerde yayınladı.
Takiyye ustası FETÖ’nün gerçek yüzünü zamanında görememek ayıp değil.
Fakat her şey gayet net bir şekilde ortaya çıktıktan sonra âlimlerin hâlâ sessiz kalması ya da yeterince güçlü tepki vermemesi kabul edilemez.
Türkiye’de ağır yenilgiye uğrayan örgüt yurt dışındaki faaliyetlerini sürdürüyor.
Bazı ülkeler örgüte ait okulların kapatılması için harekete geçti.
Bazıları ise ya tehlikenin farkında değil ya da terör örgütüyle işbirliği içinde.
Âlimlerimizin yapması gereken insanlara IŞİD’i anlattıkları gibi FETÖ’yü ve tehlikesini anlatmak.
Çünkü dini istismar ederek “dünyasını da ahiretini de yakacak” canlı bombalar üreten ve Müslümanlar’ı sırtından bıçaklayan her iki örgütün gerçekte birbirinden pek farkı yok…