Türkiye'yi Pontus soykırımı ile suçlayan, ancak tüm tezleri yabancı tarihçiler tarafından da çürütülen Yunanistan, varlığını Mora'da, Anadolu'da ve son olarak Arnavutluk'un güneyindeki Çamerya'da Müslümanlara karşı yaptığı soykırımlara borçlu olduğunu unutturma peşinde.

Çamerya meselesi araştırmacısı Hayredin İsufi, Çameryalı Arnavutların 78 yıl önce katliama uğramasına neden olan olayların adil ve tarafsız bir şekilde yazılması halinde yol kat edileceğini, aksi takdirde Arnavutluk ile Yunanistan arasında adil ve sağlıklı ilişkiler olamayacağını belirtti.

Çamerya halkına karşı yapılan katliamı, Çameryalı Müslüman Arnavutların göçünü ve aynı zamanda onların toplu göçten sonraki yaşamını aktarabilecek çok az Çameryalı bulunuyor. Bunların arasında, Arnavutluk'un Dıraç kentine ailesiyle birlikte 1945 yılında yerleşen ve aynı zamanda Çamerya meselesi araştırmacısı olan Hayredin İsufi de (90) yer alıyor.

İsufi, bugün Yunanistan topraklarında bulunan Igoumenitsa'nın Rrezanj köyünde doğduğunu, 1944 yılında kendilerine karşı gerçekleştirilen katliam esnasında ilk olarak Arnavutluk'un Saranda şehrine yerleştiklerini anlattı.

"Acı çekmeyen aile kalmadı

AA'nın haberine göre; doğdukları yerlerden şaşkınlık ve korku ile uzaklaştıklarını, "nereye gideceklerini, kendilerini nelerin beklediğini bilmeden kışın ortasında yağmur ve karda yürüdüklerini" vurgulayan İsufi, tüm Çameryalı ailelerde olduğu gibi akrabalarının da katliama uğradığını, "acı çekmeyen aile kalmadığını" söyledi.

"Annem o kadar şaşkındı ki, kardeşimi kaybediyorduk"
İsufi, şöyle devam etti:

"Beni üzen özel bir anı var. Biz (Arnavutluk'a) gelirken, annem küçük kardeşimi elinden tutuyordu. Annem o kadar şaşkındı ki bir an için kardeşim onun elini bıraktı ama annem çocuğunun elini tuttuğunu düşünerek yürümeye devam etti. 4-5 saat sonra kardeşimi zar zor bulduk. Bu, aklıma kazındı."

"Çamerya soykırımı, Yunanistan'ın siyasi amacı içindi"

Çameryalı Arnavutların göçünü "gerçek bir dram" olarak nitelendiren İsufi, Arnavutluk'ta çok iyi karşılandıklarını, Konispol, Saranda ve Delvina bölgelerinin göç edenlerin geldiği ilk yerler olduğunu kaydetti.

İsufi, "Soykırım meselesi spontane bir şey değildi. Çamerya halkının göçü, Çameryalı Arnavutların (etnik) temizliği, Yunan hükümetinin siyasi bir platformuydu. Yunan hükümeti, 1912-1913 yılından sonra kazandığı topraklarda hem dinden hem de milliyetten yabancı olmasını istemiyordu ve homojen bir devlet oluşturmak istiyordu." dedi.

Türkiye'de yaşayan Çameryalı ailelerle görüştü


Çamerya meselesini araştırmak üzere birkaç yıl önce Türkiye'ye giderek Çameryalı Arnavutlar ile görüştüğünü dile getiren İsufi, onların Türkiye'deki yaşamları hakkında veriler topladığını ifade etti.

İsufi, Çameryalıların çoğunlukla yaşadığı başta İzmir ve çevresi olmak üzere Türkiye'nin birkaç şehrinde 3-4 haftalık bir süreç geçirdiğini aktararak, "Orada doğum yerlerini unutmayan ve Türkiye'ye onları karşılamasından, hazırladığından ve hayata sunduğundan dolayı sevgi ve saygısı olan bir Çameryalı toplum buldum. Sadece onlar değil bizlerin de Türkiye'ye minnettar olması gerektiği sonucuna vardım. Türk devleti onları kabul etti ve onları entegre etti, iş verdi, elindeki imkanları dahilinde evlere yerleştirdi, yani bir destekle karşılaştılar." değerlendirmesinde bulundu.

Bugün bile Türkiye'deki birçok şehre gidildiğinde Çamerya'yı seven ve özlemle anan Çameryalı Arnavut bulunabileceğine işaret eden İsufi, "Çameryalıların Türkiye'ye karşı olağanüstü iyi bir duruşları var ve onlara kapılarını açan, onları hayata entegre eden ülkeye minnettar olan Çameryalılara 'aferin' diyorum." diye konuştu.

Ziyaretinin ardından Türkiye'de yaşayan Çameryalı Arnavutlar hakkında bir araştırma da hazırladığını belirten İsufi, araştırmasında röportajlara, hikayelere, fotoğraflara, farklı belge ve Türkiye'nin desteğine ilişkin kanıtlara yer verdiğini anlattı.

"Çamerya meselesi adil bir şekilde çözülmeli"


Çamerya'yı 1989'da ziyaret ettiğini dile getiren İsufi, Çamerya meselesinin çözülmesi gerektiğini, aksi takdirde Arnavutluk ile Yunanistan arasında adil ve sağlık ilişkiler olamayacağını savundu.

İsufi, "Her Çameryalı, ana vatanın (Arnavutluk) asıl meselesinin Çamerya meselesi olmasını isterdi. Çamerya meselesi bir sorun. Çamerya meselesi sözlükten kaybolmaz, Çamerya meselesi tarihi kaynaklardan kaybolamaz, Çamerya meselesi Yunan-Arnavut tarih yazımına kök salmış. Çamerya meselesi, Çamerya tarih yazımı adil ve tarafsız bir şekilde yazıldığında yol alacaktır." dedi.

Çamerya bölgesinde neler yaşandı?

Arnavutluk'un güneyinden başlayan Çamerya bölgesi, halen Yunanistan toprakları içerisinde kalan Yanya'dan Preveze'ye kadarki bölgeyi kapsıyor.
Yanya vilayetine bağlı bu bölgede yaşayan Arnavutlar, 1913 yılına kadar Osmanlı vatandaşıydı.

Çamerya bölgesi, Balkan Savaşı sonunda 1913'te yapılan Londra Konferansı'nda etnik ve azınlık bir bölge olarak Yunanistan'a teslim edildi. 1910 yılında yapılan nüfus sayımında bölgede 83 bin Arnavut yaşıyordu.

Katliamlar ve tecavüzlerle binlerce Çameryalı göçe zorlandı


Yunan General Napoleon Zervas komutasındaki kuvvetler, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Çamerya Arnavutlarına yönelik katliam gerçekleştirdi.

Haziran 1944'ten Mart 1945'e kadar süren etnik temizlik harekatı sırasında 2 bin 900 erkek, 214 kadın ve 96 çocuk öldürüldü, 745 kadına tecavüz edildi, 68 köyden 5 bin 800 ev yakıldı. 2 binin üzerinde vatandaş da kötü yaşam şartları ve göçlerden dolayı hayatını kaybetti.

Yunan generalin başlattığı etnik temizlik nedeniyle 35 bin civarında Arnavut, Çamerya bölgesinden Arnavutluk'a kaçmak zorunda kaldı.

Soykırımın tanınmasını istiyorlar

Çameryalı Arnavutlar, 1944'te yaşananların "soykırım" olarak tanınmasını, Yunanistan sınırında kalan vatan topraklarını ziyaret etme ve mülkiyet haklarının teslim edilmesini istiyor. Arnavutluk Meclisi, 1994'te, 27 Haziran tarihinin "Yunan Şovenistler tarafından Çamerya Arnavutlarına Karşı Soykırım Günü" olarak anılmasını öngören yasayı onayladı.

"Çamerya Haftası" olarak adlandırılan hafta boyunca ülkede yürüyüşler, sergiler ve anma etkinlikleri düzenleniyor. Bu etkinlikler kapsamında Çameryalı Arnavutların çektiği acılara dikkati çekmek ve bu toplumun kültürünün, yeni nesillere aktarılması hedefleniyor.

KAYNAK: AA

Editör: Haber Merkezi