Mübarek gecelerde eller semaya kalkıp yüce Yaradan’a sığınıyor. Kur’ân-ı Kerîm’in 36. suresi olan Yasin Suresi Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemden bu sûre-i celîlenin faziletine dair birçok hadis-i şerif rivayet olunmuştur. Bu nedenle Yasin Suresi’ni okumak isteyen Müslümanlar, Yasin Suresi Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu ve anlamını araştırıyor.
Mekke-i Mükerreme’de indirilen ve Kur’ân-ı Kerîm’in 36. suresi olup 83 ayetten oluşan Yasin Suresi‘nin Arapça yazılışı, okunuşu ve Türkçe anlamını sizler için hazırladık. İşte Yasin Suresi Türkçe Arapça okunuşu ve anlamı…
Yasin Suresi, Mekke-i Mükerreme’de indirilmiştir ve Kur’ân-ı Kerîm’in 36. suresi olup 83 ayetten oluşmaktadır.
Yasin Suresi Arapça Yazılışı ve Okunuşu
Yâsîn. Vel Kur’ân-il hakîm. İnneke leminel mürselîn. Alâ sırâtın müstakîm. Tenzîlel azîzirrahîm. Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn. Lekad hakkaIkavIü alâ ekserihim fehüm lâ yü’minûn. İnnâ ceaInâ fî a’nâkihim agIâIen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn. Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min h’eIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü’minûn İnnemâ tünzirü menittebezzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübîn Vadrib lehüm meseIen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn İz erselnâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürselûn Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey’in in entüm illâ tekzibûn Kâlû rabbünâ ya’lemü innâ iIeyküm lemürselûn Vemâ aIeynâ illel belâgul mübîn KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm KâIû tâirüküm meaküm ein zûkkirtum beI entüm kavmün müsrifûn Vecâe min aksaImedineti racüIün yes’â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn Vemâ Iiye Iâ a’büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey’en veIâ yünkizûn İnnî izen Iefî daIâIin mübîn İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn KîIedhuIiI cenneh, kâIe yâIeyte kavmî yâ’Iemûn Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye’tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn
Ve in küIIün Iemmâ cemî’un Iedeynâ muhdarûn Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’küIûn Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a’nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn Liye’küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn SübhâneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’Iemûn Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn Ve in neşe’ nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn İllâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu’ridîn Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut’ımü menIev yeşâuIIâhü et’ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn Ve yekûIûne metâ hâzeI va’dü in küntüm sâdikîn Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un Iedeynâ muhdarûn Felyevme lâ tuzlemu nefsun şey’en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(e) İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn
Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn SeIâmün kavIen min rabbin rahîm VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn EIem a’hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ’buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta’kıIûn Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya’kiIûn Ve mâ aIIemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur’ânün mübîn Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’küIûn Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na’Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu’Iinûn EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûIe Iehû kün, feyekûn
FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey’in ve iIeyhi türceûn.
Kabe İmamı İmam Mahir’den Yasin Suresi Arapça Okunuşu aşağıdaki videodan dinleyebilirsiniz:
Yasin SUresi Türkçe Meali (Anlamı, Kaynak: ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
1 – Yâsîn.
2-3 – Ey Muhammed! Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki, sen risâlet görevi
4 – Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5-6 – Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah’ın indirdiği (Kur’ân) ile korkutasın.
7 – Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 – Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 – Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 – Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11 – Sen ancak Kur’ân’a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah’tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 – Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir “imam-ı mübin”de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13 – Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14 – Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: “Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz.” dediler.
15 – Onlar da: “Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” dediler.
16 – Peygamberler dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.”
17 – “Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.”
18 – Onlar dediler ki: “Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur.”
19 – Peygamberler de şöyle cevap verdiler: “Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz.”
20 – O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: “Ey kavmim! Uyun o elçilere!”
21 – “Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.”
22 – “Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz.”
23 – “Hiç ben O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.”
24 – “Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.”
25 – “Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.”
26 – (Sonra ona) “haydi gir cennete!” denildi. O da dedi ki: “Ne olurdu kavmim bilseydi!”
27 – “Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.”
28 – Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29 – Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30 – Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 – Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 – Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33 – Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
34 – Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 – (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36 – Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın şanı ne yücedir.
37 – Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 – Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
39 – Ay’a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 – Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 – Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 – Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 – Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 – Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45 – Durum böyle iken onlara: “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin” denildiği zaman,
46 – Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 – Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?” dediler.
48 – Yine onlar: “Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?” diyorlar.
49 – Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 – O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51 – Sûr’a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 – Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân’ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler” derler.
53 – Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 – Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 – Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56 – Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57 – Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58 – (Onlara) Rahîm olan Rab’den “selâm” sözü vardır.
59 – Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 – “Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?” (buyurulacak)
62 – Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 – İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 – Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 – Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66 – Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
67 – Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
68 – Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 – Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da… O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’ân’dır.
70 – (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71 – Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72 – Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 – Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 – Onlar, Allah’tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75 – Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76 – O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 – İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 – Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: “Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?” dedi.
79 – De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.”
80 – Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O’dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 – Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82 – O’nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
83 – O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah’ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.
[[https://www.dirilispostasi.com/gundem/ayetel-kursi-arapca-yazilisi-ve-okunusu-5be575885fe829728817e5d0]]
Yasin Suresi hakkında sahih hadisler
Yasin Suresi faziletleri hakkında hadisler de rivâyet edilmiştir. Hadisler genel olarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem), Yasin Suresi‘ne fazlasıyla önem verdiğini gösterir.
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ân’ın kalbi de Yâsin’dir. Kim Yâsin’i okursa, Allah onun okumasına, Kur’ân’ı on kere okumuş gibi sevap yazar.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’n, 7; Dârimî, Fedâilu’l-Kur’ân, 21)
“Yâsin, Kur’ân’ın kalbidir. Allah’ı ve ahiret gününü arzu ederek Yâsin okuyan kimsenin geçmiş günahı affedilir. Onu ölülerinize okuyunuz.” (Ebû Davud Cenâiz 20; İbn Mace, Cenâiz 4; İbn Hanbel, Müsned V, 26, 27)
Yahyâ b. Ebî Kesîr şöyle demiştir:
“Kim gece Yâsîn sûresini okursa, sabaha kadar sevinç içinde olur. Kim de sabah Yâsîn sûresini okursa, akşama kadar huzur içinde olur.” Bu haberi bana, bu söylediğimi tecrübe eden birisi, haber verdi. Bunu Sa’lebî ve İbn Atiyye zikretti. İbn Atiyye, “tecrübe bunu doğrulamaktadır.”
Bu surelere de göz atın:
♦ Ayetel Kürsi
♦ İnşirah Suresi
♦ Fetih Suresi
♦ Kureyş Suresi
♦ Ali İmran Suresi