KANAL İSTANBUL MİLLETİMİZİN PROJESİDİR
Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanımızın milletin onayına sunduğu, milletin de onay verdiği bir projedir. Kanal İstanbul hep söylüyoruz Boğaz’ımızın özgürlük projesidir. Yüzde 52’si yeşil alanlardan oluşan Türkiye’nin en çevreci şehircilik projesidir. Yapacağımız rezerv konutlarla İstanbul’u depreme hazırlayan büyük bir dönüşüm projesidir. Sayın Vekil bilim insanlarının olumsuz görüşleri var dedi. Şu bilim insanlarını bile ayıran, ayrıştıran aklı artık terk edin. Biz Kanal İstanbul’da Cumhuriyet tarihinin en katılımlı, en şeffaf ÇED sürecini yürüttük. ÇED Raporu da 200 bilim insanımızın katkılarıyla hazırlandı. Deniz araştırmaları yaptık, dalga, taşkın, su kalitesi, yer altı suyu, deprem ve tsunami modelleme çalışmalarını titizlikle yürüttük. Kanal İstanbul çevresine bir buçuk milyon nüfus gelecek yalanlarına hala devam ediyorsunuz. Projenin planlamasını biz yapıyoruz, bizim böyle bir şeyden haberimiz yok. Hem ÇED’de hem de planlamalarımızda 500 bin nüfusu geçmiyoruz. Bu 500 bin nüfus da ilave nüfus değildir; çeperdeki, çevrelerdeki ilçelerin dönüşümü için kullanılacak rezerv alanlardan oluşmaktadır.
Proje ile Kanal İstanbul ile gündeme gelmeye çalışanların ne yazık ki bir tehdit dili kullandığına şahit oluyoruz. Bir bakıyorsunuz müteahhitler tehdit ediliyor, bir bakıyorsunuz devlet kurumları, çalışanlarımız, Bakanlık çalışanları, kurumların başındaki yöneticiler tehdit ediliyor, vatandaşlarımız tehdit ediliyor. Tabii bu tehdit dilini kullananlar şunu çok iyi bilmelilerdir ki bu millet bu tehditlere kulak asmaz, tehdit edenleri görür ve gereken cevabı da verecektir ve ben sadece Yunus Emre’nin sözleriyle yetiniyorum illa edep, illa edep, illa edep diyorum. Yakmakla, yıkmakla, küfür etmekle, tehdit etmekle muhalefet edilmez. Siz yıkmak dersiniz biz yapmak deriz. Siz yıkarsınız biz yaparız. Yakıp yıkanlar, yapmanın mutluluğunu, eser kazandırmanın gururunu, milleti memnun etmenin ne demek olduğunu bilmezler.
Biz Salda’ya sahip çıkınca mı Salda değerli oldu?
Salda’nın hali ne oldu? Görsellerini kitapçıklar halinde herkesle paylaştık ve bu anlamda Salda’da biz müdahale etmeden önceki hali de ortadaydı. Asıl soru şu: Salda’yı bir tertemiz hale getirdik. Peki siz Salda bu haldeyken neredeydiniz? Yani Salda’da kumsala araçlar girerken, kıyıda çamur banyosu yapılırken siz neredeydiniz? Biz Salda’ya sahip çıkınca mı Salda değerli oldu? Biz kıyıdaki, çevredeki o çöpleri, konteynırları, derme çatma binaları kaldırdığımız için mi rahatsızsınız? İnsanlarımıza daha iyi şartlarda orda dinlenme imkanı verdiğimiz için mi rahatsızsınız? Anlamakta açıkçası zorluk çekiyoruz.
MARMARA DENİZİNİN EKOLOJİK, BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLĞİNİ KORUMAK İSTİYORUZ
Marmara Denizi’mizi hem bugün hem de gelecekteki tehlikelerden korumak adına tüm belediyelerimizle birlikte tarihi bir doğa koruma adımı attık. Marmara Denizi Özel Çevre Koruma Bölgesi; Marmara Denizi’nin ekolojisini, biyolojik çeşitliliğini korumak için daha uzun soluklu bir strateji yürütmek için ortaya koyduğumuz bir çalışmadır. Bu çalışmamız Marmara Denizi’nde ve İstanbul Boğazı’nda da ve hatta dolaylı olarak Ege ve Karadeniz’de çevre kirliliğini engellemek için, bölgenin de doğal yapısını korumak içindir. Bilim insanlarımızın hazırladığı raporlar neticesinde yapılmış çok kapsamlı bir düzenlemedir. Planlama ve yetki açısından baktığımızda Adalar ilçesinde zaten doğal koruma alanlarımız hâlihazırda vardı, bunun dışında arkeolojik sit alanları vardı. Bu alanlarda planlama ve onay yetkisi de zaten geçmişten bu yana Bakanlığımıza aitti. Yine Boğaziçi kapsamında sahil şeridi ve öngörünüm alanlarında sekretarya görevi Bakanlığımızda, plan onayı ise Boğaziçi Yüksek Koordinasyon Kurulu’ndadır. Biz İstanbul’umuza, ülkemize, ülkemizin geleceği gençlerimize bir söz verdik ve şu an bu sözümüzü tutuyoruz. İnşallah Marmara Denizi’mizi ortaya koyduğumuz stratejik planımızla üç yıl içerisinde, 2024 yılına kadar bu plan çerçevesinde uygulamaları hayata geçireceğiz ve Marmara’nın ülkemiz için, vatandaşlarımız için ne kadar değerli olduğu anlayışı ile, bilinci ile hareket etmeye devam edeceğiz.
SIRTINI FETÖ'YE, PKK'YA DAYAYIP PARMAK SALLAMA DÖNEMİ BİTMİŞTİR
Biz Anadolu Anadolu dedikçe, biz eser eser dedikçe maalesef cevap vermeyi zül kabul ettiğimiz sorularla karşılaşıyoruz. Bakanlığımızda zaman zaman yaptığımız atamaları başka yerlere çeken bir anlayışla karşı karşıyayız. Bir kere bu soruyu soran Ömer Faruk Gergerlioğlu’na öncelikle şunu söylemek isterim; sırtını vesayeti, cuntayı, mafyayı, FETÖ’yü, PKK’yı dayayıp, millete parmak sallama dönemi bitmiştir, efendilik yapma dönemi bitmiştir. Bu da AK Parti döneminde bitmiştir. Kimse arkadaşlarımız hakkında mesnedi olmayan iddialarda bulunmasın. Bunu söyleyen önce kendisine bakacak. Şu anda iş tuttuğu, kökü dışarıda, kendi içeride arkadaşlarına, birlikte yol yürüdüklerine, iş tuttukları ABD’deki FETÖ trollerine bakacak. Bunu söyleyen ondan sonra karşımıza geçecek onurlu bir şekilde konuşacak. Bizim Gergerlioğlu’nun söylediklerinin bizim nezdimizde hiçbir şekilde kıymeti harbiyesi yoktur.
İZMİR'DE NE YAPTINIZ SORUSUNA CEVAP!
İzmir’de vatandaşların mağdur olduğu söylendi. Bir kere Gazi Mustafa Kemal’in mağrur İzmir’ini 20 yılda mağdur İzmir siz yaptınız başkanım.
Ve bana İzmir’de 25 yıldır ne yaptınız? Bir tane kentsel dönüşüm projesi, bir tane deprem dönüşüm projesi, başlattığınız bir tane çalışmayı, bir örneği gösterir misiniz? Bunu söyler misiniz?
İzmir depremi oldu. Biz Bakanlıklarımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı çerçevesinde İzmir’e depremden 3 saat sonra gittik. Sokak sokak, mahalle mahalle, Bayraklı’da, Konak’ta, Karşıyaka’da, depremin olduğu her alanda, her alanda istisnasız vatandaşımızın yanında olduk ve olmaya da devam ediyoruz.
Tabii sadece İzmir’de değil Sayın Başkan; Elazığ’da, Malatya’da, Giresun’da, Bartın’da, Kastamonu’da, Trabzon’da, Rize’de gidin bizim bir projemizi görürsünüz. Söz verdiğimiz gibi 1 yıl içerisinde vatandaşlarımıza yine konutlarını teslim ettik, etmeye de devam edeceğiz.
Tabii bazıları bakıyor göremiyor, duygu anlamında da algılayamıyor. Türkiye’nin her yerine bu anlamda ateş düştü. Biz gittik, milletvekillerimizle, belediyelerimizle, yine sivil toplum örgütlerimizle vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderebilmek amacıyla enkaz alanlarında sabahlara kadar olduk. İstisnasız söylüyorum bunu. Hiçbir şekilde de çakarlı arabalarla bilmem nelerle de gezmedik. Acı üzerinden hiçbir şekilde siyaset yapmadık. Hep şunu söyledik: Bir olacağız, beraber olacağız ve vatandaşlarımızın depremden, selden, afetten hasar gören vatandaşlarımızın yarasını saracağız dedik. Tabii CHP’ye gönül vermiş kardeşlerimiz bile bizim önümüzü kesti Sayın Başkan. Dedi ki hakikaten biz çok mutlu olduk, sizin adınıza da mutlu olduk. Dedi ki biz bunu 25 yıldır görmedik Sayın Bakanım söz verdiniz, geldiniz sözünüzü tuttunuz, Allah sizden razı olsun dedi ve biz de o mutlulukla, o heyecanla işlerimizi yapıyoruz ve yapmaya da inşallah devam edeceğiz. Tabii biz sizden takdir beklemiyoruz ama bu kutlu çatı altında en azından afetin siyasetini yapmayalım. Devletimiz tüm kurumlarıyla, gönüllü kuruluşlarıyla, depremlerde İzmir’de, Malatya’da, Elazığ’da, Kastamonu’da her afetzedenin yanında olmuş, seferber olmuş ve bu seferberlik anlayışıyla çalışmıştır.
Tabii buraya geldiler çakardan bahsettiler. Orada çalışanlara, emek verenlere haksızlık ediyorsunuz. Hiçbir şekilde bu noktada İzmir’de de mağduriyet adına herhangi bir durum yoktur ve İnşallah 26 Kasım’da Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle İzmir’de ilk konutlarımızın Bayraklı’da 7 bölgede başlattığımız 750’ye yakın bağımsız bölümü içeren konutlarımızın teslimini de depremin birinci yılında yapacağız. Etap etap diğer konutlarımızı da bitireceğiz ve söz verdiğimiz şekliyle vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek şekliyle, en güzelini, en iyisini İnşallah onlara sunacağız.
MİLLETİMİZİN DERDİYLE DERTLENDİK, YOLLARA DÜŞTÜK
Biz bu anlamda Ankara’da o meşhur karanlık ajanslar tarafından üretilen, millete en ufak bir faydası bile olmayan tartışmaların içerisinde hiçbir zaman olmadık, hiçbir zaman da olmayacağız. Bizi dedikoduların, iftiraların, söylentilerin, ithamların, karanlık ve kirli senaryoların peşine takılıp gidenlerin arasında bulamazsınız. Milletimizin derdiyle hemdert olduk. Milletimizin derdiyle dertlendik ve yollara düştük. Bizi arayan Şırnak’ın yollarında bulur. Bizi arayan Edirne’nin yollarında bulur. Bizi arayan Konya’nın, Trabzon’un kentsel dönüşüm projelerinde bulur. Bizi arayan Ankara’nın millet bahçesinde bulur. Bizi arayan İzmir’deki deprem konutlarında bulur, Antalya’da bulur, Muğla’da bulur, Kastamonu’da bulur ve bu noktada bizi arayan 84 milyon vatandaşımız emin olsunlar ki biliyorlar onlar da hemen yanı başlarında bizim olacağımızı, en zor günlerinde yanlarında olacağımızı çok da iyi biliyorlar, yanı başlarında bulurlar. Biz yurt açıyoruz, üniversite yapıyoruz ve yeni yuvalar yapıyoruz, yeni sosyal konutlar yapıyoruz. Milletimizin geleceği için, kadınlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız, yavrularımız için gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Bu noktada şantiyelerimizde bulursunuz, çizmemizi ayağımıza giymiş depremde, enkaz alanlarında bulursunuz Başkanım. Bizi ararsanız bu anlamda adresimiz belli. 81 ilde Anadolu’da bizi bulabilirsiniz, tüm ekibimizle birlikte çünkü 350’nin üzerinde ziyaret yaptık ve bu ziyaretleri de inşallah bu koltuktan kalkacağım güne kadar da yapacağım, vatandaşımın yanında da olmaya devam edeceğim.
HDP MİLLETE FAYDASI OLAN PROJELERDE OLMADI, OLAMAZ DA
Özellikle HDP millete faydası olan, doğamıza faydası olan, çevremizi koruyucu hiçbir adımın içerisinde olmadı da olamaz da. Biz en azından icraat anlamında belediyelerin yönettikleri dönemde tek bir doğru, tek bir güzel, tek bir çevreci adımın atıldığını görmedik. Diyarbakır’da döktükleri betonu gördük. Belediye kasasında olması gerekirken milletin cebinde olması gerekirken, Belediye kaynaklarının nasıl terör örgütüne peşkeş çekildiğini gördük. Milletimize de açıkladık. O süreci siz çok iyi bilirsiniz. O sizin rantçı ifadelerinizi aynen size iade ediyorum. Kimin rantçı olduğunu, kimin yağmacı olduğunu, kimin talancı olduğunu milletimiz çok iyi biliyor. Biz Diyarbakır Sur’da sizlerin yaktığınız, yıktığınız, harabeye çevirdiğiniz yerleri Diyarbakır Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Kararı ile aslına uygun bir şekilde yeniden inşa ettik ihya ettik.