Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Türkler, dokumacılık dendiğinde tüm dünyada ilk akla gelen milletler arasındadır. Orta Asya’da konar-göçer bir hayat süren Türkler için dokumacılık son derece önemli bir yere sahiptir. Bu kültür içinde özellikle halılar önemli bir yer tutar. Bu anlamda mesela “düğümlü halı” ilk defa Orta Asya’da Türklerin yaşadığı bölgelerde ortaya çıkmış ve buradan dünyaya yayılmıştır. Bu alanda yapılan araştırmalara göre halı, Orta Asya’da yaşayan Türk devletlerinde sadece bir örtü veya süsleme malzemesi olarak değil taht örtüsü olarak da kullanılmaktaydı. El tezgâhlarında dokudukları halıları çadırlarının içini sıcak tutmak için sergi malzemesi olarak kullanan Türkler, namaz kılmak ve odalarının duvarlarını süslemek için de çeşitli ebat ve şekilde halılar dokumuşlardır.  

TÜRK HALISININ BAŞKA ÖRNEĞİ YOKTUR

11 ve 12. yüzyıllarda İran’dan Mezopotamya ve Suriye’ye kadar uzanan geniş sahada hâkimiyet kuran Selçuklu Türkleri sayesinde Türk halıları batıya doğru yayılmıştır. Antik kaynaklarda halı merkezlerinden ve bu alanda çok övülen Selçuklu halılarından sıkça bahsedilmesine rağmen Büyük Selçuklular devrinden günümüze ulaşan Türk halısı örneği yoktur. Bu durum, Büyük Selçuklulara ait halı, kilim ve tekstil ürünlerinin Moğol istilası sırasında yok olması ile açıklanır. Bununla birlikte Anadolu Selçuklularına ait halı ve kilim örnekleri mevcut olup her biri âdeta birer sanat eseridir. Boyutları 5-6 metreyi bulan, geometrik desenlerle harmanlanmış, bitki motifleri ile süslenmiş Selçuklu halıları İstanbul’da, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

ANADOLU HALILARI

Osmanlı Yükselme Dönemi’nde itibaren Anadolu halılarının geometrik ve karakteristik özellikleri âdeta yıkıma uğramıştır. Aşırı derecede üsluplanarak geometrikleşmiş bitki motifli kompozisyonlar ve abartılmış desenlerin etkisi 16. yüzyıl boyunca halılarda kendini göstermiştir. Bu üsluptaki halılara Holbein halıları deniliyordu. Bu ismin verilmesinin sebebiyse Alman ressam Holbein’in halıları tablolarında resmetmiş olmasıydı.

17. yüzyılda ise halılar, teknik ve desen bakımından aynı olan iki grup altında toplanıyordu. İlki Uşak halıları, Osmanlı sarayına serilmek ve yabancı ülkelere hediye olarak verilmek üzere Manisa ve Uşak’ta ısmarlama yolu ile dokunmuştur. Uşak halıları, İzmir limanı vasıtasıyla Avrupa’da “İzmir halısı” olarak tanınırdı. Diğer bir tür olan saray halıları ise Osmanlı sarayında sanatkârlar tarafından dokunan halılardır. Saray halılarını, Anadolu halılarından ayıran en önemli fark, saray halılarının “sine” denilen İran düğümü ile dokunmuş olmasıdır.

HER SANTİMETREKAREDE 36 GÖRDES DÜĞÜMÜ!

Osmanlı Dönemi’ndeki halıların en önemli özelliklerinden biri de halının üstüne işlenmiş olan motiflerdir. Motifler, dokuyan kişinin tasarladığı veya aktarmayı düşündüğü olayın veya nesnenin sembolik karşılığıdır. Örneğin dünyada el ile dokunan en eski halı olarak kabul edilen Pazırık halısı, 183 x 200 cm boyutlarında olup Asya atlı göçebe toplumu kültür öğelerinin bir yansıması niteliğindedir. Motiflerin zenginliği ve dokuma özellikleri ile dikkati çeken Pazırık halısında mutlu yaşamı temsil eden bölüm halının ortasına yerleştirilmiş, bordürlere işlenen hayvan figürleri ve süvari figürleri ise ters hareketli olarak dağıtılmıştır. Türk halı sanatının da başlangıcı olarak kabul edilen Pazırık halısı, 1947-1949 yılları arasında Sibirya’da Altay Dağlarının eteklerinde bulunmuştur. Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Ermitaj Müzesi’nde sergilenen Pazırık halısının MÖ 3. yüzyılda Asya Hunları tarafından dokunduğu kabul edilmektedir. Bu halı, her santimetrekaresinde 36 Gördes düğümü ile bir ustalık eseridir.

TÜRK HALILARINDAKİ MOTİFLERİN ANLAMLARI

Türk halılarında görülen bazı motifler ve anlamları şunlardır: Akrep motifi, yeraltı güçlerinin ya da kötülüğün sembolüdür. Zehirli ve öldürücü gücü nedeniyle ölüm, hastalık, acı ve keder gibi manalara gelir. Gurur ve özgürlüğün simgesi olarak da görülür. Koçboynuzu motifi, erkekliği, cesareti ve gücü sembolize eder. Eli belinde motifi, kadını, anneliği, doğurganlığı dolayısıyla bereketi simgeler. Kuş motifi ise çok farklı anlamlara gelir. Mutluluk, sevinç, ölen kişinin ruhu ve kadınla özdeşleşmiştir. Saç bağı motifi, genç kızların evlenme isteğini gösterirken doğum ve çoğalmayı da ifade eder. Aynı şekilde küpe motifi de genç kızların evlenme isteklerini aile büyüklerine en güzel şekilde iletir.

HAYAT AĞACI MOTİFİ

Hayat ağacı, dünya ile ahiret arasında bir eksen olarak kabul edilir. Muska motifi kötülüklerden korunmak amacıyla kilimlerin üzerine işlenir. Beraberinde kullanılan aynı anlama sahip bir diğer kilim motifi ise nazarlıktır. Nazarlık motifi de tıpkı muska deseni gibi bulunduğu yeri ve sahibini nazardan koruyacağı düşüncesi ile kilimlere dokunur. Ayrıca göz motifi de bu bakış açısı ile kem gözlerden korunmak için halı ve kilimlerde kullanılan bir başka desendir. El, parmak ve tarak motifi ise verimliliği ve üretkenliği sembolize etmektedir. Yaratıcı gücün sembolü olan el; kudret, kuvvet ve hükmetme gücünü simgeler. Yıldız motifi, mutluluğun ve saadetin sembolüdür. Yılan motifi, yılanın deri değiştirmesinden dolayı ölümsüzlüğü ve dünyanın yaratılışını sembolize eder.  

Mehmet Eslem Turgut

***

Ürdün’de ad verme geleneği

Ürdün’de yeni doğan çocuğun ismi baba, anne, dede ya da diğer aile büyükleri tarafından verilir. En yaygın erkek ve kız isimleri şunlardır:

1- Muhammed /   محمد

2- Ahmed / أحمد

3- Abdullah / عبدالله

4- Omar / عمر

5- Farah / فرح

6- Mariam / مريم

7- Juri / جوري

8- Layan / ليان

Resmî belgelerde (kimlik, pasaport, doğum belgesi vb.) isimler 4 haneden oluşur: 1. hane isim, 2. hane baba ismi, 3. hane dede ismi, 4. hane soyadı. Örneğin Sulieman Bilal Sulieman Farghal, Abdullah Zakariya Abdullah AL-Tarawneh, Mohammed Nizar Abdo AL-Khateeb, Abdurrahman Nabil İsa AL-Khderat, Abdelkarim Sami Abdelkerim AL-Rawashdeh ve Thaer Samer Ahmed AL-Odeh.

Ürdün’de soyadı ise büyük dedenin (4,5, 6 veya 7. kuşak) ismi, lakabı, eskiden yaptığı iş, yaşadığı köyün veya şehrin ismi olabilir. Mesela bizim aileye Farghal/فرغل soyadı verilmiş. Bunun hikâyesi şöyle: Hasan dedem, bir gün kabile meclisinde Kur’an okurken Şerh Suresi’nin " فصل لربك وارغب " diye geçen ayetini " فصل لربك فرغل" şeklinde yanlış okumuş. Bundan dolayı Farghal/فرغل soyadı olarak verilmiş bizim aileye ve bu olaydan sonra dedem Hasan Farghal ( (حسن فرغل  diye anılmış. Farghal/فرغل adı Türkçede behdel (sırtlanın oğlu) anlamına gelir. Benimle aynı sınıfta okuyan Ürdünlü arkadaşım Abdülkerim’in ailesi ise Rawashdeh/الرواشدة  soyadını almış. Arkadaşımın büyük dedesinin ismi Rashed/راشد olduğu için soyadı olarak bu isimden türetilmiş olan  Rawashdeh/الرواشدة  ismini soyadı olarak almışlar.

Ad verme konusundaki bir diğer husus da evlilik sonrası kadınların soyadının ne olacağı meselesidir. Ürdün’de kadın evlendikten sonra soyadını değiştirmeyip babasından aldığı soyadını kullanır. Bu uygulamanın dayanak noktası ise Ahzab Suresi’nin 5. ayetidir:  

ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ ۚ فَإِنْ لَمْ تَعْلَمُوا آبَاءَهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ ۚ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا

أَخْطَأْتُمْ بِهِ وَلَٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا

Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 

Sulieman Farghal 

Editör: Haber Merkezi