İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Diriliş Postası Gazetesi köşe yazarı İsrafil Kuralay, Türk yapımı dizilerin yurt dışında 150 kadar ülkede gösterilmesi ve elde ettiği başarıyı AA muhabirine değerlendirdi.
İTO’nun kültür ve sanatla ilgilenmesinin oldukça doğal olduğunu söyleyen Kuralay, “Kültür sanatla ilgili bütün şirketler bizim üyelerimiz aynı zamanda. Sinema, televizyon, tiyatro ve kitap alanındaki yayıncılarının hepsinin üyemiz olması dolayısıyla İTO doğal olarak kültür sanatla ilgileniyor. Bunun bir sosyal sorumluluk projesi gibi algılanmaması gerektiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Kuralay, kendi işinin de kültür sanatla ilgili olduğunun altını çizerek, “Kültür sanat İTO için bir ekonomi. Biz buna kültür ekonomisi diyoruz. Bu şirketler de kültür ekonomisinin bir parçası. O yüzden diğer sektörlerin yanında kültür sanat ekonomisi de daha fazla katma değer sağlayan, lokomotif bir güç. Rakamlarla ölçülemeyecek katkılardan söz ediyoruz.” diye konuştu.
Kültür-sanatın ekonomiden ayrı algılandığına dikkati çeken Kuralay, şunları aktardı:
“İTO şapkasıyla baktığınız zaman ‘müşterisi olmayan mal zayidir’ kavramından yola çıkarsak, her işin bir müşterisi olması gerekiyor diye düşünüyorum. Bu, resim, kitap, heykel, film ya da dizi olabilir. Bir müşterisi olmadığı zaman bunların yürüme şansı yok. ‘Sanat, sanat için mi yoksa toplum için midir?’ şeklinde klasik bir tartışma var. Artık sanatı sanat için yaparak bir ekonomi oluşturmak mümkün değil. Bir de sanatın tabii ticaret odası açısından ön açıcı bir tarafı da var. Diğer sektörlerin uluslararası pazara çıkmasında, ülkenin, İstanbul’un marka olmasında çok büyük katkıları var. Özellikle son yıllarda Türk dizilerinin dünya pazarlarındaki başarısı hepimizi gerçekten sevindiriyor.”
İsrafil Kuralay, son 15 yılda sinema ve dizi sektöründe gerçekten çok büyük bir ivme gösterildiğini, bunun tamamen sektörün başarısı olduğunu söyleyerek, “Sektör dişiyle tırnağıyla bu başarıyı yakalamış oldu. Kamu da devlet de bunu gördü ve destek oluyor, olmaya çalışıyor. Daha önce kamu desteği daha çok sinema alanında oluyordu. Artık televizyon dizileri, belgeseller ve animasyon gibi alanlarda da destekler var.” dedi.
“BU BAŞARI HİKAYESİNİ SÜRDÜRMEMİZ LAZIM”
Türk dizileri veya hikayelerindeki başarının nedenlerine de değinen Kuralay, “Bizim hikayelerimizin insani bir tarafı var. Katıldığım uluslararası fuarlarda da bütün yeni, yerli ve yabancı dizileri seyrederek bir mukayese yapmaya çalışıyorum. Bizim hikayelerimizde insani, merhametli bir taraf var. Acının acı, hüznün hüzün, sevginin sevgi olarak verildiği bir taraf var. Bu bizim başarılı yönümüz. Bunu kaybetmememiz lazım. Yani başka ülkelerin dizilerini seyrettiğimiz zaman acı ve hüzün var ama merhamet yok. Acı, acı gibi hüzün, hüzün gibi değil yani. Bizim başarımız tamamen burada diye düşünüyorum. O yüzden bizim bu başarı hikayesini sürdürmemiz lazım. Nitekim dünya da bizim dizilerimizdeki bu başarıyı gördü.” ifadelerini kullandı.
Kuralay, Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla farklı yönü daha olduğunu anlatarak, şunları söyledi:
“Türk milletinin dokunmadığı bir coğrafya ve millet yok. Müthiş bir toplum bu. Tarihi birikimiyle dünyanın her yerinde iyilik hikayeleri var. Resmi veya siyasi şapkaları çıkardığınız zaman, insani anlamda, doğu, batı, kuzey veya güneydeki insanların Türklerle olumlu hikayeleri var. Bu çok dikkatimi çeken bir konu. Herhangi bir ülkenin insanıyla konuştuğumuzda, ‘Nerelisiniz?’ dediklerinde, ‘Türküm. İstanbulluyum.’ dediğinizde, yüzlerinde bir gülümseme oluyor. Ben bunu ilk gördüğümde, insani bir tavır olarak düşündüm. Niye ‘Norveçliyim’ dediği zaman aklına bir hikaye, yüzüme gülümseme veya hüzün gelmiyor da Türkiye denildiğinde neden böyle oluyor? Bunu biraz araştırınca, insanların Türkiye ile Türkler ve İstanbul ile ortak hikayeleri var. Ya dedeleri ya nineleri burada bulunmuş ya buradan geçmişler veya orada Türklerle çok güzel hikayeler var.”
Farklı ülke halkları üzerindeki pozitif algının çok iyi olduğunu düşündüğünü söyleyen Kuralay, “Bu da Türk dizilerine yansıyor. 150’ye yakın ülkede Türk dizileri gösterilmiş durumda. Zaman zaman yükselen, alçalan grafikler oluyor. Orta Doğu’da bir dönem reyting rekorları kırıyordu bizim diziler. Sokakları boşaltıyordu. Hatta Araplar gittiğimiz zaman önce bizimle İngilizce, sonra Arapça konuşurdu. Son zamanlarda ise ‘Merhaba. Nasılsınız? Şu dizideki, şu oyuncu ne yapıyor?’ gibi Türkçe konuşmaya çalışan insanlarla karşılaşıyorduk. Son zamanlarda Latin Amerika’da Türk rüzgarı esmeye başladı. İspanyol kökenli ülkelerde Türk dizileri reyting rekorları kırıyor.” dedi.
İsrafil Kuralay, Brezilya’da Türk dizisi izleyen bir izleyicinin çocuğuna dizideki kahramanın adını koymak istediğine işaret ederek, şunları aktardı:
“Türk Büyükelçiliğine başvurarak ‘Bu gerçekten bir ad mıdır? Bir yanlışlık yapmayalım.’ diyor ve çocuğuna Türk dizisindeki kahramanın adını vermek istiyor. Bu kadar etkileyici ve öncü bir stratejik bir sektörden söz ediyoruz. ‘Yumuşak güç’ olarak ifade ediliyor. Gerçekten de öyle. Yani ülkelerin politik olmayan, insani ve sosyolojik yönünü gösteren bir boyutu var. Bunu da seyircilerin anladığını düşünüyorum. Ama hikayeleri de sürdürmemiz gerekiyor. Son zamanlarda biraz Japonya, Hindistan ve Güney Kore atakta. Özellikle Güney Kore format ve yapımlarda biraz daha atak davranıyor. Kamu desteği de çok yüksek. Bizim de bu sektörü desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.”
“YENİ MÜZE YAPILMASI LAZIM”
Türkiye’nin hikaye anlamında zengin olduğunu kaydeden Kuralay, Anadolu’da kurulan Frigya, Lidya, Selçuklu, Mezopotamya ve Osmanlı devletine işaret etti. Kuralay, “Bu medeniyetlerin hepsi bu coğrafyada yaşamış ve bize bir şeyler bırakmış. Bize bırakılan hikayeyi dizilerle filmlerle kitaplarla sürdürmemiz gerekiyor. Ayrıca başarıyı sadece dizilere bırakmamak lazım. Belgeseller, yarışma programları, diğer formatlar, tiyatro ve edebiyatta devam ettirmek gerek. Aslında edebiyatta da son yıllarda büyük başarımız var. Kültür ve Turizm Bakanlığının TEDA projesi malumunuz. Bir çalışmayla binlerce eserin başka dillere kazandırılması sağlandı. Bunların devam etmesi lazım. Özellikle kültür sanat ekonomisinin mutlaka acilen yükselerek devam etmesi lazım. Bizim ihraç edeceğimiz filmimiz de dizimiz de kitabımız da var. Hatta müzelerimiz, tarihi eserlerimiz var.” dedi.
İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay, müzelerin kültür sanat hayatındaki önemine de dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Topkapı Sarayı’nın yüzde 35’i sergide. Yani yüzde 70’i duruyor. İstanbul’da veya başka şehirlerde müze ihtiyacı var. Yeni müze yapılması lazım. O açıdan baktığımız zaman kültür sanat ekonomisi Türkiye’nin bir fırsatıdır, tarihidir, birikimidir. Hatta bazen biraz espriyle karışık ‘Allah Araplara petrolü vermiş. Onların pek kıymetini bildiği söylenemez.’ diyoruz. Türklere de kültür vermiş. Gerçekten inanılmaz bir miras. Her anlamda, ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda yüzümüzü yere eğdirecek hiçbir tarafı yok. Ekonomik olarak daha çok kazanabiliriz. İstanbul bu sene nüfusundan fazla turist alacak. Bu İstanbul için kesinlikle yeterli değil. İstanbul daha büyüğünü hak ediyor. İstanbul bir hazine ama İstanbul’la ilgili yurt dışında bir tanıtım kampanyası yapmıyoruz.”
Özellikle İspanyolca konuşan Latin Amerikan ülkelerinde Türk dizilerinin büyük ilgi gördüğünü dile getiren Kuralay, bu yapımların dizi endüstrisi dışındaki diğer ekonomileri de tetiklediğini aktardı.
Kuralay, Hollywood’un yıllarca ABD ve Amerikan ticaret odaları tarafından desteklendiğini anlatarak, “Bir dönem Amerikan ticaret odaları 100’den fazla ülkede sinemaların gösterim ekipmanlarını ücretsiz olarak dağıttı. Hollywood böyle Hollywood olmuştur. Onun için bizim de bu öncü sektörü desteklememiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Her yıl Cannes’da gerçekleşen, dizi, film, içerik, TV ve yapım sektörünün en prestijli fuarı olan MIPCOM 2019’a Türkiye’nin katılımına ilişkin de bilgi veren Kuralay, şunları söyledi:
“Bu sene MIPCOM’a 25 firma katıldı. Orası bir market olduğu için sinema festivalleriyle karıştırmamak gerekiyor. Festivallerde daha çok oyuncular ve filmler gündeme getiriliyor ama markette daha çok satış önemli yani elinde onlarca dizi olan dağıtımcı ve satıcı firmalar var. Orayı tamamen bir market olarak değerlendirmek lazım. Bu sene Türkiye 25 firmayla katıldı. Bunların içinde çok büyük dağıtımcı firmalar var. Hatta Türk dizilerini dağıtan yabancı firmalar da var.”