Osmanlı İmparatorluğu'nda tımar sistemi, devletin askeri ve ekonomik yapısını şekillendiren önemli bir düzenekti. Tımar, bir kişinin devlete hizmeti karşılığında kendisine toprak verilmesi anlamına gelir. Bu topraklar, yalnızca tarım için değil, aynı zamanda asker yetiştirilmesi ve vergi toplama gibi çeşitli askeri ve idari işlevlere de hizmet ediyordu.

Tımarın temel işleyişi, Farsça kökenli olup, "toprak tahsisi" anlamına gelir. Osmanlı'da, özellikle 14. ve 15. yüzyıllarda, bu sistem, merkezi otoritenin taşradaki egemenliğini sağlamada ve ordunun süvari gücünü beslemede önemli bir rol oynadı. Tımarlar, üç ana kategoriye ayrılırdı: "Has" (geliri 100.000 akçeden fazla olan topraklar), "Zeamet" (geliri 100.000 ile 20.000 akçe arasında olanlar) ve "Tımar" (geliri 20.000 akçeden az olanlar). Bu topraklar, genellikle devlet görevlilerine, sipahilere ve savaşa katılan kişilere verilirdi.

Kayseri’de korkutan baraka yangını Kayseri’de korkutan baraka yangını

Tımar topraklarında yaşayan köylüler, bu toprakları kiralayarak üretim yaparlardı. Ancak, tımar toprağını terk etmek, özellikle yasa dışı şekilde kaçmak, ciddi sonuçlar doğurabiliyordu. Bu sistemde, köylüler tımarı terk ettiklerinde bazen yıllarca geri getirilebiliyorlardı. Tımarın en belirgin özelliği, tarım gelirlerinin asker yetiştirmek için kullanılmasıydı.

Zamanla, ateşli silahların yaygınlaşması ve Yeniçeri Ocağı'nın gücünün artmasıyla, tımar sisteminin askeri işlevi azalmaya başladı. 1839’da Tanzimat Fermanı ile tımar sistemi resmen kaldırıldı.

Kaynak: Haber Merkezi