Diriliş Postası Muhabiri Aslıhan Şimşek/İstanbul

Suriye’de 9 yıldır süren iç savaş süresince Katil Esed ve yandaşları milyonlarca insanı göz kırpmadan katletti. Saldırılar sebebiyle evini ve yakınlarını kaybeden insanlar, güvenli bölgelere göç etmek zorunda bırakıldı. Yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli Türkiye sınırından geçerek ülkemize misafir oldu. 2019 yılının başından beri İdlib’ten sınıra gelen göç dalgası ise 1 milyon 300 bini buldu. Savaşın ortasında kalan çocuk ve yetişkinler barınma, yiyecek, su, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, göç eden topluluklar ise yabancısı oldukları şehirlere alışmaya çalışıyor.

Temel güvenlik ve barınma ihtiyacının dışında göç ettikleri toplumlar tarafından ötekileştirilmeye maruz kalan Suriyeli muhacirler, savaşın ardından kalan psikolojik travmaları bilinçlerinde ve yüreklerinde taşımaya devam edecekler.

ÇOCUKLARDA “DÜNYA GÜVENSİZDİR” ALGISI OLUŞUYOR

Başta çocuklar olmak üzere, Suriye’deki savaşın insan hayatına yansıyan acımasız ve korkutucu yüzü her geçen gün kendini daha çok göstermeye başladı. Okulların tereddütsüzce bombalandığı bir ülkede çocukların sağlıklı bir zihin dünyası oluşturması mümkün görünmüyor.

Psikolog Reyhan Özyağlı, her çocuğun doğarken güvenlik ihtiyacının karşılanmasını istediğini söylerken dünyadan aldığı güven mesajıyla hayatına devam ettiğini vurguladı. Güvenlik ihtiyacı oluşan bireyin insanlarla kolaylıkla bağ kurabildiğine ve sevmeyi öğrendiğine dikkat çeken Özyağlı, savaşın ortasında kalan bir çocuğun zihnindeki yazılımın dünyaya karşı olumsuz olacağına işaret etti.

Evini ve ailesini kaybederek hayatın acı yönleriyle karşılaşan savaşın masum yüzleri, tehlikenin boyutlarına şahit ettikçe kaygılı bireyler haline gelecekler. Özyağlı, yetişkinlerde ve çocuklarda güvenlik eksikliğinin başta anksiyete (kaygı) bozukluğu olmak üzere travma sonrası stres bozukluğu, majör depresyon gibi rahatsızlıklara yol açacağını belirtti.

DIŞLANMA KORKUSU VAR OLAN POTANSİYELİ KAYBETTİRECEK

Kocaeli’nde geçtiğimiz sene 9 yaşındaki Suriye uyruklu Vail El Suud’un, eğitim gördüğü okulda diğer öğrenciler tarafından Suriyeli olmasından dolayı dışlanması ve okulda görevli bir öğretmen tarafından azarlanması hayatını sonlandırmasına sebep olmuştu.

Özyağlı, aidiyet hissinin güvenlik ihtiyacını takip ettiğini ifade ederken şunları söyledi;

“Birey, topluma karşı hissettiği aidiyetle birlikte kimlik oluşumunu gerçekleştirir. Suriye’den göç eden muhacirler, bir yandan köklerini korumak isteyecek bir yandan da Türkiye’ye uyum sağlamaya çalışacaktır. Toplum tarafından onaylanmayı bekleyen çocuklar ve yetişkinler, gereken onayı almadığı takdirde özgüven kaybıyla sosyal fobi oluşturarak, var olan yeteneklerini ve özelliklerini ortaya çıkaramayacaktır. Bu da -eğer muhacirler ülkemizde yaşamaya devam edeceklerse- ülkemiz için büyük bir kayıp demektir. Kendimiz için bu çocukları kurtarmalı, kayıp bir nesil oluşmasını engellemeliyiz.”

MUHACİR KARDEŞLERİMİZ İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

Özyağlı, Suriyeli kardeşlerimizin savaşın zorluğuyla gelen psikolojik travmaların hafifletilmesi için onları asimile etmeye zorlamadan kültürlerine bağlı kalmalarına izin vermemiz gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin onlara katacağı çok şey olduğu gibi bizim de onlardan öğrenmemiz gereken yönler olduğunu belirten Özyağlı, “Türk halkının Suriyeli kardeşlerimizden aşırı kaygılı ve mükemmeliyetçi olmamayı öğrenmesi; onların da bizim yardımseverliğimizi ve cömertliğimizi görmesi gerekiyor. Suriyeli halk için Müslüman bir ülkeye göç edebilmeleri, büyük bir avantaj. Eğer iyi misafir edemezsek sosyal izolasyon problemiyle karşı karşıya kalacaklardır” dedi.

Özyağlı, ayrıca okullarda Türkçe öğrenmeye çalışırken aksanlı konuşan Suriyeli öğrencilerin gurbet psikolojisi yaşamaması için öğretmenlerin ve öğrencilerin dikkatli olması gerektiğinin altını çizdi.

Diriliş Postası Muhabiri Aslıhan Şimşek/İstanbul

Editör: Haber Merkezi