Suriye'nin Doğu Guta bölgesindeki Duma’da 7 Nisan 2018’de gerçekleşen kimyasal saldırıda eşi ve dört çocuğunu kaybeden Tavfik Diam, ilk kez özgürce konuşuyor. Diam, "O zamanlar konuşmaya kalksam Esad’ın güçleri dilimi keser, boğazımı keserdi," diyerek rejimin baskısını dile getirdi.
Organizasyon Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), 2023’te yayımladığı bir raporda, Suriye hava kuvvetlerine ait bir helikopterin Dumayr hava üssünden kalkarak iki sarı silindir bıraktığını ve bu silindirlerin yüksek konsantrasyonlu klor gazı salarak iki apartmana çarptığını bildirdi. OPCW'ye göre saldırıda en az 43 kişi hayatını kaybetti, ancak Diam bu sayının 100’ü aştığını ifade ediyor.
Mağdurların Anıları: Ölüm ve Yıkım
Tavfik Diam, saldırı sırasında ailesinin evlerinin önünde olduğunu söylüyor:
"Patlama sesini duydum, insanlar ‘kimyasal, kimyasal’ diye bağırıyordu. Dışarı çıktım, pis bir koku vardı. Çocuklarım nefes alamıyordu, boğuluyorlardı. Sokakta insanlar yere yığılmıştı."
Başka bir mağdur olan Halid Nasir ise, saldırıda iki yaşındaki oğlu Ömer, bebek kızı Nur ve hamile eşi Fatma’yı kaybetti. Fatma’nın doğuma sadece iki gün kaldığını belirten Nasir, "Ölenlerin çoğu kadın ve çocuktu," diyerek öfkesini dile getirdi.
Saldırının ardından Duma rejim güçlerinin eline geçti ve mağdurların hikayeleri dünya kamuoyunda yeterince yer bulamadı. Diam ve Nasir, kayıplarının toplu bir mezara gömüldüğüne inanıyor. İlk kez bu mezar yerine gittiklerinde, yerde kemik parçaları buldular.
Kimyasal Silahların Korkunç Mirası
Doğu Guta’da kimyasal silah kullanımı 2018 saldırısıyla sınırlı değil. 2013’te sarin gazı içeren roketler bölgede yüzlerce insanın ölümüne yol açtı. OPCW, 2017 ve 2018 yıllarında Suriye ordusunun kimyasal silah kullandığına dair dört vakayı daha belirledi.
Tavfik ve Halid, toplu mezarların açılmasını ve sevdiklerine uygun bir cenaze töreni düzenlemek istediklerini belirtiyor. Aynı zamanda yeni ve güvenilir bir soruşturma çağrısında bulunuyorlar.
Mağdurların Sesleri: "Adalet İstiyoruz"
Saldırının tanıklarından Abdulrahman Hicazi, OPCW'nin 2019’daki soruşturmasına rejimin baskısı altında sahte ifade verdiğini söyledi. Hicazi, "Beni zorladılar, kimyasallar değil tozdan insanların öldüğünü söylememi istediler. Ailemi tehdit ettiler," diyerek rejimin üzerindeki baskıyı anlattı.
Şimdi hem Hicazi hem de diğer mağdurlar, saldırının gerçek yüzünün ortaya çıkmasını ve adaletin sağlanmasını talep ediyor. Tavfik Diam, "Her ebeveyn için adalet istiyorum. Uyuyamıyorum, her gün çocuklarımı düşünüyorum," diyerek acısını ifade etti.
Kimyasal saldırıların mağdurları, yıllar süren sessizliğin ardından seslerini duyurmak ve adalet arayışlarını sürdürmekte kararlı.